Alaylı Meslek Okulu: Tahtakale’de Aksekililerin Ticaret Tarihi
0

Eskiden beri meslek öğrenmenin temelde alaylı ve mektepli olmak üzere iki yöntemi bulunmaktadır. Hangisiyle daha iyi meslek insanı yetişir tartışması da yıllardır sürüp gider. Örgün eğitim kurumu olan okulların, insanların hizmetine sunulması üzerinden yüzlerce yıl geçmiş olsa da günümüzde halen piyasada çekirdekten alaylı meslek insanları yetişmeye devam etmektedir.

Gazetecilikten aşçılığa, fotoğrafçılıktan çiçekçiliğe, el sanatlarından gemi yapımına, inşaattan konaklamaya, modadan muhasebeye, tarımdan hayvancılığa, ayakkabıcılıktan müzik aletleri yapımına, kuaförlükten muhasebeciliğe kadar sektörlerinde mesleğini okullarını okuyarak öğrenenler kadar işi okula gitmeden mutfağında işbaşında ustasından yaparak yaşayarak öğrenenler bulunmaktadır. Hatta aynı firmalarda her iki yöntemle yetişenler arasında tatlı bir çatışmanın olduğu da bilinir. Bana göre her ikisini birleştirerek mesleğinin teorisini okulunda uygulama pratiğini icrasını da sahada detay ve püf noktalarıyla öğrenenlerin daha başarılı meslek yaşamı olacağıdır.

Alaylı öğrenmede aday-yamak, çırak, kalfa, usta, ustabaşı, ustaöğretici gibi mesleğine ve sektörüne göre yaklaşık on yılı bulan bir süreçte mesleğin erbaplarından işin öğrenildikçe, zaman geçtikçe ve en önemlisi beceri kazanarak iş-hizmet üretimi kalitesi-verimi arttıkça kıdem ve unvan alınmaktadır. Mektepli öğrenmede ise lise veya üniversite düzeyinde yaklaşık dört yıl kadar kısmen stajlar da yapılarak sonunda belli bir mesleki bilgi-beceri öğrenilmekte ve bir unvan kazanılmaktadır. Ancak aynı süreyi okulda veya işbaşında geçirenler arasında beceri konusunda alaylılar lehine daha başarılı oldukları yönünde genel kabul bulunmaktadır.

İş hayatı, Tahtakale’yi ticaretin okulu ve üniversitesi olarak kabul ediyorlar. Ticaretin teorik kısmını okulda öğrenseler bile pratik ve uygulama yapmak için mal alıp-satmayı, insan tanımayı öğrenmek için mutlaka yaşayarak burada öğrenmek gerektiğini hatta bunu stratejik bir oyun gibi düşünenler kadar daha ileri düzeyde buradaki çalışmayı yüksek lisans olarak görenler de olmuş. Hangi malın kalitelisini nerede bulabileceği, en uygun fiyata kimden alıp kime satılacağını en iyi burada öğrenilirmiş.

Özellikle ticaret alanında İstanbul’da Tahtakale, Sirkeci, Sultanhamam, Eminönü, Mahmutpaşa, Kapalı Çarşı, Beyoğlu, Kasımpaşa, Unkapanı, Şişli, Osmanbey yoğun olarak Aksekili ve köylerinden gelen ticaretle uğraşan esnafın yoğunlukla yer aldığı bilinmektedir. Akseki ilçesinin ticari gelişim tarihi çok eskilere dayanmakta. 1350 yıllarda Ahilik teşkilatı ve Esnafbaşı uygulamasının işler olması, İpek yolunun Alanya limanının iç-dış ticarette kervanların geçiş güzergâhında olması, bu hareketliliği sebebiyle 1864 yılında ilçe belediyelik olmuş. 1800’lü yıllarda yurtdışına Mısır’a mal satıp zengin olmuş oraya yatırım yapmış olanlar olduğu gibi 1892 yılında Ziraat Bankası 37. Şubesini bu ilçeye açmış. 1922 yılında 322 ortaklı Akseki Ticaret Bankası İzmir’de göç etmiş Aksekili iş insanlarınca açılmıştır. 1942 yılında Dokumacılar Kooperatifi kurularak kaput bezi üretmeye ve ipek böcekçiliği yapılmaya başlanmış.

