1. Anasayfa
  2. Değerlendirmeler

Çocuk ve Merak

Çocuk ve Merak
0

Milli Eğitim Bakanlığınca yayın hayatına kazandırılan Ya/Da dergisinin Ocak-Şubat 2020 tarihli ikinci sayısında “merak” konusu ana tema olarak belirlemiştir. Merak konusunda yazılanları okuyunca açıkçası bu konuya bende meraklandım. Çocuklara yönelik çalışma yapanların daha iyi bildiğini zannettiğim bu konu, eğitim-öğretim açısından da hayli önemli. Öğretmenlerin de özellikle bu konuya dikkat etmesi gerekiyor. Çocukken hepimizde varolan merakla başlayan ve hayal kurmayla devam eden güzel bir duygu merak. Merak, her insanda bir miktar da olsa yaradılıştan gelen bir özelliktir. Ben hiçbir şeyi merak etmezdim hala da etmiyorum diyebilmek iddialı olsa gerek. Daha çok görmediğini, bilmediğini ve çözemediğini merak ediyor insan. Çoğunlukla dünya dışı yaşam, dünyanın bilinmeyen yönleri, uçak gibi metal yığını nasıl uçuyor, ses ve görüntü nasıl iletiliyor gibi konular hepimiz tarafından merak edilegelmiştir.

“Kelime anlamı olarak Ahmet Vefik Paşa’nın Hehçe-i Osmani sözlüğünde (1876) merak, “sorgulayarak anlama karşılığının yanında delilik, bir şeye aşırı düşkünlük, tutkun olma, üzüntü, keder gibi anlamlar da taşıyor. İlginçtir, zamanla şimdiki “bir şeyi anlamak ve öğrenmek arzu ve gayreti” anlamlarını kazanmıştır. Yerleşik ahlak kurallarına, özel hayatın gizliliğine, insan saygısına aykırı meraktan kaçınmak gerekir. Öyleyse merakımızı güzelleştirmeyi, inceltmeyi, insanlığa, bilime, sanat, ahlaka katkıda bulunacak biçimde canlandırmayı öğrenmemiz gerekli. Merakımızı ahlak ve estetik alanlarında yüksek değerleri yaşamak amacıyla yönetebilmeyi başarabilmeliyiz. Merakımızı yönetemediğimizde merak gücünü yitirir, ya geçici hevese dönüşür ya da etik veya estetik değerlerden yoksun kalır. Amaç; merakı bir anlama, eleştirme, keşfetme, icat etme sürecinin sürekli bir öğesi yapmaktır.” Diyor Kontrolsüz Merak isimli yazısında Ahmet İNAM. (1) Demek ki; merak duygusu ve kabiliyetinin insanın kendisi tarafından olumlu yönde kullanılması gerekiyor. Aksi yönde davranışların toplumda hoş görülmeyeceği, önce ayıplanma, kınama hatta cezalandırmaya varan yaptırımları olabileceğinin ailede ve okulda öğretilmesi gerekmektedir. Eğitim öğretimde tüm öğrencilere kazandırmaya çalıştığımız “bir şeyi anlamak ve öğrenmek arzu ve gayreti” kişinin kendisinin yapması gereken ve sonucunda kazanım elde edebileceği bir çabadır.

Çocuk kitabı yazarı Sevim AK, “Merak ya da soru sorma ihtiyacının okullaşmayla azaldığını derslerde sorulardan beklenen tek doğru yanıtın düşünme becerisini ve merak duygusunu körelttiğini, büyürken uçsuz bucaksız hayallere de veda edildiğini ve gerçekliğin kadar hayal kurman ve ayaklarının yere basmasının istendiğini” yazıyor. Sınıf ortamında tüm öğrencilerin merak ettiği her şeyi sorabildiğini iddia etmek zor tabi kî. “Acaba arkadaşlarım bana güler mi?” “Öğretmenim kızar mı?” gibi endişelerle sınıflar yükseldikçe ben de azaldığını zannediyorum.

