Eğitim Nedir? Kelimenin kökeninden başlayıp ne anlama geldiğine dair birçok tanımlamalar mevcuttur. Kısaca bahsetmek gerekirse eğitim kelimesi eğ- kökünden gelmekte olup kıvırmak, değiştirmek, bükmek gibi manalarla eş anlam taşımaktadır. Dolayısıyla plan ve program çerçevesinde tanımladığımız kelimemiz, öğrencinin tabiri caizse eğilip bükülerek süreç içerisinde istendik yönde bir hal almasını sağlamaktır. Tabi bu değişimin motivasyonu; öğrencinin, kendi isteği ile bu süreci gerçekleştirmesidir. Nitekim öğrencinin isteği ve arzusu olmadan verilmek istenen her türlü eğitimin askıda kaldığını görmek yadsınamaz bir sonuç olacaktır. Buradan hareketle eğitim camiasında genel kabul görmüş tanımlardan birini yapmış olan Selahattin Ertürk’ün de dediği gibi: “Eğitim, bireyin davranışlarında kendi yaşantısı yoluyla ve kasıtlı olarak istendik değişme meydana getirme sürecidir.”(1)
Eğitimin Gelişim Ortamları
Eğitimin nerede nasıl başladığına dair genel kabul aile olsa da bu kabulün yüzeysel kaldığı kanaatindeyiz. Evet eğitim aile kurumunda gün yüzüne çıkar ancak çocuğun dünyaya gelmesi ile eğitimin başladığını söylemek korkaklık, çekingenlik, geri planda durmalık ve hatta sorumluluk almamak demek olur.
Çocuğun eğitimi, annesinin henüz anne olmadan önce kendine yatırım yapması ile başlamaktadır. Üstelik bu durum baba için de geçerlidir. Bu noktada annenin babadan tek farkı: anne bireyin, hamileliği esnasında çocuk üzerindeki etkisinin babadan daha fazla olmasıdır. Çünkü anne karnında çocuk ile anne arasındaki özellikle biyolojik yönden bir bağın olması birbirlerini daha çok etkileyebilmenin kapısını aralamaktadır. Baba ise çocuğun doğumundan sonra çocuk üzerinde bir etkileme sürecine dahil olur. Yine de doğumdan sonraki emzirme süreci boyunca da annenin babadan bir tık daha eğitim sürecinde aktif rol oynadığını söylemek yanlış olamayacaktır.
Çocuk nasıl olur da anne karnında ve sonraki henüz sol beyninin gelişmediği süre boyunca (3 yaşa kadar) eğitim alabilir ve almış olduğu bu eğitimi ne denli anlayabilir diye soruların olması muhtemeldir ve bu noktada psikoloji biliminin kapısını çalmak bizi daha doğru bir sonuca götürecektir. Ancak konumuz psikoloji biliminin hipotezleri üzerinden ilerlemeyeceği için konuya dair ilgili makalelerin okunmasını tavsiye ederiz.
Anne, geçmiş yaşantısının birikimleri ile çocuğu henüz karnındayken ona sesli okumalar, dinletiler yaparak çocuğunun eğitim sürecini aktif olarak başlatır. Anne ne hissederse ne okursa ne dinler ne düşünürse unutulmamalıdır ki çocuğu ona bağlıdır ve o da hisseder. Bu nedenle anne hamilelik süreci boyunca bilinçli ve istendik olarak çocuğuna eğitim vermeyi kendine amaç edinmelidir.
