Eğitimde önemli ve öncelikli olan bir işi doğru veya güzel yapmak değil yapılacak olan işleri doğru bir şekilde belirlemektir. Karşımızda okuduğunu anlamayan, yazmayan, düşünmeyen, okumayan, eleştirmeyen ve hatta öz eleştirisini yapmayan, karşılıklı iletişim kuramayan bir nesil ile karşı karşıyayız. Özel ya da kamu alanlarında her kim olursa olsun herkes anadili koruyalım Türkçe konuşalım demesi, televizyonlarda haber sunucularının bir diksiyon dersi alarak yabancı kelimelerle haber sunmaları, yabancı dilde eğitim veriyoruz diye bol bol reklam yapan eğitim kurumlarının çalışmaları, sokakta asılı olan tabelaların isimlerinin İngilizce olması aslında Türkçe öğretimi ve anadili bilinci kazandırmada hangi noktada olduğumuzu göstermektedir. Bir İngiliz İngilizce olduğu için vardır, bir İtalyan İtalyanca olduğu için vardır bir Türk de Türkçe olduğu için vardır. Dil bir milletin geleceğidir, bağımsızlığıdır.
Sosyal medyada ya da oyunlarda vakit geçiren çocuklar ne derece anadilini etkin kullanabilir ki? Dil bebeklikte başlayan ve okul yılının başlamasıyla hız kazanan bir süreçtir. İlkokul kademesinde okuma ve kendini ifade etme gibi kazanımlara daha çok yer ayrılması gerekirken el yazısıyla yıllarca çocukları oyaladık. Ortaokul kademesine geçen bir öğrenci Türkçenin yapısını öğrenirken zorlanmakta ve okuduğunu anlamada sınıfta kalmaktadır. Temel özellikleri bakımından dünyanın hiçbir dili ile örtüşmeyen ve fonetik bir alfabeyle okunup yazılan Türkçenin ana dili olarak eğitimi ve öğretimi tamamen kendine özgü bir süreç olarak görülmelidir. Bir çocuk bütün derslerinde başarısız olabilir ama telafisi vardır. Anadilinde başarılı olamayan bir çocuk ilerde ikili ilişkilerinde ve toplumda kendini ifade edemeyeceği için bir telafisi olmayacaktır. Anlama ve anlatma becerisi gelişmeyen bir çocuğun diğer derslerde de başarılı olması beklenemez. PISA sonuçlarında da gördük ki yazılı metni okuduğunu anlama, matematik problemini anlayıp çözme becerilerinde sınıfta kaldık. Bunların başlıca nedeni yapılan programların işlevsel olmamasıdır. Bunların işlevsel hâle getirilmesi ve programların uygulanması gerekmektedir.
“Ulusal duygu ile dil arasındaki bağ çok güçlüdür. Dilin ulusal ve varsıl olması ulusal duygunun gelişmesinde başlıca etkendir. Türk Dili dillerin en varsıllarındandır yeter ki bu dil bilinçle işlensin.”
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK