Bugün baktığımızda farklı türlerdeki liselerde ve atölyelerde bilime yönelik çalışmalar yapılmaktadır. Ancak yoğun olarak bulunan Anadolu ve Fen liseleri müfredatlarına baktığımızda çoğu zaman bir deney yapamadan geçen zamana sıkışmış konuları görmekteyiz. Bu durumda acaba yapılması gereken nedir? Belki de burada yapılması gerekenler arasına bilim okur yazarlığı konusunu alabiliriz.
Eğer okullar ve üniversiteler arasındaki iş birliğini arttırabilirsek bu konuda da çok fazla iş yapabiliriz. Bilim okuryazarlığı konusunda fizik, kimya, biyoloji derslerinin dışında çeşitli eğitimler düzenlenebilir. Bu branş öğretmenleriyle yapılacak eğitimler çoğaltılabilir. Böyle bir eğitim formatı ayrıca bir ders olarak da getirilebilir. Ancak bu derslerin bu konuda eğitim almış öğretmenler tarafından verilmesi burada önem arz eder. Peki bu bize ne sağlar? Bu tarz bir eğitimin fizik, kimya, biyoloji dersleriyle eş zamanlı verilmesi bu ders konuları üzerindeki sorguyu arttırır.
Bu sorgunun artması ise tüm bilim dalları üzerindeki ilgiyi arttırabilir. Konulara bilimsel bakışın arttırılması çabası öğrencilerde eleştirel bakış açısıyla birlikte yaratıcı bakış açısını da geliştirebilir. Bilimin yapılabilirliğini öğrencilere anlatmanın bir yolu olan bilim okuryazarlığı içeriği böylece eğitimdeki ve çevresindeki tüm bileşenlerin düşünce dünyasında dönüşümlere yol açabilir. Bu dönüşümle değişen bakış açısı kişideki yeteneklerin en üst düzeyde ortaya çıkmasına yardım eder.
Bu yardımla değişen bireyin büyük oranda duyuşsal yeteneklerinde bir dönüşüm yaşanır. Öğrendikçe değişen dünyalarıyla öğrencilerin psikomotor yetenekleri de gelişir. Bu sayede yaşanan olgunlaşma ile belki de başka bir dünyanın kapıları açılacaktır. Alan bakımından gelişimi iç içe geçmiş bilişsel, duyuşsal ve psikomotor yeteneklerin bu şekilde geliştirilmesi kişinin birey olma yolunda büyük önemi olan okulda büyük değişimler yaşatabilir.
Yaparak yaşayarak öğrenmeyle birlikte yaşam boyu öğrenmeyi sağlamak mümkün gibi görünüyor. Şu anda bu konuda pek çok çalışma var. Fakat kanımca burada daha fazla üzerinde durulacak konulardan biri olan bilim okuryazarlığı bir kez daha öne çıkıyor. Özellikle bilişsel seviyede çocukların zihinlerinin zenginleştirilmesi onların ilgi alanları konusunda onlara yardımcı olacaktır.
Çocuklarda odaklanma sorunları, dikkat etme, hafıza sorunlarının da ele alınarak uygun eğitimlerin eklenmesi bu konuda atılacak diğer adımlardan olabilir. Bu bakımdan düşünce dünyasında yarattığımız tüm değişimler aynı zamanda duyuşsal ve psikomotor alana hizmet eder. Öğrencilerin yeteneklerine yönelik yaşayacakları bu değişimlerle yapılabilirlik ve yaratıcılık artacak böylece çocuklardaki öfke nöbeti, kaygı, depresyon gibi duyu bozuklukları da azalacaktır.
Sonrasında ortaya konulan yaratımlar da gerek bireyin özel hayatında gerekse okul dışı yaşamında bir doygunluk sağlayacaktır. Bu doygunluk ise toplumun diğer kesimlerine de yavaş yavaş sirayet edecektir. Toplumsal değişimin yaşanmasını istiyorsak bireyden başlamamız gerektiğini biliyoruz. Bir bireyin değişmesi demek toplumun değişmesi demektir.
Eğer biz bu dönüşümleri yaşamak istiyorsak bilim okuryazarlığı konusuna önem vermemiz gerekir. Ayrıca son zamanlarda daha da önem arz eden sağlık okuryazarlığı, su okuryazarlığı, çevre okuryazarlığı gibi konulara da el atılmalıdır. Bu sayede kendini keşfetme yolculuğuna daha erken başlayacak olan bireyin kendini ortaya koyması sağlanacaktır. Buradan bakıldığında eğitimin hedefleri arasında yaşam boyu öğrenmenin bir an önce tüm kademelerde ortaya konulabilmesi için tüm bireylerin bu eğitimleri alması gerekir.
Elbette kalabalık sınıflarda işimiz pek kolay değil. Ancak yine de yapılabilecek çok şey var gibi görünüyor.