Ben çocukken büyüklerin kendi aralarındaki sohbetlerinde adı geçen tarihi siyasi olay ve kişileri çok merak eder, fırsat bulursam bir başka büyüğüme sorardım. O günün şartlarında ansiklopedilerden bu konularda bilgi edinmeye çalışırdım. Yaşım büyüdükçe bulunduğum sosyal ortamlarda konuşulan konularda az da olsa bir fikrim yoksa bunu kendim için bir eksiklik kabul eder, ilk fırsatta da araştırıp merakımı gidermeye çalışırdım. Bu itibarla televizyondaki tartışma programları, değişik görüşteki insanların anlatıları da oldukça ilginç gelirdi. Yine radyoda her gün aynı saatte yayınlanan “arkası yarın” hikâye ve tiyatro eserlerini acaba sonu nasıl bitecek yarın ne olacak diye merakla bekler ve dinlerdik. O dönemde moda olan fotoromanlar (fotoğraflı küçük cep romanlar) daha çok kadınlar, kovboy tarzı resimli küçük kitapçıklar batı macera klasiklerini acaba sonunda ne olacak diye eline alan bitirmeden bırakmazdı.

İstanbul Üniversitesi Dr. Öğretim Üyesi Psikolog Gamze İnan Kaya; “Öğrencilerin meraklarının nasıl yeşertileceği sorusu eğitimcilerin zihnini meşgul eden bir konudur. Öğretmenin öğrencilerini akademik gelişim özellikleri ve kişisel ilgileri açısından tanıma düzeyi arttıkça onların merakını tetikleyebilecek içerikleri sunma ve zorlandıkları noktalarda çaba harcamalarını destekleme şansı da artar. Merak uyandırıcı bir öğrenme ortamının, ileriye dönük gelişmiş ilgileri oluşturmada başlatıcı rolü vardır… Çünkü ilgi duyulan bir konuya daha fazla dikkat yöneltilmekte, konu ile ilgi harcanan çaba artmakta ve derinlemesine öğrenmeyi sağlayan öğrenme stratejileri burada daha fazla kullanılmaktadır.” Öğretmenlerin merak konusuna önem vermesi gerektiğini belirtiyor dergideki yazısında. Öyleyse eğitimle ilgili her konuda çocuğun meraklandırılması ve merakın canlı tutulması öğrenmeyi öğrenmeyle birlikte oldukça önem arzetmektedir.

Merakı felsefenin konusu olarak ele alıp çalışmalar yapan, dünyada merak üzerine yayımlanmış ilk felsefe kitabının yazarı İlhan İNAN ise  “Merakın sınırları dilin sınırlardır; dil gelişmeden merak gelişemez, çocuk ne kadar çok kavrama sahipse o kadar çok soru sorabilir. Bir sınıf ortamında öğrenciler aynı anda aynı şeyi merak ettiklerinde orada fazladan bir enerji doğuyor. Bu çok değerli bir şey, bunu sağlayacak eğitim modelleri ve ortamlarının gelişmesi çok önemlidir” diyor. Merakın artmasını başta anadilin iyi bilinmesi ve olabildiğince çok okumanın faydalı olacağına vurgu yapmaktadır.

Meraklı Bir Akıl kitabının yazarı Brian GRAZER, “Gişe rekoru kıran ödüllü filmler yapmamda bana ilham veren en önemli şey merakımdı. Zaman zaman merakım başıma iş açsa da hiç vazgeçmedim. Merak insana verilmiş bir süper güçtür, bu nimetten nasıl yararlanacağınız tamamen size kalmış bir şey. Sürekli canlı da tutabilirsiniz, kış uykusuna da yatırabilirsiniz.” diyerek merak denen şeyin Allah’ın insana verdiği, canlı tutularak yararlanılması gereken nimet olduğunu hatırlatmaktadır.

Kuran-ı Kerim’in ilk hitabı “oku” emridir. İnananlar, yerin ve göğün yaradılışı, tabiat olayları hakkında, kısacası varlığın her boyutu üzerinde düşünmeye davet edilmişlerdir. Peygamberlerin mesajının özü bilgidir. Hz. Peygamberin öğretisinin temelinde de “bilgi” vardır. İslam Dini ’nde, ilim öğrenme konusunda kadın ve erkeği ayırt etmeksizin ikisine de aynı sorumluluğu yüklemiştir. (31 Ocak-Diyanet Takvimi)

