19 Mayıs 1919, Türk bağımsızlık meşalesinin yanmaya başladığı tarih olarak bizler için büyük bir önem taşımakta. Ancak bu süreçte mücadelenin sadece cephede askerlerin sırtındaki bir yük olmadığını gösteren önemli adımlar da atılmıştır. Kurtuluş savaşı sırasında atılan önemli adımlardan birisi de 16-21 Temmuz 1921 tarihleri arasında Türkiye Eğitim işleyişinin bir programını hazırlamak amacıyla Ankara’da yapılan resmî ilk genel toplantıdır.
100 yıl önce 19 Mayıs 1919’da Samsun’da yakılan bağımsızlık meşalesi Havza genelgesi, Erzurum ve Sivas kongreleri ile 23 Nisan 1920’de Ankara’da Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılışına uzanan yolda büyüyerek önce 9 Eylül 1922’de İzmir’e, sonrasında 24 Temmuz 1923 Lozan Barış Antlaşması ve 29 Ekim 1923’te yeni bağımsız Türk devletinin kuruluşu sürecine ışık tutmuştur.
100’üncü yılını kutladığımız bağımsızlık ateşinin yandığı 19 Mayıs 1919’dan sonraki süreçte Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kurulması ve Kurtuluş Savaşının sürdürülmesi sürecinde karşılaşılan zorluklar her zaman askeri zorluklar olmamıştır. Sanayi adına bahsedilebilecek işletmelerin olduğu şehirlerin genel olarak işgal altında olduğu bir dönemde savaş ekonomisinin yürütülmesi ve cephedeki askerin ihtiyaçlarının karşılanmaya çalışılması bağımsızlık savaşının yanı sıra bir de ekonomik savaş yapılmasının gerekliliğini ortaya çıkarmıştır.
19 Mayıs 1919’da başlayan Kurtuluş Savaşının ikinci ayağı olan ekonomik savaş koşulları sadece savaşın ötesinde bir tarihe sahiptir, sanayi devrimi ve devamındaki gelişmelerin kaçırılması ile Trablusgarp Savaşı’ndan beri savaş halinde olanunması ekonomiyi Kurtuluş Savaşının bir cephesi haline getirmiştir. Elbette sanayi devriminin kaçırılması ve savaşta olmak ekonominin durumunun tek açıklaması değildi, tüm bunlar yetişmiş elemanın olmayışı, düşük okuryazarlık seviyesi ve birliğin sağlanamadığı eğitim hayatının bir yansımasıydı ekonominin durumu. Bu gerekçeler ise henüz askeri cephede bağımsızlık için mücadele eden Türkiye’yi bir cephede daha savaşa sürüklemiş ve bağımsızlık ateşinin kıvılcımları Milli Eğitim meşalesini yakmıştır.
Eğitim hayatı boyunca eline geçen iki kuruş paranın bir kuruşunu kitap almak için harcayan Atatürk’ün henüz Sakarya Savaşı dahi yapılmadan önce 16-21 Temmuz 1921’de Ankara’da topladığı Maarif Kongresinin açılışında söylediği sözler savaş koşullarında dahi eğitimin göz ardı edilemeyecek önemini ortaya koymaktadır.
Saygıdeğer Hanımlar, Efendiler,
Genel Savaş memleketimizi bir yenilgiye götürdü. Düşmanlarımız bunu fırsat kabul ederek milletimizi bütünüyle yok etmek istediler. Buna karşı ortaya çıkan millî coşkuya Ankara çok büyük bir sahne oldu. Bizi yaşatmamak isteyenlere karşı yaşamak hakkımızı savunmak üzere toplanan Türkiye Büyük Millet Meclisi burada, Ankara’da toplandı.
Bugün Ankara, Millî Türkiye’nin “Maarif Eğitimi’ni” kuracak olan Türkiye kadın ve erkek Öğretmenler Kongresi’nin burada toplanmasıyla övünmektedir.Yüzyılların yüklemiş olduğu derin bir yönetimin boşlayıp, savsaklamasından devlet organlarında açtığı yaraları tedaviye harcanacak yardımların en büyüğünü hiç şüphesiz kültür yolunda kullanmamız gerekir.
