Dijital oyun, dünya çapında 109 milyar dolarlık dev bir sektör haline gelmiş, dijital oyun tutkunlarının sayısı ise 2,2 milyarı aşmış bulunmaktadır.
Dijital oyun oynamaya ayrılan süre bakımından 3. sırada olan ülkemizde de bu tutkunların sayısı kaygı verecek derecede yüksektir. Ülkemizde günde 31,2 milyon oyuncu, 40 milyon saat oyun oynamakta, oyuncular yoğunlukla çocuk ve gençlerimizden oluşmaktadır.
Oysa ki oyun ve eğlence dönemindeki çocuklarımız çağın gerektirdiği şekilde eğitilmezse, bilgi okuryazarlığı kazanamamış olurlarsa dijital oyunlar büyük riskler taşıyabilir.
Aileler ve okullar bu riskler ve zararlarla mücadele etme konusunda yetersiz kalıp kısıtlamalara hatta yasaklamalara mecbur kalabilir. Ama biz eğitimciler biliyoruz ki oyun oynamak çocukların en büyük hakkı bilişim teknolojileri araçları ise hayatı kolaylaştıran bilgiye ulaşmayı sağlayan en önemli araçlardır.
Çocuklarımız için yapabileceklerimizin başında onların nitelikli bir bilişim teknolojileri eğitimi almalarını sağlamak ve bilgi okuryazarlıklarını arttırmak gelmektedir. Çocukların teknolojiye yönelik her şeyi biliyor olduğuna ilişkin yanılgıdan acil olarak sıyrılmak gerekmektedir.
Sadece 5.6 sınıflarda zorunlu okutulan bilişim teknolojileri dersinin her kademeye yayılması mecburidir. Öğrencilerin bilişim teknolojileri öğretmenlerinin uzmanlıklarına ihtiyacı büyüktür.
Aynı zamanda sektörün sadece tüketicisi değil üreticisi olan çocuklar yetiştirmek durumundayız . Nasıl spor yapan müzikle uğraşan faydalı etkinliklerle zaman geçiren öğrencilerimiz zararlı alışkanlıklardan korunuyorsa kendi oyunlarını programlayan, web sitelerini oluşturan, mobil uygulamalarını geliştiren gençler de dijital dünyanın risk ve zararlarından uzak kalmış olmaktadır.
Derslerin yanı sıra destekleme ve yetiştirme kursları kapsamında okullarda ücretsiz olarak açılan kurslara ailelerin çocuklarını yönlendirmesi bu kursların tüm kademelerde yaygınlaştırılması bir eğitim seferberliği başlatabilir.
Ailelerin en büyük misyonu çocukları koruma, kollama ve güvende tutmaktır. Oysa ki Z kuşağı diye tanımlanan bu nesil, dijital hakimiyet ve beceriler bakımından ailelerin çok önündedir. Aileler sadece çocuklarının değil kendi bilgi beceri ve hakimiyetlerini de geliştirmek zorundadır. öğrencileri takip edebilmek sahipsiz ve kontrolsüz kalmalarına engel olabilmek ancak böyle mümkün olabilecektir.
Aileler ayrıca öğrencilere sundukları imkanların sorumluluğunu taşımak takibini yapmak yükümlulugündedir. İmkanlar sağlanmadan önce kurallar belirlenmeli çocuklar bu kuralların kendi iyilikleri için olduğunu fark etmeli, uyulmaması durumunda bu haklardan mahrum kalabileceklerini bilmelidir.
Ve en önemlisi çocuklara alternatifler sunulabilmelidir. Faydalı oyun ve uygulamalar araştırılmalı çocuklar ile paylaşılmali bt araclarindan kolaylıkla ulaşılabilir hale getirilmelidir. Oyunlardan zarar görmemenin en güzel yolu oyunlardan faydalanmaktır.
Ülkemizde eğitimde dijital oyunların kullanımına ilişkin önemli kamu kurumları, sektör temsilcileri, üniversiteler ve sivil toplum kuruluşları temsilcileri bir araya gelmeye ve ortak girişimlerde bulunulmaya başlamıştır.
Bilişim Teknolojileri Eğitimcileri Derneği Başkanı
Burcu Yılmaz
https://m.facebook.com/story.php?story_fbid=1960089580920647&id=100007588712016
https://www.sabah.com.tr/yasam/2017/11/12/cocukla-diyalog-ve-denetim-sart