Önceleri tarım, hayvancılık, ormancılık ve avcılık yaparak ürettiği bal, peynir, susam-tahin, çimi üzümü, tahta kaşık gibi sınırlı ürünleri takas yoluyla satarak ticaret yapanlar yanında küçük el sanatlarını-meslek bilenler halıcılık, kumaş dokumacılığı, ayakkabıcılık, dericilik, bakırcı-kalaycılık, semercilik, değirmencilik yapmışlar. Atla ve deveyle çerçilik yapmayla başlayan ticaretler dükkân açmayla devam etmiş. Ormancılığın devletin kontrolüne geçmesi, el zanaatkârlarının azalmaya başlaması ticareti de olumsuz etkilemiş. Memleketinde lokanta, kasap, otel, nakliye, yem ve gıda ürünleri ticareti gibi halkın yoğun ihtiyaç duyduğu alanlarda birden çok iş yapanlar da olmuş.

Alanya limanının ticarette ağırlığını kaybetmesi, akarsuların kuruyup değirmenlerin devredışı kalması, zaten az olan ekilebilir tarım yapılabilir alanların sınırlı olması göç olgusunu doğal olarak ortaya çıkarmış. Akseki’nin bir köyüne kurulmuş medreseden mezunların kadı olarak göreve atanmaları devamında köylülerinin peşinden tarım ve ticarete geçişine destek olmuş.

Yahudilerin 1948 yılında ülke kurup göç etmesi, 1955 yılında 6-7 Eylül olayları, 1942 yılında varlık vergisi, çeşitli tarihlerde karşılıklı nüfus mübadelesi gibi sebeplerle ağırlıkla ticarette, esnaf ve zanaatkârlıkta yoğun işgücünün ülkeden ayrılmasından oluşan boşluğu Aksekili çalışkan insanlar doldurmuşlardır. Özellikle Konya ve Ege bölgesi bu şekilde yoğun rağbet görmüş.

Bir yandan okuyup bir yandan da çalışanlar olduğu gibi okurken aklı hep ticarette kalanlar da bir süre sonra geri dönmüşler. Yola çıkanların önünde, bir ustanın yanında meslek-zanaat öğrenmek veya mal alıp-satarak ticaret yapmak gibi iki seçenek bulunmaktadır. Hemen hepsinde babasının, yakınının veya hemşerisinin yanında gurbette veya memleketinde 12-13 yaşlarında bir dükkânda süpürmeyle, çay-kahve getirmeyle çıraklık başlangıcı mevcut. Vapurlarda çakmak, takı, bijuteri satmak, balık pazarında maydanoz-roka-limon satmak, gazoz, simit, sebze satmaktan asla gocunmadıklarını ifade etmekteler. Bakkallık yaparken toptancılığı hayat ettikleri olmuş. Saatçi dükkânından aldığı saatleri Sirkeci meydanda ayakta (ayakçılıkla) satarak bir ayda banka şube müdürü maaşından fazla kazananlar olmuş.

