Başarı ipi birinci göğüslemek midir? Yoksa kendi hızına göre ilerlemek mi? Belki hız kavramını burada tartışmamız gerekir. Hayat insanların karşısına birçok fırsat çıkarır. Önemli olan bu fırsatları algılamak ve dönüşüm şansı elde edebilmektir. Peki nasıl yakalanır bu fırsatlar, ya da nasıl sürdürülür? işte bu noktada insan yaşamla ilgili gayesini zaman zaman hatırlamak zorunda. Bu hatırlayış bazen kendiliğinden olsa da, bazen de başımıza gelen olayların yaşattığı bir tezahürdür. Yaşam milyonlarca olasılıktan oluşur. İşte her insan bu olasılıklardan biridir. Ve hayat insanın karşısına milyonlarca olasılıktan oluşan fırsatlar zinciri sunar. İnsan eğer bu olasılıklardan birinden faydalanıp bir amaç oluşturabilirse ondan sonraki fırsatları başarı adına kullanabilir.
Elbette başarı tanımını da iyi yapabilmemiz gerekir. Başarı kendi hızında ilerleyen bir insanın yeteneklerini geliştirerek üretim yapabilmesidir. Daha sonra bu üretimini yaşam içinde kullanarak yenilerine doğru fırsat kapısını aralar. O halde bazen durgun akan yaşam bir olay, belki bir cümle, hatta bir kelime ile daha dinamik hale gelebilir. Aslında bizi başarıya sürükleyen şeyler bazen karşımızdaki bir insanın bir cümlesi olabilirken bazen de öğretmenimizin bize verdiği bir not olabilir, ya da bizim kötü olarak adlandırdığımız bir olay yaşamımızı değiştiren başka bir olaya neden olabilir. Peki başarı sürdürülebilir bir şey midir? Aslında başarı sürdürülebilir bir kavramdır. Kişi yaşamında amaç edindiği bir sistem yaratabilirse sonrasında gelen tüm olaylar başarıyı tetikler. Aslında bu sistem her zaman çok büyük bir olayla kurulmayabilir. Sadece kendini engelleyen düşünce sisteminden kurtulması kişinin bir başarı kültürü yaratması için yeterli olacaktır. Bizim yaşadığımız coğrafyamızın da başarı kültürümüze etkisi vardır. Bir bireyin yaşadığı ortam, beslenme kültürü, insan davranışlarına bakış açısı gibi birçok faktör başarı kültürünü etkiler.
Her birey bir evreni temsil ettiğinden kendine has bakış açıları ile bir başarı evreni yaratabilir. Bu evrenin içinde kişinin okuduğu kitaplardan, yeme davranışına, uyku düzeninden, insan ilişkilerine varana kadar pek çok faktör vardır. Kişi isterse bu başarı evrenini değiştirip genişletebilir. Evren dahil her şeyin yaşam içinde bir döngüsü bulunmaktadır. İşte bu döngüyü üretim faktörüyle tanıştırmak kişinin kendi elindedir. Bir olay, bazen bir kitap, bazen de bir takdir bu döngüyü fırsatlar cennetine dönüştürüp kişinin yaşam hedefine odaklanmasını sağlayabilir. İnsanın sahip olduğu genetik hazine içinde bu dönüşüme ayak uyduracak bir kapasite de vardır. Bize özgün genomumuz etrafındaki faktörlerden etkilenerek işleyişini değiştirebilecek bir yapıya sahiptir. Bu özgünlüğü aynı zamanda kişinin kendine özel başarı sistemlerinin geliştirilmesine olanak tanır. Eğer biz kişiye özel tedavi, kişiye özel beslenme kültürü yakalama konusunda adımlar attıysak aynı zamanda kişiye özel bir başarı sistemini de üretebiliriz. İşte bu kişiye özelliği doğuran şey kişinin özgünlüğünü sağlayan genomudur. Genomun yapısını anlatabilir kişiye biraz bunun ayrıcalığını kavratabilirsek bunun üzerine inşa edeceğimiz başarı kültürü de bireyin girdi ve çıktıya sahip sisteminde değişim yaratabilecek özellikte olacaktır. Bu dönüşüm insanoğlunu doğaya ve birbirine zarar vermekten yani üreten değil tüketen olmaktan kurtaracak kapının anahtarıdır. Her birey bu dönüşümü yaşamalıdır. Bu başarı kültürünün kişiye yaşatacağı dönüşüm onun yaşadığı topluma yansıyacak ve toplumsal değişime de ön ayak olacaktır. Bu da bizim için problem yaratan değil, çözüm üreten, doğayı tahrip eden değil koruyan, aynı zamanda geleceğini inşa etme fikrine sahip bireylerin dönüşümü sağlayacaktır. Sonuçta başarı kültürüyle birlikte, toplumun değişimini sağlayacak fikir sistemlerinin doğuşu mümkün olacaktır. O halde her birey bu amaçla yola çıkmalı ya da eğitim sistemi bu yol göstericiliği üstlenmeli ve gelecek üretken bireylerin üzerinden yeniden dönüşümü yaşamalıdır.