Eskiler “Bilmemek ayıp değil sorup öğrenmemek ayıp” diyerek merak edip sormak ve öğrenmenin doğru ve gerekli olduğunu anlatmaktadır. Hülya Ağın Haykır, Merak Atasözleri kitabında; “İnsan anadan, başarı meraktan doğar. Merak edenler aya, etmeyenler yaya. Merakın sonu icattır. Merak eken, bilim biçer. Merak yaşken gelişir. Fazla merak cehaleti öldürür. Meraklanan baş yosun tutmaz. Merak beynin gıdasıdır. Merak bütün ilimlerin anasıdır. Merak eden yaşlanmaz. Hezarfen’i uçuran biraz kanat, biraz merak. Meraklı kuş Kaf Dağını bulmuş.” Atasözleri içinde benim için en önemli dikkatimi çeken ise “Merak uyandıran bir öğretmen bir nesil kurtarır.” sözü “öğretmenler yeni nesil sizin eseriniz olacaktır” atasözüyle bütünleşen söz olmuştur.

Belgesel araştırmaları yapanlar; doğayı, canlıları ve tabiat olaylarını merak etmişler hayatlarını bu uğurda adayarak yıllarca gözlemler yapmış bilimin gelişmesine katkı sağlamışlardır. Merak, merak edilenin öğrenilmesiyle biteceği sanılır ancak bilinenler çoğaldıkça ne kadar çok şeyin bilinmediği ortaya çıkmakta ve merakın alanı daha da genişlemektedir.

Çocukların sorduğu sorulara “Saçma, gereksiz, ne biçim soru, şimdi sırası mı?” gibi olumsuz yargılarda bulunmadan sabırla yaklaşılmalı ve elden geldiğince ilgi gösterip cevaplanmaya çalışılmalıdır. Yetişkinlerde bile her fikrin ve eleştirinin özgürce söylenmesini temin etmenin önemi çeşitli konularda yapılan toplantılarda ilk açıklanan kurallardandır. Bu ortamı sağlayabilmek için farklı fikir paylaşım teknikleri geliştirilmiştir. Hatta soruların/fikirlerin küçük kâğıtlara yazılarak panolara yapıştırılması sonrasında kategorize edilerek kimin söylediği belirtilmeden açıklanmakta ve oylanmaktadır.

Merak konusunda başta evde anne-babalar, okullarda öğretmenlerimiz çocuklarda merakın yeşermesi için onları cesaretlendirmeye, yüreklendirmeye ve hiçbir olumsuz etki altında kalmadan sorular sorabilmesine ortam sağlamalıdır. Bunu yapabilmek için belediyeler ve sivil toplum örgütleri de okullarla işbirliği yaparak projeler üretmelidir. Kamplar organize ederek merak atölyeleri açmalı, çeşitli etkinlik ve programlarla kişisel merakın kolektif hale getirilerek eğitim-öğretimde motivasyona katkı sağlanmalıdır.

 

Kaynak: MEB Güncel Eğitim Dergisi, Ya/Da Dergisi, Ocak-Şubat 2020, 2. Sayı, MEB Basımevi, Ankara

Facebook Yorumları

Erol DEMİR 1967 yılında Gölcük’te doğdu. Piyale Paşa İlkokulu, Gölcük İmam Hatip Ortaokulu, Gölcük Endüstri Meslek Lisesi, Anadolu Üniversitesi Bilecik Meslek Yüksekokulu Elektronik programını ve Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi. Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde İşletme Yöneticiliği alanında yüksek lisansı “Eğitim Yöneticilerinin Sorunları ve Çözüm Önerileri” konusunda tezini tamamlamıştır. Halen İstanbul Ticaret Üniversitesinde işletme alanında doktora öğrencisidir. 1990 yılında Türkkablo fabrikasında kalite kontrol teknisyeni olarak çalıştı. Öğretmenlik hayatına 1991 yılında Hakkari’de başladı. 1994 yılında Gölcük Mesleki Eğitim Merkezi’ne elektronik öğretmeni olarak atandı. 1995 yılında müdür yardımcısı oldu. 2000 şubat ayında Gölcük Mesleki Eğitim Merkezi Müdürü oldu. 2003 yılında Gölcük İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünde Şube Müdürü olarak çalışmaya başladı. Aralık–2007 ile Haziran-2016 arası İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğünde Şube müdürü olarak çalıştı. Temmuz – 2016 Bakırköy İlçe MEM, Temmuz-2022 İstanbul İl MEM, Ekim-2023 Küçükçekmece İlçe MEM Şube Müdürü olarak görevine devam etmektedir. Evli ve 3 çocuk sahibidir.

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir

Yorumunuz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.