Çırak, işporta tezgâhı, pazarcılık, ayakçılık, seyyar satıcılık, esnaflığa ve toptancılık-tüccarlığa sonra da sanayiciliğe geçişler yaygın olarak görülmekte. İşleri büyütüp kazanç arttıkça inşaat malzemeleri-müteahhitlik, lastik ve akaryakıt ticareti, mobilya, mermer atölyesi işlettikleri. Özellikle Yahudi ve gayrimüslimlerle ticari olarak iyi anlaştıkları, hemşeri dayanışmasının en iyi örneklerini sergiledikleri, 1950 li yıllarda Akseki Yardımlaşma Derneği kurarak, hemşerilerinin hangi işi, nerede yaptıklarını listeleyerek, köyden yeni gelenleri karşılamak ve işe koymak ve tezgâh düzmek konusunda yardımlaşmışlar. Yan yana bile dükkân açsalar aynı iş kolunda fakat kadın-çocuk-erkek giyim gibi farklı müşteri kitlelerine hitap etmişler. Bir köylü ve hemşerisinin başarısın örnek alıp desteğiyle başlayıp ilerleyenler bir dönem plak ve kaset piyasasının yarısına hükmetmişler. Bekâr odası, han-dükkânda kalarak zor şartlarda yaşam mücadelesi verdiklerini, zabıta-polis koşturmacasını hiç unutmamışlar.

Hepsi daha çocukken aile büyüklerinden ve işyerindeki ustalarından öğrendiklerinin ileriki iş yaşam başarılarında çok etkisi olduğunu düşünüyor. Ülkemizin en iyi üniversitelerinde okumuş avukat, doktor olup yurtdışında lisans-yüksek lisans yapıp tekrar iş hayatına ailesi ve yakınlarıyla ticarete dönmüş. Ülkemizde yetişmiş nitelikli insan gücü bulunmadığından yurtdışından erkek takım elbise standart kalıplarını üretmek için usta getirterek ayrıca TSE li ilk gömlek firmasını da kurarak 79 yıldır faaliyet sürdüren firma mevcut. Dünyaca ünlü markaların ülke mümessilliğini, dağıtımcılığını, ana bayiliğini, yetkili ithalatçısı olmuşlar.

Çoğunlukla lüks hırdavat olarak nitelenen insanların günlük yaşamlarında yoğun olarak kullandıkları jilet, saat, çakmak, makas, tarak, tıraş makinesi, kişisel ve ev ürünlerinin elektrik-elektronik eşya ve küçük el aletlerinin ticaretini yaparak tüccarlık bazıları ise daha sonra kendi markalarıyla plastik, elektronik, konfeksiyon, manifatura, hırdavat, kuruyemiş ve cıvata üretimini yaparak sanayiciliğe geçtikleri ancak sanayiciliğin daha zor ve sabır gerektirdiğini tecrübe etmişler.

Makarna üretenden, fırın-buzdolabı üretene, yirmi yılda en basitten zirveye, yan sanayide önemli gelişmelere ön ayak oldukları, geleceği tahmin konusunda oldukça başarılı oldukları, yiyecek ve restoran işinde en kaliteli ürün ve malzemelerin kullanılarak işinde başarılı, müşteri kitlesini iyi tanıyan, işimin iyi bilen bir ekiple çalışıp en iyisini yapıp parayı da iyi kazandıklarını söyleyenler olmuştur.

Ticaretin temelini ve başarılarının sırlarını; mecburiyet, işine odaklanmak, en alt basamaktan ticaretin çıraklığından işportacılıktan başlayıp pişerek yaparak yaşayarak öğrenmek başarı merdivenlerini yavaşça tırmanmak, ticareti kurallarına göre yapmak, dürüstlük en büyük hazine nasihatini unutmamak, işini çalışanlarından daha iyi bilmek, ticarete yatkınlık yaşam öğretisi ve ayrı bir dünya görüşü olarak görmek, bozuk mal satmamak, borcuna sadık olmak, verdiği sözü tutmak, tutumlu ve girişimci olmak, hiç yılmadan sebatla çalışmak, ticaret yaptığı bölgeyi ve alıcıları iyi tanımak, ihtiyaçları ve boşlukları bilmek, piyasayı tanımayı, hangi malın hangi zamanda ve yerde kimler tarafından ilgi göreceğini, nereden en iyi malı uygun fiyata alabileceğini, müşteriyle sağlıklı iletişim kurabilmeyi, esnaflar arası ilişki kurmayı iyi bilmek gerektiğini, matematik ve muhakeme kabiliyetlerinin iyi olduğu, asla alengirli (kendi tabirleriyle) işlere girişmedikleri, adli vakaya karışmadıkları, devlete vatandaşlık görevlerini asla aksatmadıkları, çalışkan ve sebatkâr oldukları, tutumlu yaşadıkları görülmektedir.