Baba ise çocuk doğduktan sonra bilgi birikimini çocuğun gelişim özelliklerini dikkate alarak ona aktarmalıdır. Her ne kadar toplumumuz ana-erkil yapıya doğru evriliyor olsa da babaların iş yaşamı annelere nazaran daha aktiftir. Bundan ötürü bir babanın evladına ayırabileceği vakit anne kadar olamasa da yapılan araştırmalar gösteriyor ki evladı ile daha az vakit geçirmesine karşın babanın anneden daha çok çocuğu etkileme gücü vardır. (Tabi babanın bu etkileme gücünün olduğu süreç çocuğun anne ile biyolojik bağının kopmasından sonra başlar, özellikle süt emmeyi bırakmasından sonra.) Bundan ötürü baba evladına karşı davranışlarında çokça dikkatli olmalı ve eğitimi konusunda daha hassas davranmalıdır. Tabi bu süreç annede olduğu gibi babada da bilinçli ve istendik yönde gerçekleşmelidir. Anne birey bunu, annelik dürtüleri neticesinde daha aktif yerine getirebilmekte olup baba için bu durum bir emek verme serüvenine dönüşebilir ve böylece baba bireyde de babalık duygusunun vuku bulduğu gözlemlenir.
Çocuk doğduktan sonra anne-baba tarafından bilinçli ve istendik yönde verilmeye başlanan bu eğitim çocuğun oyun çağına ulaşmasıyla ve özellikle okul çağına geçiş yapmasıyla yerini sosyalleşmeye bırakır. Ve çocuk artık sosyalleşme ile ikinci bir eğitim basamağına adım atmış olur. Çocuğun sosyalleşme neticesinde alacağı eğitim bu noktada ikiye ayrılır ve karşımıza formal ve informal eğitim çıkar.
Çocuk okul hayatına geçiş yapmadan önce çevresi ile tanışma sürecine girer. Örneğin parkta yaşıtı olan başka çocuklarla, eve gelen misafirlerle, markete giderken yolda karşılaşılan insanlarla vesaire hep etkileşim içerisinde olur. bu etkileşim yani iletişim sonucunda çocuk karşılaştığı herkesten, her ses ve her davranıştan bir şeyler öğrenir. Çünkü dış dünyaya karşı çocuğun radarları hala çok açıktır ve çevreden etkilenme durumu daha fazladır. İşte okula başlamadan önce yani plan ve program dahilinde olan bir eğitim almadığı bu süre zarfında çocuğun başına gelen öğrenmeler informal yollarla gerçekleşmiş olur ve bunu da informal eğitim olarak adlandırırız. Bu informal süreç hayat boyu devam eder. Sadece dönemsel olarak dış dünyadan etkilenme derecesi değişir.
Çocuğumuz okula başladığında eğitim-öğretim programı çerçevesince belli saatler içerisinde branşlaşmış kişiler tarafından verilen bir eğitim alır ve böylelikle formal eğitim hayatı da başlamış olur. Formal eğitim içerisinde özellikle bu noktada ülke politikası da etkili olmakla birlikte çocuğa süreç içerisinde verilmek istenen kazanımlar vardır. Dolayısıyla informal eğitime nazaran formal eğitimin çıktıları olumlu olacaktır. Ancak informal eğitimde çocuk iyi özellikler kazanmanın yanı sıra tasvip etmeyeceğimiz davranışları da öğrenebilir.
Henüz aile müessesesi vuku bulmadan önce tarafların (anne-baba) kendilerine yapmış oldukları yatırım ile başlangıçta pasif olarak başlayan eğitim hayatı, çocuğun anne karnına düşmesi ile aktifleşir, doğum öncesi ve doğumun gerçekleşmesinden sonra informal bir sürece tabi olur ve bu süreç içerisinde formal eğitim kendine bir yer bularak çocuğun eğitim hayatı şekillenir. Sonuç olarak informal eğitim için belli bir mekan gerekmemekle birlikte eğitim konusunda çocuğun temelde iki gelişim ortamı vardır: Aile ve okul. Başlangıçta anne ve babaya eğitim verme noktasında düşen büyük sorumluluk bir süre sonra çocuğun okula başlaması ile özellikle öğretmenlerine düşer ve çocuk artık okul ortamında bir gelişim sürecine tabi olur.
(1)Doğan, Recai. Ege, Remziye. Din Eğitimi, Dördüncü Baskı, Ankara: Grafiker Yayınları, Ankara, 2016.