Dikkat süreniz; bir molaya ihtiyaç duymadan veya dikkatiniz dağılmadan önce bir şeye odaklanabileceğiniz veya bir göreve ne kadar zaman ayırabileceğiniz şeklinde açıklanmaktadır. Kısaca ifade etmek gerekirse odaklanma süresidir. Herkesin zaman zaman dikkati dağılırken dikkat süreleri kısa olanlar genellikle görevlere ve konuşmalara odaklanmada sorun yaşamaktadırlar. Kısa dikkat süresinin belirtisi görevlere odaklanmakta zorlanmaktır. Bu sinir bozucu olabilir çünkü başkalarına görevle ilgilenmiyormuşsunuz hissiyatı verebilir. Ancak odaklanmakta güçlük çekmenin veya başıboş dolaşan bir zihne sahip olmanın altında daha farklı gerekçeler mevcuttur.
Kısa dikkat süresinin belirtileri ayrıca şunları içermektedir: Dikkatsizlikten kaynaklanan hatalar yapmak, uzun metinleri okumada sorun yaşamak, dinlemiyor izlenimi uyandırmak, görevleri yarım bırakmak, zamanı yönetmekte veya materyalleri düzenlenmekte zorlanmak, aktiviteleri veya randevuları unutmak.
‘İnsanların artık bir akvaryum balığından daha kısa bir dikkat süresi var’. Bunun gibi başlıklar artık dijital medyada yaygın olarak görülmektedir. 2000’li yılların başında yapılan bir araştırmaya göre, insanların ortalama dikkat süresi 12 saniyeden sekiz saniyeye düşmüştür. Dikkat süresinin konuya göre değişebileceğini de belirtmek gerekir. Yani ilgi duyduğumuz bir konudaki dikkat süremiz, ilgimizi çekmeyen bir konuya göre “çok farklı” olacaktır.
Dikkat etmek, insanların hafife aldığı bir görevdir, bununla birlikte insanlar ilgili karmaşık nörobilişsel süreçleri düşünmeyi nadiren terk ederler. Ancak, derslerinin yüzeysel unsurlarıyla çoğunlukla ilgilenen ve beynin nasıl çalıştığını öğrenmeyi ihmal eden e-Öğrenim geliştiricileri için bu durum önemli bir konudur. Ne de olsa, dikkat etmek öğrenme sürecindeki ilk adımdır, bu nedenle öğrencilerin bu ilk adımı nasıl attığı önemlidir.
Pandemi kaynaklı çevrimiçi öğrenme modlarına geçişle birlikte, öğrencilerin dikkat süresi konusunda endişeler bulunmaktadır. Daha fazla öğrencinin internete erişmesi, eğitimin dijitalleşmesi sonucu sınıflarda da e-öğrenme teknikleri kullanılmaya başlanmıştır. Bu dijitalleşme bilgiye hızlı ve kolay erişim öğrenciler üzerinde olumlu olduğu kadar dikkat ve odaklanma yönünden baktığımızda bazı problemlerini de beraberinde getirmiştir.
Araştırmalar çevrimiçi ortalama dikkat süresinin yaklaşık 8 saniye olduğunu gösteriyor. Peki, bu öğrenmeyi nasıl etkiler ve en azından her 8 saniyede bir, öğrencilerin buna dikkat etmesi için ekranda yeni ve ilginç bir şeyin olması gerektiği anlamına mı gelir?
Öğrencilerimizin önüne çıkan diğer dikkat dağıtıcı şeylerden daha ilginç olacak bir e öğrenme kursuna ihtiyacımız bulunmaktadır. Öğrenme içeriğimize ilgi çekici hikayeler, sürpriz öğeler ve çok sayıda etkileşim ekleyerek, dikkat sürelerini iyileştirebilir ve öğrencilerin öğrenme içeriğini başarıyla tamamlamalarını sağlayacak kadar uzun süre etkileşimde kalmalarını sağlayabiliriz.
Bir adım geriye gidelim. Öğrenciler çevrimiçi öğrenirken Uygulama ya da öğrenme materyali neden dikkatlerinin başka yöne kaymasına izin veriyor?’’ Dikkatlerini dağıtan unsur, baktıkları öğrenme materyalinden daha ilginç olabilir.’’ cümlesi bu soruya bir cevap olarak düşünülebilir.
Çevrimiçi öğrenmenin faydası, bir kullanıcının kursu ne zaman ve nerede alacağını seçme fırsatına sahip olmasıdır. Öğrenciler kendi öğrenme hızlarını kullanabilir ve gerektiğinde diğer öğrencilerin sözünü kesmeden materyalin belirli kısımlarını tekrar edebilirler. Dikkatin dağılması büyük bir tehlike olarak kabul edilebilir, ancak akıllı planlama ve öğrenme içeriğinin etkileşimli tasarımıyla bunun üstesinden gelmenin birçok yolu olduğu bilinmektedir.
