1. Anasayfa
  2. Değerlendirmeler

Ezberleri Bozabilmek

Ezberleri Bozabilmek
0

Peki, acaba öğretmen olarak kaçımız çabaladık çocuklarımızın fark yaratabilmesi, kendi farkındalığını oluşturabilmesi için. Hangimiz ezberleri bozarak bize verilen müfredatın dışında onları yarıştırmanın ötesinde bir şeyler anlatmaya çalıştık.

Ölü Ozanlar Derneği (Dead Poets Society) filmini hatırlar mısınız? Robin Williams’ın başrolde oynadığı, yönetmenliğini Peter Weir’ın yaptığı 1989 yapımı kült film. Öğretmen olduğumdan mıdır bilinmez ama bu film benim için tüm zamanların en unutulmaz en etkileyici filmler içinde daima ilk sıralarda yer almıştır. Film John Keating adında bir edebiyat öğretmeninin katı kuralları olan bir erkek okulunda öğretmenlik yapmasıyla başlar. Özgürlükçü ve hümanist yaklaşımıyla okuldaki diğer öğretmenlerden ayrılan John Keating baskı altında eğitim gören ve fen – matematik dallarındaki başarılarına daha fazla önem verilen öğrencilerine şiirin gizemli kapılarını açar. Filmin sonlarına doğru ise edebiyat ve şiir özelinde bu gençlere özgürlüğün kıymetini, hayatı yeniden anlamayı ve Dünyaya farklı açılardan bakabilmeyi öğretir.

Filmi unutulmaz kılan özelliklerden biri de nesilden nesile aktarılmaya değer aforizmalardır Bunlardan en çok akılda kalanlardan biri de hiç şüphesiz;

Farklı olun, fark yaratın…

Peki, acaba öğretmen olarak kaçımız çabaladık çocuklarımızın fark yaratabilmesi, kendi farkındalığını oluşturabilmesi için. Hangimiz ezberleri bozarak bize verilen müfredatın dışında onları yarıştırmanın ötesinde bir şeyler anlatmaya çalıştık.

Duyarlı olmanın önemini ne kadar fark ettirebildik onlara, birine yardım etmenin huzurunun ne demek olduğunu üfleyebildik mi ruhlarına, sorumluluk alabilmenin yüceliğinden bahsettik mi hiç, birlikte yapabilmenin gücünü gösterdik mi mesela, yaptıkları işi gönüllülükle icra ettirmeyi ne kadar içselleştirebildik…

Acaba biz fark edebildik mi gönüllülüğün son yüzyılın en kahramanca eylemi olduğunu.

Yapay zekânın tüm beyinleri işgal ettiği bir yüzyılda artık değişimi başlatmak için yeni nesilleri yetiştirirken daha farklı mücadele etmemiz gerekmiyor mu?

Öğretmenliğin salt içerik anlatmaktan ibaret olmadığını fark etme zamanı gelmedi mi? Üstelik bunu yapmak için  IB (Uluslararası Bakalorya) Programlarını, Walldrof’u Montessori’yi veya  Finlandiya, Kanada gibi gözde ülkelerin eğitim sistemlerini bilmemize de gerek yok.  Ya da “Duyarlı olmak neden önemlidir? Gönüllü olmak ne demektir? İş birliğinin faydalarını anlatınız, gibi sorularla ölçme değerlendirme yapmamız da gerekmiyor.İhtiyacımız olan hayatın her alanının öğrenme olduğunu unutmamak…

Okulu öğrenmenin merkezi olarak görüyoruz ya hep, oysa öğrenme okul dışında da gerçekleşir. Hem de en kralından. Yapmamız gereken tek şey ise çocuklardaki tutku ve sebat duygusunun gelişmesi için olanak yaratmak.

Mesela bir canlının sorumluluğunu verin onlara, bir bitkiye su vermenin, onun büyütmenin tadını çıkarsınlar. Bir canlının nasıl inceliklerle yetiştiğine tanık olsunlar.

Çocuğunuza kâğıt ve camları geri dönüşüm için neden ayırdığımızı, kullanmadığımız ışıkları neden kapattığımızı, bir yere arabayla gitmek yerine neden yürüyerek veya toplu taşımayla gitmeyi tercih etmemiz gerektiğini söyleyin.

Sokakta yaşayan hayvanların yanından geçerken onlara sadece acıyarak bakmak yerine çantalarında sürekli taşıyacakları mamaları onlara vermelerini isteyin. Sokak hayvanlarını gözlemleyerek onların yaşam koşullarını iyileştirmenin yollarını araştırsınlar mesela!

Küçük bir kelebek etkisinin dünyayı değiştirebileceğini unutmayın. Çocuğunuzla beraber Suriyeli mülteci çocukların sorunlarını konuşun.. Nerede, nasıl yaşadıklarını bilsinler, belki farkındalıklarını arttırarak onların bir yaşama dokunmasına olanak vermiş olursunuz. Yaşama dokunmak, sihirli bir değnekle her şeyi değiştirmek değildir. Yaşama dokunmanın bir mülteci ile aynı gülüşe ortak olmak olduğunu hissettirin çocuklarınıza.

Erich Fromm’un dediği gibi;

“Sevgi bir etkinliktir; edilgen bir olay değildir; bir şeyin içinde olmaktır, bir şeye kapılmak değildir. Sevgi vermektir, almak değildir.”

Çocukların şimdi sevgi vermesine yol açacak alanlar bulabilirsek, onları sevgi ile besleyebiliriz.

Unutmayın ki Duyarlı, Gönüllü Tutkusu olan çocuklar büyüdüklerinde yaşanabilir bir dünya yaratacaklar. Biz belki göremeyeceğiz,  üstat Nazım da çok istedi fakat göremedi, umalım güzel günler görsün artık çocuklar.

Nesrin ASLAN

EĞİTİMCİ

Facebook Yorumları

İlginizi Çekebilir

Yorumunuz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.