Sizi üzen ve yaralayan ne kadar sorun varsa hepsini üstünüzden alıp bir köşeye üst üste istif ediniz. Sonra kendinize bir kahve ikram ediniz ve bir sandalyeye oturup sorunları karşıdan izleyiniz.
Bunu yaparken sırtınızdaki ve omzunuzdaki sorunları aşağıdan değil de karşıdan izlemenin keyfini ve rahatlığını hissedeceksiniz. Fakat bu keyfe alışmak ve sorunlardan kurtulmak için çok da aceleci olamayın derim. Heyhat edip şaşıracaksınız ki sorunları sırtınızdan indirdiğinizde sizde de bir şey kalmadığını göreceksiniz.
Sanılanın aksine sorunlarımızın olması güzel bir şeydir. Sorunlarımız varsa bir işimiz, aşımız, eşimiz ve çocuklarımız vardır. Bazen de duyarız ki çoğumuzun yaşadığı sorunları nimet sayacak çok insan vardır ki hepimiz halimize tekrar tekrar şükür ederiz. Bununla birlikte sorunları taltif edip yüceltiyor olarak da algılanmamak adına pek tabii ki sorunlarla baş edebilecek kadar güçlü isek onları çözmeye çalışırız. Çözülen sorunlar bize yeni sorunlar sunarken biz de yeni çözüm yolları geliştirmeye çalışırız.
Karşınızda üst üste istiflediğiniz sorunlar hala yerinde duruyorsa, cam eşyaların istif sıralamasında olduğu gibi en ağır olanları en aşağıya koyunuz ki hafif olan sorunlar kırılıp dökülmesin. Kırılıp dökülen sorunları geri toparlamak kolay değildir de ondandır bu naçizane hatırlatmam! En ağır sorunlarınızı aşağıya koyarken en üste yer alan sorununuzu alın oradan, şöyle etraflıca bir inceleyin bakalım! Ağırlığı ve değerini adeta bir sarraf edasıyla anlamaya çalışın ama itinalı olun ki değerinden bir şey yitirmesin! Sorunu inceleyip değerlendirdikten sonra sizin için ederinin ne olduğuna da bakınız. Sizin için hala önemini koruyan bir sorunsa cebinize koyun, biraz ağırlık yapacaktır ama atamadığınıza göre sizin için değerli bir sorun demek ki!
Sıradaki soruna odaklanmışken diğer sorunun cebinizde olduğunu da unutmayın. Hangisi daha değerli veya değersiz, bir teraziniz varsa ki vardır illa ki, herkesin bir vicdan terazisi dediğimiz hassas ölçüm yapabilen bir terazisi vardır. Bütün sorunları ince ince eleyip sık dokuduktan sonra gördüğünüz sorunların bazıları kendi tutum ve davranışlarınızla alakalıdır. Bir kısmı da sizin dışınızda gelişen olay ve kişilerle alakalıdır. Diğer bir kısmı da Cenabı Allah’ın lütfu ile kullarına bir takdiridir, biz de kabul edip tevekkül ederiz.
Çünkü biliriz ki Allah’tan gelende bir hayır ve murad vardır. Ayeti kerimede buyurduğu gibi Allah (cc) “Sizin için daha hayırlı olduğu halde bir şeyi sevmemeniz mümkündür. Sizin için daha kötü olduğu halde bir şeyi sevmeniz de mümkündür. Allah bilir, siz bilmezsiniz.”(Bakara-216) diye buyurmaktadır. Çünkü bizim hayır sandığımızda şer, şer sandığımızda hayır olabilir. Gaybı en iyi bilen Allah (cc) tır.
Hala sorunlarını oturduğu sandalyeden izleyen okurlarımız varsa ki muhtemelen vardır. Onlara da tavsiyemiz kahvelerini içtilerse eğer sorunlarını kaybetmeden alıp ceplerine ya da çantalarına koysunlar. Sonra o sorunları mumla ararsınız da bulamazsınız ki iş işten geçmiş olur. Gerçi artık kaybettiğimiz şeyleri mumla değil de daha çok cep telefonu ışıkları ile arıyoruz!
Kahveleriniz bitti ise bazılarının yaptığı gibi bir de fal falan bakalım, baktıralım demeyin. Fal da falcılık da bize uymaz, dinimizde de hoş görülmemiştir. Fala inanma falsız da kalma hikâyesi de insanları fal’a alıştırmak için uydurulmuş bir sözdür. İnanmadığımız fal eksik olsa ne olur, bir tarafımız mı eksilir. Tabii ki eksilmez.
Sanırım kahvenizi içtiniz, bazı sorunlarınızı tekrar yüklenirken sizi üzmek ve size pişmanlık vermekten başka bir anlamı olmayanlar ile sizin ilginizi hak etmeyen sorunları da bırakın oldukları yerde kalsınlar. Olumsuz anıları, yaşantıları, sizi çok üzmüş kişileri, olayları ve hatıraları da kendinize yük yapmayınız…
Fazladan ağırlıkları sırtınızdan atarken, yükte hafif pahada ağır olanlarla yaşamanıza devam ediniz. Çünkü geçmişiniz kamburunuz olmasın ki sevdiklerinizle an’ı doyasıya yaşayınız.