Çocukların psikolojisinin önemine dair iddialı sözcüklerle söylenen her söz daha çok ilgi çekmektedir. Bu ilk bakışta çok etkili görünürken sonradan bunun da etkisinin azaldığını görebiliyoruz. Bu nedenle bu konularda ölçülü ve seçici bir dil kullanma zorunluluğu vardır.
Çünkü çocuklarının mutluluğu için her türlü fedakarlığı yapan anne babaların, çocukları eleştirmekten ve onların yanlışlarını söylemekten de imtina ettiklerine şahit olmaktayız. Birçok zaman “çocukların psikolojisini bozmayalım” derken ahlaklarını bozduğumuzun farkına da varamıyoruz. Şüphesiz bu olumsuz etkide, TV, medya ve çocuk gelişimine dair gündem, yayın ve haberlerin de artmasının payı büyüktür. Anne babaların yaşadığı ebeveynlik sürecini bilmeyen uzmanların tuzu kuru nasihatleri de ciddi kafa karışıklığına neden olmaktadır. “Aman şöyle demeyin, böyle söylemeyin, daha çok övün, iltifat edin” gibi tavsiyeler ve aile içi ilişkilerde anne babalara yönelik aşırı öneriler, anne babaların her olumsuzluğun tek aktörü olarak görülmesine neden olmaktadır.
Bunlara şahit olan çocuklarda da ise sorunların kendi tutum ve davranışlarından değil anne babaların eksikliklerinden ve yanlış tutumlarından kaynaklandığına dair bir algı oluşabilmektedir. Oysa sorunların olması gayet doğaldır ve herkesin yaşına ve gelişimine göre bu sorunlarda payı bulunabilmektedir. Çocukları kısmen fakat gençleri bu sorumluluktan muaf tutup onlara dokunulmazlık zırhı giydirmek onların menfaatine değil zararınadır. Çünkü kendisini mükemmel gören ve ne yaparsa yapsın kabul görmüş çocuklarda bencillik oluşmakta ve her zaman “ben haklıyım” düşüncesi oluşmaktadır. Neticede de başkalarının duygu ve düşüncelerine ehemmiyet vermeyen, sadece kendini düşünen ve kendi isteklerine güdülenmiş hiçbir anne baba freniyle karşılaşmamış çocuklar sık sık arkadaşlarıyla sorun yaşamaya başlamaktadır.
Çocukların gelişim dönemlerinde psikolojileri şüphesiz önemlidir. Çünkü kişilik özellikleri erken çocukluk döneminde şekillenmektedir. Fakat bu durum onların her hatasını ve yanlışını görmezden geleceğimiz anlamına gelmemektedir. Hatalarına özellikle aşırı kaçan hatalarına ve yanlışlarını görmezden gelmek ergenlik döneminde daha çok sorunlarla karşılaşmamıza neden olmaktadır. Aslında çocuklar yaşları gereği bir ebeveyn desteğine, yönlendirmesine hatta frenlemesine ihtiyaç duyarlar. Her zaman dediğim gibi yaşlarının çok üzerindeki aşırı özgürlük onları yalnızlaştırır. Bu nedenle anne babalar gerektiğinde onları desteklerken gerektiğinde frenleyebilmelidir.
Burada anahtar kavram anne babaların tutarlı ve istikrarlı bir tutum izlemesidir. Çocuklarındaki dokunulmazlık zırhının ölçüsü muhafaza etmek ve gerektiğinde ödül ve cezaya başvurulmalıdır. Ceza deyince dayak, şiddet ve psikolojik ihmali kastetmiyoruz. Ceza deyince internet kullanımına dair günlük süre azaltımı, alınacak ihtiyaç, götürülecek sinema, tiyatro gibi etkinliklerin ertelenmesi veya iptal edilmesi gibi örnekler gösterilebilir. Anne baba kardeşine hakaret ve küfreden çocuğuna bunun yanlış olduğunu hakaret veya küfrederek söylerse çocuk bu çelişkiyi fark edecek ve nasihatleri etkisiz kalacaktır. Ya da arkadaşlarıyla kavga eden çocuğunuza döverse “aferin, iyi yapmışsın” derken dövülünce “neden dayak yedin, kavga etmeye utanmıyor musun?” derseniz çocuğunuz dövdüğü zaman kavganın kötü bir şey olmadığını düşünecektir. Bu örnekleri çoğaltmak pekâlâ mümkündür. Sonuçta çocuklar anne babaların ne dediğinden daha çok ne yaptığına bakıp örnek almaktadır. Anne babalar çocuklarının psikolojisi kadar ahlakına da önem verip adab-ı muaşereti öğretirse çocuklarının ahlakını geliştirmiş olacaklardır.
Sözün özü kısa olanıdır demiş atalarımız. Evet çocukların psikolojisini bozmayalım ama ahlaklarını da bozmayalım. Doğruya doğru, yanlışa yanlış deyip ilgi ve sevgimizi çocuklardan eksik etmeyelim. Eleştirirken de kişiliklerini değil yanlış olan tutum ve davranışlarını eleştirirsek hem psikolojilerini hem de ahlaklarını bozmamış oluruz.