Çürük elmaların bulunduğu sandıktaki sağlam elmalar, zamanla çürük elmadan etkilenir ve onlar da çürür. Bugüne kadar çürük elmaların yanındaki sağlam elmaların çürükleri sağlamlaştırdığı görülmemiştir. Çürükleri ayıklayıp atarsanız, gerisinin çürümesini önlemiş olursunuz. İşte çevremizdeki sorunun kökeni iyi bilinmezse, o sorun örümcek ağları gibi seni bağlar ve bir süre sonra kangrene dönüşmüş olarak karşımıza çıkar.
Geçen gün liseye gitmiştim. Şöyle çevreye bir baktım. Bir de son zamanlarda okullarda yaşanan şiddet olaylarını düşündüm. Nerede hata yapıyoruz da bunlar yaşanıyor, dedim. Herhalde bu oluşumlar yerden bitmedi. Bir analiz yapılıp, araştırılmalıdır. Suçun kaynağı iyi tespit edilmelidir. Yoksa sandıktan çürük elma seçip, atmak kadar kolay mı? Suçlu ayağa kalk ve git , demek.
Okullardaki olayları iyi incelenmezse, sorunun çözümü için bir şeyler yapılmazsa; bu sorun zamanla herkesi içine çeken bir bataklığa dönüşür. Öyleyse yapılması gereken nedir? Güzel bir soru, ama cevabı da açık ve ortada duruyor. Önümüzde duruyor. Bazen gözümüzün önündekileri görmez, bakarız. Biliriz, ama kararsız kalırız. Eğitimde kararsızlık diye bir şey olamaz. Kararsızlık, başarı getirmez, götürür. Öyleyse, uygulamalar tereddüte ve yanılmalara yer vermeyecek şekilde olmalıdır. Yoksa sonuç eskisinden daha kötü olur.
Kaynağı; tv şiddet dizileri ve sinema filmleriyse, bunlara duyarlı olanlar tarafından tedbiri alınmalıdır. Sorunlu ailelerin çocukları ise, onlarında psikologlarla tedavisi yapılmalıdır. Yok başarısız olanların, başarılı öğrencilerin, başarısını engellemek için şiddete başvurması ise; bunu da iyi düşünerek, çözüm yolları bulunmalıdır.
Okullara uyuşturucu sızdırmaya çalışanlara doğru takiple, sorun büyümeden kaynağı kurutulmalıdır. Duyarsız kalınan her gün, bir cana mal olabilir.
Öğretimi engelleyen sorunlu öğrenciler eğitimden ayıklanmalıdır. Örgün eğitime zarar verenler seçilip, uyarılmalıdır. Gerekirse bu öğrencileri; örgün eğitimden yaygın eğitime yöneltilmelidir. Böylece, çalışan ve geleceğimizi emanet edeceğimiz gençlerimize yol açmış oluruz. Düşünün ki; kargaşa ve olaylarla dolu bir öğretimden, hangi başarıyı bekleriz? Peki bu sorunlu öğrencileri dışarı göndermek, sorunu çözer mi? Siz söyleyin.
Lise önlerinde yapılabilecek rahatsızlık ve olaylara ne gibi çözüm yolları bulabiliriz? Orada görevlendirilecek iki polisin, güvenlikçinin gölgesi bile; giriş ve çıkışlarda olabilecek bir çok saldırıyı önleyebilir. Başı boşluk her zaman, sonu belirsiz olaylara gebe olabilir. Yani sorumsuzluk, ilgisizlik ve vurdumduymazlık; bizim geleceğimiz olan büyükleri, sahipsiz bırakmak olmaz mı? Öyleyse kara kara düşünmek yerine; hastalığı doğru teşhis etmek, tedavisini bulup, uygulamak olmalıdır.
İki elimizle başımızı sıkıştırıp, başım ağrıyor deyip, kaçmak yakışmaz bize. Elimizi vicdanımıza koyup, düşünüp çözeceğiz bu işi. Ya onların vicdanı sağırsa ? O zaman vay bu memleketin haline.
Hepimizin bu okullarda çocukları veya yakınları var. Öyleyse gelin, hemen neşteri vuralım bu yaraya. Yoksa son pişmanlık fayda vermez.
Göz yumulan her olay, görmezlikten gelinen her olay, gün gelir, tokat gibi yüzümüze vurulur. Okullarda olan veya olabilecek olayları iyi tahlil edelim. Çözüm yolları bulmak, kimin görevi; HEPİMİZİN.
Sana ne? Bana ne? Sözlerle sorundan kaçışlar, kime yarar sağlar? Hiç kimseye yarar sağlamaz. Sorunlardan kaçmak, hiçbir eğitimciye yakışmaz. Hiçbir ana-babaya yakışmaz. Hiçbir idareciye yakışmaz. Biz çocuklarımızı bu vatana layık olsunlar diye okutmuyor muyuz? Peki biz çocuklarımıza, layık bir büyük olarak, sorumluluklarımıza sahip çıkıyor muyuz? Cevabını siz verin, verebiliyorsanız eğer.