Çalışanlarını mutlu ettiklerinde başarılı olup kar edeceklerine inanmışlar. Kimisi de başarısını çok seyahat edip bilgi ve görgüsünü artırmaya bağlamıştır. Cesur, risk alan, çocukken başlayıp pratik düşünmek, planlamayı alternatifli yapmak, birden çok seçeneği düşünmek, çalışmayı çok sevmek, dürüstlük, insanları ikna gücünün yüksek olması, yokluktan geldiklerinden paranın da kıymetini iyi bildiklerini tüm Aksekililerin işlerinde firma sahibi olarak işlerinde başarılı olduğu ancak en büyük problemlerinin yeterince kurumsallaşamamak ve büyüyememek yanında yüksek teknoloji, güçlü finans, kalifiye işgücü ile köklü sanayi kuruluş olmak için firmada birkaç nesil geçmesi gerektiğini düşünüyorlar.

Buna rağmen diğer illerden göç edenlere özellikle Sivas, Malatya ve Kayseri gibi büyükşehirlere göre başarı oranlarının çok yüksek olduğunu, hiç boş durmadıklarını, güçlendikçe aynı anda birden çok mal ve iş koluna açıldıklarını, ilkokulda öğretmenin bakır işletme tesisi gezisine getirdiğinde makine mühendisi olmayı kafasına koyacak kadar iddialı olmuşlar.

Ticarette ilk olmak, pazar hâkimiyeti önemli görmüşler. Geçen zaman içinde tükenmez kalem, balonu şişirerek satmak, uçak kiralayıp reklam kâğıtlarını havadan insanların yoğun olduğu alanlara atmak, araba radyosu, teybi, televizyon, dikiş makinesi, pil, çorabı çift tabanlı ürettirip pazarda teklerini direğe çıkıp insanların üzerine atıp dikkatlerini çekmek, Nazilli basmasından mont-pantolon üretmek, dünyaca ünlü model-mankenlerle defile-katalog düzenlemek gibi yeniliklere imza atılmış. Ülkemize ilk bilgisayarı getirip, yazılım konusunda kurs açıp eleman yetiştirdikleri, ülkede üretilmeyen malzemeleri üretmeye talip oldukları, ipeği fabrikada ilk işleyen işletmeyle ilk kadın ipek çorabı ürettikleri tarihe not düşülmüş. Birçok insanın telaffuz ettiği “ye iç akrabanla ticaret yapma!” sözünü Aksekililer boşa çıkarmışlar.

Nil Dumansızoğlu, Capital Dergisinde “Liderlikten önce kaç yıl ? ” başlıklı yazısında (**); Aile şirketlerinde liderliğe hazırlık neredeyse çocukluk döneminde başlıyor. Sonrasında tüm stratejik departmanlarda yeni liderin deneyim kazanması da önemli… Aile şirketlerinin sadece yüzde 4’ü, 4’üncü kuşağı görebiliyor. Kurumsallaşmanın sağlanamaması kadar veliahtların yeterince hazır olmaması da şirketlerin yok olmasının nedenleri arasında… artık gençlerin yönetim hazırlığına iyi bir eğitimle çocukluk döneminde başladığını söylüyor. Bu eğitimde şirket bünyesinde ya da dışarıda başka kurumlarda çalışarak kazanılan deneyimin büyük önem taşıdığını belirtiyor… Yönetim kuruluna giden yolculukta genç üyenin organizasyonun her aşamasından geçmiş olmasının önemine değiniyor… Araştırmalar da aile şirketlerinde yeni neslin farklı pozisyonlarda çalışmasının, şirketin bütün bileşenlerine hakim olması açısından önemini ortaya koyuyor… yüzde 65’i, ailenin genç üyelerinin işe ısınması için erken yaşlarda işle tanıştırıldığını belirtiyor…