Gerçi bugün maddî manevi güç kaynaklarımızı, millî sınırlarımız içindeki memleketlerimizde işgâlci bulunan düşmanlara karşı kullanmak zorundayız. Memleket kültürü için ayrılabilen şey, gelecekteki eğitimimize dayanak olacak bir temel kurmaya yeterli değildir. Ancak yeterli şartlar ve araçlara sahip oluncaya kadar geçecek savaş günlerinde bile dikkatlice hazırlanmış bir millî eğitim programı oluşturmaya ve var olan eğitim teşkîlâtımızı bugünden daha yararlı bir faaliyetle çalıştıracak ilkeleri hazırlamaya zaman ayırmalı ve çalışmalıyız.
Şimdiye kadar sürdürülen eğitim yöntemlerinin milletimizin tarihi geriliğinde en önemli bir etken olduğu inancındayım. Onun için bir millî terbiye programından söz ederken eski devrin saçma sapan ve yaratılış özelliklerimizle hiç de ilişkisi olmayan yabancı düşüncelerden, doğudan ve batıdan gelebilen etkilerden bütünüyle uzak, millî ve tarihî karakterimize uyan bir kültürden söz ediyorum. Çünkü millî dehamızın tam olarak gelişerek ortaya çıkması ancak böyle bir kültür ile sağlanabilir. Gelişi güzel izlenecek bir yabancı kültür şimdiye kadar izlenen yabancı kültürlerin yıkıcı sonuçlarını tekrar ettirebilir. Kültür (Harâset-i Fikriyye) zeminle uygundur. O zemin (yer) milletin karakteridir.
Çocuklarımız ve gençlerimiz yetiştirilirken onlara özellikle varlığı ile, hakkı ile, birliği ile taarruz eden genel olarak yabancı unsurlarla mücadele gereğini ve millî düşünceleri boğmaya çalışan her karşı fikre şiddetle ve özveri ile savunmanın gereği öğretilmelidir. Yeni neslin bütün ruhî güçlerine bu özellikler ve yeteneğin verilmesi önemlidir. Devamlı ve müthiş bir savaş şeklinde beliren milletlerin hayat felsefesi, bağımsız ve mutlu kalmak isteyen her millet için bu olgun özellikler şiddetle istenmektedir.
Ayrıntılarını tamamen uzmanlarına bırakmak istediğim bu mesele hakkındaki genel görüşlerimi tamamlamak için yeni neslin donatılacağı manevî özellikler arasında kuvvetli bir erdemlilik ve kuvvetli, düzenli ve sağlam düşünceden de söz etmek zorundayım.
İşte biz, bu kongremizden sadece çizilmiş eski yollardan yürümenin şekli hakkında düşünceleri konuşmak değil, belki söylediğim şartları taşıyan yeni bir sanat ve beceri yolu bulup millete göstermek ve o yolda yeni nesli yürütmek için rehber olmak gibi kutsal bir hizmet bekliyoruz. Maarif Vekaleti’nin halkı tanımış, çevreyi ve memleketi değerlendirmiş, öğretmen ve uzmanlardan oluşan bir ilim ve kültür kongresini Ankara’da toplamayı düşünmüş olması ve bugünkü zor şartlara rağmen bu girişiminde başarısını büyük bir beğeni ile anarım.Huzurunuzda ve millet huzurunda millî eğitimimiz hakkındaki görüş ve düşüncelerimi söylemeye imkân vermiş olan bu toplantıdan yararlanarak geleceğimizin kurtuluşunun saygıdeğer liderleri olan Türkiye kadın ve erkek öğretmenleri hakkındaki saygı dolu duygularımı hatırlatmak isterim.
…
M. Kemal Atatürk
GENÇLERİMİZ EMANETLERİNE SAHİP ÇIKACAKTIR
19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramında sadece 100’üncü yılında Atatürk’ün Samsun’a çıkarak başlattığı bağımsızlık mücadelesini ve de sonrasında bağımsızlık ateşi ile yakılan Milli Eğitim ve ekonomi çalışmalarını değil tüm bu süreçlerde feda edilen kendi gençliğini de unutmamalıyız.
Üç fotoğraf, aradan geçen sadece yılların olmadığı Birinci Dünya Savaşında Çanakkale, Kafkas ve Sina-Filistin cephelerinde, Kurtuluş Savaşı için Anadolu’da geçen yılları görüyoruz. Gençlerimizin de ülkemizi daha iyi yerlere taşıyacak yolların zorluğundan ve de kaybettiklerinden pes etmeden 100 yaşına basan 19 Mayıs 1919’da yakılan bağımsızlık meşalesinin ateşini daha ileriye taşımak için eğitimden ve de çalışmaktan yılmadan devam edeceklerini biliyorum
19 Mayıs Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramımız Kutlu Olsun.