Yaşam zincirinin doğal ve değişmez halkalarından biri olarak algılanan çocukluk kavramı, değişik toplumlarda, tarihin farklı evrelerinde hatta aynı toplumun farklı kesimlerinde değişik anlamlar taşımaktadır. Çocukluk kavramı uzun yıllar boyunca henüz yetişkin olmamış, kendi kararlarını alamayan, biyolojik geçiş dönemi olarak tanımlanmıştır. (Aral ve Sağlam, 2016) Oysaki çocukluk insan hayatının en önemli ve hayatımızın temel taşlarının yerine oturduğu bir dönemdir. Karar almayı, akıl yürütmeyi, eleştirel düşünmeyi, tercih yapmayı, seçmeyi, uygulamayı, hedef belirlemeyi, sevmeyi, hoşlandığı ve hoşlanmadığı durumu dile getirmeyi ve daha nicesini oyunlarının içerisinde bulunduğu çevrenin etkisi ve deneyimlediği her anın takibinde hayat küfesini doldurmaya başladığı zaman dilimidir.
Hayata dair küfemizi doldururken hepimizin düzene ve disipline ihtiyaç duyduğumuz gibi çocuk da çevresinde düzen ve disiplin ister. Biz bu düzeni, disiplini çocuklara nasıl vermeliyiz ki onlar bu çerçevenin içerisinde kendi küfelerini doldurabilsinler? Bu düzen ve disiplin içerisinde yukarıda bahsettiğimiz 21.yüzyıl becerilerinden olan karar alma, akıl yürütme, eleştirel düşünme gibi kavramları onlara nasıl kazandırabiliriz, deneyimlemeleri için nasıl imkan yaratabiliriz diye önce kendimize bir sormalıyız.
Öncelikle sınır dediğimiz şey belirli bir çizgidir, çerçevedir. Bu çerçeve içerisinde çocuklar kendilerini güvende hissederler. Çocukların erken yaşlarda sınırlarla karşılaşması sadece güvende olma ihtiyacını karşılamaz aynı zamanda çocukların sosyal becerilerinin gelişmesine de yardımcı olur. Sınırlar konularak büyümüş çocuklar sosyal hayattaki kurallara uyum sağlamakta zorlanmaz. Çünkü toplumda hangi davranışının kabul gördüğünü, hangi davranışının kabul görmediğini anne babaların koydukları sınırlarla deneyimleyerek öğrenmişlerdir. Eğer çocuğunuza sınır koymaz ve onaylamadığınız bir davranışı yapmasına izin verirseniz, çocuğunuza o davranışının yanlış olduğunu öğrenme şansını vermemiş olursunuz. (Budak, 2015) Bunun yanı sıra tabi ki de sınırlar, kurallar çocuklarımızın yaşlarına ve gelişimlerine uygun olmalıdır. Toplumsal uyum dışında kazandırmaya çalışmamız gerektiğini vurguladığım konu esasen şudur:
Yukarıda bahsettiğimiz kazanmasını istediğimiz becerilerin kazandırılması yolunda gerekli olan örnek bir durum şu şekilde gelişmektedir. Evde, okulda, kendi oyunlarında dahi çocuklar sınırlar içerisinde özgürlüğe maruz bırakılmalı ki yukarıda bahsettiğimiz kavramları kazanma süreci meydana gelebilsin. Sınırlar içerisindeki özgürlük nedir ? Eğitimim süresince daima gündemimizde olan, konuyu belirle, rehberlik et ve süreç boyunca çocuk aktif olsun düşüncesinin özlü sözlerindendir.
Çoğu zaman çevremizdeki etkinlikleri incelerken tüm çocukların aynı malzemeleri kullanıp, aynı ürünleri çıkardıklarını gözlemledik. Bu süreç çocuklara ne katıyor diye düşündük. Oysaki etkinlikler onların tüm gelişim alanlarının desteklenmesi için yapılıyordu… Evet, kesiyorlar, yapıştırıyorlar motor becerileri destekleniyor, içerisinde akademik bir kazanım varsa bir şekilde kazanıyorlar. Ama sanatsal kısmına ya da sosyal beceri kısmına baktığımız zaman çocukların yüreklerinden ve zihinlerinden bir şey katamadıklarını gördük. Çünkü hepsinde tek çeşit çalışma kağıtları ya da boyalar ve tek bir yönlendirme sonucu ortaya çıkan yapılandırılmış ürünler…
Bunun tersine kendi sınıfımda yaptığım ve çocuklarında daha çok zevk alıp zihinlerinin sürekli aktif olduğu bir örnek vermek isterim. Siz de bilirsiniz ki Türkçe Dil Etkinlikleri olmazsa olmazlarımızdır. Bir gündem ya da bir hikayenin ardından sanatsal bir ürün gelir çoğu zaman. Bu sanatsal ürüne geçiş yapmadan önceki girişi, giriş yapıldıktan sonra ise sanatsal ürünün çerçevesini öğretmen belirliyor.
En basitinden çerçeve örneği olarak konu hayvanlar seçildi. Hayvanlar hakkında bir hikaye okundu, gerekli bilgiler aktarıldı ve ürün olarak misal hayvan resmi boyaması yapılacak. Öğretmen çocukların hepsine tek çeşit hayvan resmi vermek yerine onlara sorup hayvan resimlerini çoğaltabilir. Onlara soramadınız diyelim, sizler birçok hayvan resmi çıkarabilirsiniz. Bu birçok resim içerisinden kendileri karar verip seçsinler. Ardından bırakın istedikleri boyalarla istedikleri renklerle boyasınlar. Civciv mavi olmaz demeyin, bırakın olsun. Keçeli kalemler kağıdı yırtabiliyor, bırakın yırtılsın. Bir daha ki keçeli kalem kullanımında aynı yere ne kadar bastıracağını deneyimlesin. Sınırları belirleyin içerisinde özgürlüğü onlar tatsın. Bu özgürlük içerisinde alternatifleri değerlendirsinler, seçsinler, isterlerse karar değiştirsinler. Sonra sonuca baksınlar neyi ne kadar yapmalıydım, bir daha ki sefere nasıl yapmalıyım diye düşünsünler.
Biz bunu uyguladık. Sınırlar içerisinde özgürlüğü hemen hemen her konuda benimsedik. 4 ayın sonunda mutlu, karar alabilen, seçiminin sonucunda ne olacağını tahmin edebilen, kendini ifade edebilen ve bunun doğrultusunda gelen özgüveni gördük. Asaf Çelebi, nasıl koskoca bir ağaç görüyorsa ufacık bir tohumda; biz öğretmenlerde en ufak bir adımımızla çocuğa birçok şeyi kazandırabileceğimizi unutmamalıyız.
Sözlerime son verirken şunu da belirtmek isterim ki, yapılandırılmış etkinliklerimizde elbet olacak ama sadece o yoldan gitmek doğru değildir… Onu da çeşitlendirmesini bilmeliyiz…
Kaynakça
1-Aral N. ve Sağlam M. (2016). Tarihsel Süreç İçerisinde Çocuk ve Çocukluk Kavramları, Çocuk ve Medeniyet Dergisi.
2- Özkan Budak, N. (2015). Çocuğa Sınır Koyma, www.tavsiyeediyorum.com, makale kütüphanesi.