Bazı meslek gruplarında yeni nesil, çocukluk yaşlarında “çırak” olarak işe başlıyor, deyim yerindeyse çekirdekten yetişiyor. Atasay’ın 4’üncü kuşak yönetici ve CEO’su Atasay Kamer de küçük yaşlarda elde ettiği iş deneyimini şirketi daha ileriye taşımak için kullanan örneklerden… İşe 6-7 yaşlarında Kapalıçarşı’da dedesinin yanında çalışarak başladığını söylüyor… Hülya GEDİK, Gedik Holding (yönetim kurulu başkanı); “işçi olarak başladım” Aile şirketinde çalışmaya çok erken başladığım için ilk önce işçi olarak elektrotların elle kutulama işinde çalıştım. Daha sonra telefon santral operatörlüğü yaptım. Bir süre laboratuvarda çalıştım. Üniversiteyi bitirdikten sonra tam zamanlı olarak iç pazar satışta görev aldım. 1990’lı yılların başlarında ihracat satışımız yoktu. Gedik Kaynak şirketimizde ihracat departmanını kurarak şirketlerimizde ihracat satışlarını başlattım. “babam mentorum oldu” 2008 yılından beri şirketimizin yönetim kurulu başkanlığını yürütüyorum. Tam zamanlı çalışma hayatımın 20’nci yılında bu pozisyona getirildim.

Sevgili anne-babalar çocuklarımızı iyi eğitelim, tamam. Ama her şey diploma değil. Diplomaya giden yolda süreçte neler yaşanmalı bunu ihmal etmeyelim. Ayrıca herkese ve her mesleğe diploma gerekmeyebilir.

Kaynak:
(*)Ticaretin Başkenti Akseki: Akseki’nin ve Aksekililerin Ticaret Tarihi, Murat TOKLUCU, Akseki Eğitim Hayratı Derneği, İktisadi İşletmesi, 2020, Elit Ofset, İstanbul
(**) https://www.capital.com.tr/yonetim/liderlik/liderlikten-once-kac-yil E.T. 29/01/2022

Facebook Yorumları

Erol DEMİR 1967 yılında Gölcük’te doğdu. Piyale Paşa İlkokulu, Gölcük İmam Hatip Ortaokulu, Gölcük Endüstri Meslek Lisesi, Anadolu Üniversitesi Bilecik Meslek Yüksekokulu Elektronik programını ve Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi. Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde İşletme Yöneticiliği alanında yüksek lisansı “Eğitim Yöneticilerinin Sorunları ve Çözüm Önerileri” konusunda tezini tamamlamıştır. Halen İstanbul Ticaret Üniversitesinde işletme alanında doktora öğrencisidir. 1990 yılında Türkkablo fabrikasında kalite kontrol teknisyeni olarak çalıştı. Öğretmenlik hayatına 1991 yılında Hakkari’de başladı. 1994 yılında Gölcük Mesleki Eğitim Merkezi’ne elektronik öğretmeni olarak atandı. 1995 yılında müdür yardımcısı oldu. 2000 şubat ayında Gölcük Mesleki Eğitim Merkezi Müdürü oldu. 2003 yılında Gölcük İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünde Şube Müdürü olarak çalışmaya başladı. Aralık–2007 ile Haziran-2016 arası İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğünde Şube müdürü olarak çalıştı. Temmuz – 2016 Bakırköy İlçe MEM, Temmuz-2022 İstanbul İl MEM, Ekim-2023 Küçükçekmece İlçe MEM Şube Müdürü olarak görevine devam etmektedir. Evli ve 3 çocuk sahibidir.

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir

Yorumunuz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.