Ayrıca öğretmenlere ve öğrencilere ilerleme takibi, çok sayıda çalışma materyali ve planlarını bireysel ihtiyaçlara göre özelleştirme yeteneği gibi yardımcı özellikler sağlamaktadır. Dijital öğrenmenin potansiyelini en üst düzeye çıkarmak için öğretmenlerin uygun yöntemleri ve farklı ortamlar arasında bir dengeyi bulması gerekir. İnternetin olumsuz etkilerini azaltmak için eğitimciler ve ebeveynler kısıtlamalar, kurallar ve sınırlar belirlemelidir.
Sayısız faydasına rağmen, eğitimcilerin ve ebeveynlerin birçoğu hala e-öğrenme ve dijital medyanın olumsuz taraflarına inanıyor. Ebeveynler ve eğitimciler, dijital öğrenmenin öğrenciler üzerindeki olumlu etkisine odaklanmalıdır.
E-öğrenmeyi ve dikkat süresini etkileyen bir diğer faktör de ders süresidir. Yapılan araştırmalara göre bir yetişkinin maksimum dikkat süresi 20 dakikadır. Bu süre yalnızca kurs uzunluğunda değil, aynı zamanda etkileşimli ve ilgi çekici olması gereken öğretim yönteminde de bir değişiklik gerektirir. Eğitimciler, kolay tüketim için daha büyük içeriği daha küçük parçalara ayırmayı içeren mikro öğrenme yöntemini kullanabilir. Ayrıca içerik ve yaklaşım arasında, multimedya sunumlarını, etkileşimli oyunları ve etkinlikleri içermesi gereken bir denge olması gerekir.
Ortalama dikkat süresinin azaldığı inkâr edilemezken, araştırmalar içeriği kavrama yeteneğinde de bir artış olduğunu göstermiştir. Doğru bir şekilde kullanılırsa, dijital öğrenmenin avantajları geniş kapsamlı olabilir ve daha iyi bir geleceğin yolunu açabilir.
Öğrenim sürecinde, öğrencilerinin dikkatini çekmek için öğretmenlerin aşağıda belirtilen açıklamaları bilmeleri önemlidir:
- İnsanlar bilgi sıkıcı olduğunda veya bu bilgi onlara ilginç olmayan bir şekilde sunulduğunda sunulan bu bilgiye dikkat etmezler.
- Beyin meşgul değilse 10 dakika sonra dikkat dağılmaya başlar.
- İnsanlar çoklu görev yapamazlar – aynı anda yalnızca bir şeye odaklanmak mümkündür.
- Beyin insanlara nesnelerden veya olaylardan daha iyi dikkat eder.
- Çoğu insan benzer ritmik kalıplara sahiptir: sabah 6 civarında, dikkat moleküllerinin mevcudiyetinde keskin bir artış yaşarlar ve bu da uyanmalarına neden olur. Ortalama molekül seviyesi sabahları nispeten yüksek kalır, ancak öğleden sonra azalmaya başlar ve gece yarısından sonra en düşük seviyelere ulaşır.
Her şeyi çok hızlı tükettiğimiz, kavramların, olguların, olayların hızla değiştiği bir zamanda dijitalleşmeyi ve teknolojiyi bu hıza ayak uydurmak için kullanabiliriz. Yani bir nevi hayatın hızına yetişmek için teknolojiyi amaçlarımız doğrultusunda bilinçli kullanırsak onun tuzaklarının da farkına varabilir ve teknolojinin imkanlarından en doğru şekilde yararlanabiliriz.
E öğrenme günümüzde özellikle uzaktan eğitimde kaçınılmaz hâle gelmiştir. Zaman ve mekan sinirliliğini düşündüğümüzde e öğrenmenin öğrenme üzerinde büyük katkısı olduğunu söylenebilir. E-öğrenme sayesinde eğitim ortamları daha esnek ve özgür bir yapıya sahip olabilmekte, tekrar bol olduğu için öğrenme kalıcı hale gelmektedir. Bu bağlamda e-öğrenmenin eğitim ortamlarında kullanılması akademik başarıyı da arttırmakta öğrenci motivasyonu da sağlamaktadır. Özellikle eğiticiler içinde daha kolay ve her öğrenciye ulaşabileceği ortamlar sunabilmektedir. Günümüzde teknolojik altyapının ilerlediğini varsayarsak artık e öğrenme modellerinden sıkça yararlanıldığını görecek ve yakın gelecekte yüz yüze eğitimin önüne geçtiğine tanık olacağız.
Çok verimli bir yazı olmuş e-öğrenme günümüz ve geleceğin kaçınılmaz aynı zamanda yararlı bir argümanı olacaktır.