Son dönemlerde artış gösteren çocuklara yönelik kabul edilemez yaklaşımları içeren (istismar, şiddet) haberleri endişe ve üzüntü ile takip etmekteyiz. Şüphesiz anne ve babalar bu kaygıyı daha yoğun yaşıyorlar.
Geçtiğimiz günlerde bir televizyon programında yer alan ve iki uzman tarafından tartışılan bir konuya denk geldim. Olay, 9 yaşındaki bir çocuğun annesinden iki saatliğine izin alarak (uzaklaşmamak şartıyla) dışarı çıkması ve bu süre diliminde de başına gelen felaketleri konu alıyor. Konuyu tartışan iki kişiden ilki henüz 9 yaşında olan bir çocuğun izin alıp dışarı çıkabilecek olgunlukta olmadığını savunurken, diğer kişi ise bu şekilde aşırı kontrolcü yetişen çocukların gelecekte pasif, içine kapanık, özgüveni düşük bir birey olacağını savunuyor.
Bizler eğitimciler olarak çocuklarımızın bağımsız bir birey gibi hareket etmesini, düştüğü zaman kalkmasını bilmesini, destek almadan kendi başına bir şeyleri başarabildiğini görmesini, fikirlerini açık ve net bir şekilde ifade edebilmesini savunurken; helikopter ebeveynlik dediğimiz, her konuda ve zorlukta aileden destek alarak yaşam sürmesini uygun bulmuyoruz. Bu şekilde yetişen her çocuğun gelecekte de problemlerle baş edebilme becerilerinin düşük olacağını, bağımsız hareket edemeyeceğini ve birilerinin yardım ve desteğine her zaman ihtiyacı olacağını belirtiyoruz.
Yalnız, yazımın başında ifade ettiğim olay ebeveynleri tamamen duygusal bir bakış açısı ile aşırı korumacı tutum içerisinde olmaya zorluyor. Bu tutumun günümüz koşulları için bir gereklilik olduğunu düşünen birçok ebeveyn olduğunu düşünüyorum.
Yalnız ben bu düşünceye katılmıyorum. Toplumun bir ayıbı olan ve derhal çözüme kavuşturulması gereken bir konuda duygusal hareket edilmemesi gerektiğini düşünüyorum. Yanlışa karşı akılcı bir tutum içerisinde olunması gerektiğini savunuyorum. Çocuklara yönelik olumsuz yaklaşımlara karşı caydırıcı kanunlarla bu tip olayların azalması ya da hiç yaşanmaması mümkün olabilir.
Dolayısıyla ebeveynler korkmayacak, çocukları aşırı müdahaleci ve kontrolcü anlayıştan uzak yetiştirmeye devam edecek. Günümüz şartları düşünüldüğünde değişmesi gereken ailelerin tutum ve yaklaşımları değil ‘bozulan çevre’ olacak.
Duygusal hareket eden ve günümüz çevre koşullarına endeksli her ebeveyn sadece günü kurtaracak.
Peki hocam, günümüz şartları ortada… Basında yer alan haberlere endişelenmemek elde değil.
Ne yapacağız?
Çocukları biz özgür bırakıyoruz siz de özgür bırakacaksınız nasıl mı?
Bakın size bir örnek ile açıklayayım. Biz ilkokul öğretmenleri öğrencilerimize okulun ve sınıfın bir kamusal alan olduğunu anlatıyoruz. Dolayısıyla okulda karşılaşılan, temizlik personelinden tutun kantin görevlisine kadar her bir kişi ile karşılaşıldığında iyi ilişkiler kurulması gerektiğini anlatıyoruz. Öğrenciler, ilk etapta bunu sınıf içerisinde diğer arkadaşları ile daha sık bir arada olduğu için aşıyor ve bu anlayış okul ortamında karşılaşılan insanlarla devam ediyor.
Sonuç olarak çocuk bir kamusal alanda insanlarla nasıl iletişim kurulması, ve yaşanılması gerektiğini kavrıyor.
PEKİ;
Ne yaptık, çocuğu kendi haline mi bıraktık..?
Hayır, çocuğun özgür olabileceği ve kendini özgür hissedebileceği ‘ortamlar’ oluşturduk. Bu ortamları oluştururken onları terk etmedik aynı zamanda da izledik. Ama fark etmediler.
Sizlere tavsiyem siz de bu tarz ortamlar oluşturun, ama fark edilmeyin. Bu yaklaşımla kazanan çocuklarımız olacak.
Sevgiler.
Tolga YAZICI