Sürekli olarak eğitimle ilgili çeşitli kongrelerde, toplantılarda öğretimde farklı modellerden bahsedilir ve üzerine epeyce tartışmalar yapılır. Hal böyle olunca herkes bu toplantılarda işin bir ucundan tutmaya çalışsa da sahaya dönüldüğünde biz öğretmenler çeşitli engellerle karşılaşırız. Elbette her yenilik zorluklarını da beraberinde getirecektir. Ancak gerek eğitim fakültelerinde gerekse çeşitli hizmet içi faaliyetlerde üzerinde durulan öğrenme modelleri sadece bireysel çabalarla uygulanmaya çalışılan modeller olmamalıdır.
Aslında öğretmen adayları ve öğretmenler zaman zaman idealizmi yansıtan uygulamaları gerçekleştirirken çeşitli zorluklara göğüs gerse de sistemsel açıdan bakıldığında, daha sürdürülebilir bir yaklaşım sergilemek gerekmektedir. Elbette bizi zenginleştiren bireysel farklılıklarımız uygulamada da kendini gösterecektir. Ancak eğitim sistemi tüm öğretmenlerimizin kendini geliştirmesine olanak verecek öğrenme ortamlarına ihtiyaç duymaktadır. Burada öğretmenlerin bireysel gelişimlerine önem vererek bu farkındalığı öğrenme ortamına yansıtması ne kadar önemliyse eğitim sisteminin de bu farkındalığı kazandıracak yeniliklere ihtiyacı olduğu o kadar açıktır. Peki nedir aktif öğrenme ve eğitime katkısı hangi yöndedir? Bu soruyu cevaplarken her öğretmenin ve yöneticinin öğrenme modelleri hakkında düşünmesi ve kendisini bu sorguya dahil etmesi gerekmektedir.
Aktif öğrenme öğrenciyi merkeze alan bir öğrenme modelidir. Öğrenmeyi öğrenme modelinin sınıf içinde uygulandığı aktif öğrenme modeli STEM yaklaşımı dahil çeşitli uygulamaları içinde barındırır. Beyin fırtınası, tartışma, rol oynama, vaka incelemesi, simülasyon gibi pek çok uygulamayı aktif öğrenme içinde kullanabiliriz. Geleceğin sınıfı (Future Classroom) uygulamaları dahil olmak üzere aktif öğrenme modelinde hedeflenen öğretenin az öğretmesi ve öğrenenin çok öğrenmesi yaklaşımını gerçekleştirmektir. Elbette bu tarz uygulamaların yapılabilmesi için okullarımızda farklı laboratuvar ve özel sınıflar oluşturmak gereklidir. Bunun yanında sınıfta da yapılabilecek uygulamalar mevcuttur. Ancak geleceğin model sınıflarını hedeflediğimiz yeni yaklaşımlarda farklı alternatiflere ihtiyacımız olduğu da apaçık bir gerçektir. Bu açıdan bakıldığında sistem içinde sürdürülebilir bir hedefle geleneksel ezberci yaklaşımdan kurtulup kendini yenileyebilen model sistemler oluşturmak için yenilikçi yöneticilere ihtiyaç olacaktır.
Aktif öğrenme modelinin getirdiği sonuçlardan biri işbirlikçi yaklaşımdır. İşte eğitim sistemi içinde yönetici, öğretmen, veli, öğrenci gibi aktörler bu yaklaşımla tanıştıklarında katı kurallarla işletilen durağan statik yaklaşımdan kendini yenileyebilen aktif dinamik modele geçiş daha kolay olacaktır. Aktif öğrenme modeli öğrenciyi merkeze alan öğretmeni sadece öğretici vasfından çıkarıp sistemdeki tüm aktörlerle işbirliği içinde hareket edebilen konuma getirecektir. Böylece sürdürülebilir model içinde aktif öğrenme gerçekleşen sınıflarda işbirlikçi çalışma, karar alma, öz denetim sağlama, enerjik olma ve özgüven görülür. Ve bu model yaklaşım eğitim sistemine sirayet ettiğinde tüm bireyler kendini yenileyebilen model sistemler olarak yaşam içindeki yerlerini alır. Her birey bu farkındalığı yaşadığında kendini yaratan bireyler toplumsallaşmaya aday olurlar.
Eğer bireyleri bir hücre gibi düşünürsek toplum bir organizma olacaktır. Ve her toplumun içindeki hücreler birbiriyle uyumlu, bireysel farklılıkları destekleyen yenilikçi ve değişime direnç göstermeyen toplumları oluşturacaktır. Bu toplumlarda değişime ortak olup bireyselliklerini gerçekleştirirken birbirlerine katkı sağlayacaktır. Bu bireyler sayesinde toplumlar da kendi kimliklerini tanımlamayı başarıp bütüne katkı sağlayan insanların birleşimini oluşturacaktır. Böylece gelişimsel modelin kullanımı sağlanmış olur. Ayrıca bu sayede bireylerin eğitimle küskünlük kazanması engellenerek kendi kendine öğrenen, kendini yenileyen bireylerin toplumuna ulaşmak ütopik bir yaklaşım olmaktan çıkacaktır.