Farklılık, kelime anlamı itibari ile diğerlerinden belirli özellikleri bakımından ayrılan durumlar, olaylar ve olgular için kullanılan bir ifadedir. Farklılık, içerisinde ayrımcılığı da barındıran, ayrışmayı ve başkalığı vurgulayan bir ifade olarak karşımıza çıkmaktadır. Farklılığın vurgulanması ya da altının çizilmesi ise olumsuz bir niteleme olarak değerlendirilmektedir. Zira insanlara karşı fiziki görümlerinden, derilerinin renginden, cinsiyetinden, dillerinden, giyim kuşamlarından ve tercihlerinden dolayı ön yargılı olunmamalı veya bunlardan kaynaklı yargılamalardan kaçınılmalıdır. Farklılıkları yaratan en önemli unsur kültürdür ki her ailenin, toplumun kültürü, algıları ve yorumlamaları birbirinden farklıdır. Toplumumuza ait kültürel normların, benzerliklerimize odaklanmak yerine daha çok farklılıklarımızı ön plana çıkardığını görmekteyiz. Halbuki birbirimizle barış ve huzur içerisinde yaşayabilmemizin tek şartı kültürümüzle ve bakış açılarımızla uyuşmayan insanlara karşı geliştireceğimiz tolerans yani hoşgörüdür. Hoşgörü öncelikle kabul edilmeyi ve saygıyı içerir. Daha sonra ise bizim dışımızda var olan kültür, yaşayış ve varlığın korunmasına ve hayatını sürdürmesine yardımcı olmayı gerektirir. Başta da söylediğim gibi farklılıklara odaklanmak ayrımcılığı da tetiklediği için iletişim ve etkileşimi baltalamakta, anlaşmazlıklara ve çatışmalara yol açmaktadır. Farklılıklara yönelik tahammül eşiği düşük insanların çeşitliliğe saygı duymasını beklemek mümkün değildir. Sağlıklı insan ilişkilerinin temelinde bireylerin birbirlerinden ayrılan özelliklerine karşı saygı duyma ve hoşgörülü olma vardır.
Çocuklar yaşamı, duyduklarından çok gördükleriyle öğrenirler. Bu nedenle ebeveynler olarak bizler nasihat veya bilgilendirmelerden çok davranışlarımızla bu beceriyi çocuklarda geliştirmeyi hedeflemeliyiz. Örneğin farklı ülkelerden gelen insanlara yönelik sergilediğimiz olumsuz tutumdan ya da söylemlerimizden çocukların etkilenebileceğini ve istemeden de olsa onlarda önyargı geliştirebileceğimizi hesap etmemiz gerekmektedir. Çocuklar, insanların farklılıklarına değil benzerliklerine odaklanarak saygı ve nezaketle muamele görmeyi hak ettiğini de öğrenebilirler. Bunu öğrenebilmesi için elverişli aile atmosferi ve olumlu bir sınıf ikliminin de olması gerektiği gerçeğini de kabul etmemiz gerekmektedir. Nitekim hiçbir insan geçmişten getirdikleri ile veya şu an sahip olduğu çeşitlilikler nedeniyle yargılanamazlar, suçlanamazlar ve ayrımcılığa maruz kalamazlar. Toplumumuz kültürel anlamda çeşitlendikçe çocuklarımızın farklı geçmiş ve yaşantılardan gelen insanlarla karşılaşma olasılığı geçmiş yüzyıla göre bir hayli artmıştır (Balani, 2020).
Diğerlerine saygı duymak, önyargılardan arınmış yaklaşım becerisi, çocuklara hayatı boyunca yardımcı olabilecek temel yaşam becerilerinden biridir. Eskiden gazete ve dergilerde iki benzer resim verip aradaki yedi farkı bulmamız istenirdi- halen daha o tip farklılıkları bulma resimleri ile ara ara karşılaşıyorum-, neden aradaki yedi farkı buluyoruz, neden aradaki yedi benzerliği bulalım istemezler diye düşünürdüm. Sonradan farkına vardım ki sosyal yaşamımız ve eğitim hayatımızda bizlerden sürekli farklı olanı bulmamız, diğerlerinden ayrı olanı işaretlememiz beklenmişti. Öğrencilere sınavlarda sorulan sorular da hakeza aynı özelliklere sahip, aradaki farklı olanın bulunması istenir, aşağıdakilerden hangisi diğerlerinden farklıdır gibi, bu örnekleri çoğaltabiliriz, aslında eğitim anlayışımızın farklılıkların görünebilir kılınması üzerine inşa edildiğini söyleyebiliriz. Ailede farklılıklara saygı konusunda desteklenmeyen çocuklar okullara geldiklerinde sınıflarında farklı din, dil veya ırktan insanlarla karşılaştıklarında olumsuz tutumlarına devam edebilmekte, kapsayıcı olması gereken sınıf ortamını olumsuz anlamda etkileyebilmektedir. Öğretmen bu konuda ne kadar duyarlı ise sınıf ortamı da o kadar kapsayıcı olabilmekte, öğretmenin çoğulculuğa ve çeşitliliğe karşı hoşgörüsü ne kadarsa sınıf da o kadar hoşgörüye sahip olabilmektedir. Sınıfta bu anlayışın gelişmesine katkı sağlayan öğretmen, öğrencilerinin olumsuz tutumlarının ve önyargılarının önüne geçebilmektedir.
21.Yüzyıl eğitim sistemleri, kaçınılmaz olarak, farklılıklara saygı duyan öğrencilerin yetişmesine zemin hazırlayacak müfredatlara ve eğitim programlarına ağırlık vermeli, öğretmenlerin hizmet öncesi ve hizmet içi eğitimlerle farklılıkların yönetimi konusunda desteklenmesi sağlanmalıdır. Öğretmenler ise sınıfta farklılıkları değil benzerlikleri ön plana çıkarmalı, öğrencilerin sınıf arkadaşlarıyla benzerlikler üzerine fikir tartışmaları isteyebilir, çeşitlilik içerisinde aynı/benzer kültürel özelliklerin (benzer yemekler, kıyafetler, kültürel normlar vs.) listelenmesini ve bunların sınıfta paylaşılmasını sağlayabilir. Sınıfta diğer dillerin dışında başka bir dil kullanan öğrencilerin anadilinde birkaç temel kelimenin (özür dilerim, teşekkür ederim, iyi günler gibi) diğer öğrenciler tarafından öğrenebilmesini isteyebilir. Öğretmenler, hazırlayacakları sınıf içi etkinlik ve sınav sorularında benzer özelliklere vurgu yaparak kapsayıcı sınıf ortamının gelişmesine katkı sağlayabilirler.
Yaşar DİLBER
Eğitim Bilim Uzmanı/Psikolojik Danışman
Temmuz 2021/Bursa
Kaynakça:
Balani, M. (2020). Teaching young children to respect differences: Here’s what to know,
https://www.today.com/parenting-guides/teaching-young-children-respect-differences-t179012