Günümüzde sürekli değişen sınav sistemleri, eğitim modelleri tartışılıyor. Öğrencilerin buna adaptasyon süreçleri ve yaşadıkları psikolojik sıkıntılar masaya yatırılıyor. Fakat öyle bir ayrıntı var ki özellikle liselerde görev yapan rehber öğretmenler ve koçluk görevini yürüten eğitimciler bu ayrıntının farkındadır: Meslek seçim süreci.
Sistemimiz gereği lise son sınıfa gelmiş öğrencilerden okuyacakları bölümleri ve aslında ileride yapacakları meslekleri seçmelerini istiyoruz. Aslında bu o kadar ciddi bir konu olmasına rağmen önemini bir türlü kavrayamıyoruz. Hayatlarının yaklaşık 40 yılını icra ederek geçirecekleri mesleklerine daha 17-18 yaşında karar vermelerini isterken aynı zamanda uygun seçim yapma koşullarını da sağlamıyoruz.
Gençlerimiz bu seçimlerini yaparlarken bir çok faktör tarafından baskıya maruz kalıyorlar. Özellikle ailenin zamanında olmak isteyip olamadıkları meslekleri empoze etmeleri, maddi kaygılar ve işsizlik sorunu göz önüne alınarak sadece belirli mesleklerin önemli olduğunun vurgusu; saygınlık kazanabilmelerinin tek yolunun sadece belirli mesleklerden (!) geçtiğinin vurgulanması, “benim öğrencim şu okulu kazandı, benim okulum en çok bu mesleklere öğrenci kazandırdı” egosu ya da “şu meslekler haricindekileri herkes yapar” anlayışı…
Baktığımız zaman aslında gençlerin üzerinde baskı yaratan olgu yalnızca sınav olgusu değil “eyvah meslek seçmek zorundayım” algısıdır. Etraflarında baskı yaratan faktörler üzerine bir de ergenliğin verdiği değişimlerle mücadele etmeye çalışan 17-18 yaşlarındaki gençler, bir baskıdan kurtulsa bir diğerine takılıyor bir şekilde.
Sonrasına baktığımızda hayatının ortalama 40 yılını sevmediği, yeteneğinin olmadığı bir işte harcamaya çalışan mutsuz çalışanlar, bir anda isyan edip başka alanlara yönelen ve bocalayan insanlar, yüksek işsizlik oranı ve neden gelişemiyoruz söylemleri…