Günümüz dünyasında sosyal medyanın yeri ve önemini inkar edemeyiz. Roller ,fikirler, kişiler, meslekler değişiyor artık.
Teknoloji inanılmaz bir hızla gelişiyor, görüyoruz ve ulaşabileceği sınırları şaşkınlıkla takip ediyoruz. Yapay zeka Sophia’ların yaratıldığı bu konjonktürde, insanoğlunun sahip olduğu akıl sermayesinin bir kez daha önemine alkış tutuyoruz. Bununla birlikte iletişim de hız kazanıyor tabi. Saniyeler ve kilometreler ters orantıyla önem arz ediyor. Odasında saatlerce tek başına vakit geçiren çocuğumuzun Rihanna ile arasındaki mesafe bir instagram kadar yakın fakat bizlerle bir kuşak daha uzak kalıyor maalesef.
“Sorun nerede başladı?”
Hadi itiraf edelim. Pek çoğumuz daha 2 3 yaşlarında çok yaramazlık yapıyor, oyalansın diye tutuşturuverdik akıllı çocuklara akılsız telefonlarımızı. Motor becerilerini resim büyüterek ve internet oyunları oynatarak kazandırdık. Bir de gurur duyduk “Ya daha bu yaşta internete giriyor görüyor musun?!!” diyerek. Hayır, telefonlar akıllandıkça çocuklarımız bir o kadar sorgulama, anlama, okuma, yazma, yorumlama yetilerini kaybettiler, akılsızlaştılar. Sonra ilkokul çağlarında ödüllendirdik en son model telefonlar alarak. Fakat söylemedik nelere dikkat etmesi gerektiğini, takip etmedik. Çocuklarımızla iletişim kuramadık. Sorunları ve ihtiyaçlarıyla ilgilenmedik. Dinlemedik bile o gün okulda neler yaptığını. Yazılılarını ve derslerini sorduk sadece. O telefon ve teknolojiyle insanlığa ve kendilerine faydalı neler yapabileceğini söylemedik. Çünkü teknoloji; resim çekip paylaşmaktan komik videolar izlemekten telefon oyunları oynamaktan ve bir şeyleri beğenmekten başka ne işe yarar, biz de bilemedik. İşte sorun tam da burada başladı.
“Ergenlik Dönemi’nde Sosyal Medya Tehlikesi”
Günümüz dünyasında sosyal medyanın yeri ve önemini inkar edemeyiz. Roller ,fikirler, kişiler, meslekler değişiyor artık. Öyle ki gençlerin çoğu “Youtuber” olarak para kazanmanın yollarını arıyor. Herkes istediği kişiye bir mesaj kadar yakından ulaşabiliyor. Haliyle toplumda yer edinme kaygısı da yine bu sanal mecralara taşınıyor. Fakat bu beğenilme, takip edilme arzusu çocuklarımızı hiç istemeyeceğimiz yerlere sürüklüyor. Özellikle ortaokul çağında ergenliğe yeni adım atan çocuklarımızı ele geçiren kontrolsüz sosyal medya çılgınlığı onların aklımıza gelmeyecek olumsuz karakterler kazanmasına sebep oluyor.
“Küfürlü ve Argo Konuşan, Müstehcen Kelimeler Kullanan, Depresif Hallere Bürünen Yeni Nesil”
Yapılan araştırmalara ve yetişen nesile baktığımız zaman durum pek de iç açıcı değil ne yazık ki. İzledikleri videolardan, takip ettikleri kişilerden etkilenen çocuklarımız küfürlü ve argo konuşan, birbirleriyle kavga etmekten çekinmeyen, öyle ki müstehcen kelimeleri bile günlük dil haline getirmiş, takip edilmediği yada beğeni almadığı durumlarda depresyona girip aile ilişkilerinin zayıfladığı kişiler haline bürünüyorlar. İleriki yıllarda toplumu oluşturacak anne babaların, bireylerin bu çocuklardan meydana geleceğini düşünürsek tehlikenin daha da büyüğünün kapıda beklediğini söyleyebiliriz.
“Ailelere ve Okullara büyük iş düşüyor”
Öncelikle unutmamalıyız. Eğitim ilk ailede başlar. O yüzden çocuğumuzu dış dünyayla tanıştırmadan önce anne baba olarak biz güncel olaylar ve çağın gerekleri hususunda ne kadar bilgili ve bilincliyiz, bunu saptamamız önemli. Hayat okul ve derslerden ibaret değil. Çocuğumuzla kaliteli vakit geçirmeli, onun duygu ve düşüncelerine önem vermeliyiz. Olabildiğince sosyal aktivitelere yönlendirmeli, hayatında nelere dikkat etmesi gerektigini anlatmalı ve takip etmeliyiz. Birçok eğitimci çocuğun kulaktan değil gözden eğitilmesi gerektiğini bilir. Karşımıza alıp sürekli nasihat vermekle olmuyor maalesef, çocuğumuzun bilinçli, düzgün karakterli ve ahlaklı bir birey olmasını istiyorsak öncelikle kendimizin rol model olduğunu hatırlayarak işe kendimizden başlamalıyız.
Okullara gelecek olursak, idare ve öğretmenler öğrencilerin nabzini iyi tutmak zorunda. Muhakkak okullarımızda sosyal medya kullanımı hakkında seminerler verilmeli gerekirse ailelere yönelik de seminerler verilerek onların bu konuda bilinçlendirilmesi sağlanmalı. Bir şeyi eleştiriyorsak alternatif sunmalıyız. O yüzden çocuklarımızın sosyal medyada gereksiz, çöp diye nitelendirilebilecek videolardan, kişilerden, oyunlardan arınması için onları üretkenliğe sevk edecek yararlı sosyal mecralara özendirebiliriz. Bununla ilgili okul sayfaları açılıp sosyal sorumluluk projeleri, girişimcilik üzerine yönlendirmeler yapılabilir. Ayrıca okullarda çeşitli kulüpler kurularak her öğrencinin bu kulüplere katılımı sağlanabilir. Böylelikle çocuklar boş kalmaktan sosyal medya kirliliğine maruz kalmamış olurlar.