Fazla motivasyon, fark edilmeden verilen en büyük zararlardan biri olabilir. Bu cümleler ilk duyulduğunda şaşırtıcı gelebilir. Çünkü hepimiz, motive etmenin çocukları güçlendirdiğine inanarak yola çıkarız. Onlara ilham vermeyi, cesaretlendirmeyi, inanç aşılamayı önemseriz.
Fakat bazen, iyi niyetle söylenen birkaç cümle, bir çocuğun iç dünyasında hiç ummadığımız etkiler bırakabilir.Bugüne kadar tanıştığım çoğu çocuğun öz güveninde ve öğrenme algısında bu izi gördüm: Aşırı motive edilmiş çocuklar… Küçük yaşlardan itibaren sen yaparsın, sen çok zekisin, yeter ki çalış gibi cümlelerle büyüyen bir nesil. Bu sözler ilk bakışta sevgi dolu, destekleyici bir ilgi göstergesi gibi görünür.
Oysa bu tür cümleler, farkında olmadan çocuğun omzuna ağır bir beklenti yükü bırakır. Çünkü bu kelimelerin ardında koşulsuz bir inanç değil, koşullu bir başarı beklentisi gizlidir.
Bir noktada çocuk tıkanır. Denemelerine rağmen istediği sonucu alamazsa varacağı sonuç, “Demek ki o kadar zeki değilim çünkü denedim ama olmadı. ”Ve işte o an, öğrenmeye olan inanç kırılır. Artık çaba değil, korku devreye girer. Ya yine başaramazsam düşüncesi, bir zamanlar içindeki ışığı söndürür. Çünkü çocuk artık her denemede risk görür. Her yeni bilgi, bir öğrenme fırsatı değil; potansiyel bir başarısızlık tehdididir. Oysa eğitim bir süreçtir, bir maraton. Kısa mesafe koşusu değildir, bir defada bitmez. Bilimsel destekle, planlı yönlendirmeyle yürütülmesi gerekir. Duygusal gazlarla değil, doğru rehberlikle. Çünkü motivasyon, tıpkı ilaç gibidir, azı etkisiz, fazlası zararlıdır.
Aşırı motive edilen çocuk, sürekli başarılı olmalıyım düşüncesiyle yaşar. Bu da onu başarıdan çok hatasızlığa kilitler. Oysa öğrenme, hatanın tam kalbinde gerçekleşir. Denemek, yanılmak, düzeltmek ve yeniden denemek… Gerçek öğrenme döngüsü işte budur. Ancak fazla motivasyonla büyüyen çocuk, hatadan korkar. Hata, onun gözünde başarısızlığın değil, yeterince iyi olmamanın kanıtıdır.
Eğitimde gerçek destek, çocuğa her durumda değerli olduğunu hissettirebilmektir. Çünkü çocuğa güvenmek, yalnızca başarılı olduğunda değil, başarısız olduğunda da yanında durabilmektir.
Her düşüş, bir öğrenme fırsatı olarak görülmelidir. Bir çocuğun zihninde yapamadım cümlesi, henüz yapamıyoruma dönüşebiliyorsa; orada sağlıklı bir öğrenme kültürü vardır.
Veliler, öğretmenler ve eğitimciler olarak bizlerin görevi, çocukları her an motive etmek değil; doğru zamanda, doğru biçimde destekleyebilmektir. Motivasyon, bir çocuğun içindeki ateşi yakabilir ama o ateşi sürekli harlamak yerine, nasıl koruyacağını öğretmek gerekir. Çünkü iç motivasyon, dış motivasyonun gölgesinde büyümez.
Motivasyon, dozunda verilmediğinde çocuğu ileriye değil, içe taşır. Her fazla söylenen yaparsın cümlesi, sonunda yapamadım yankısıyla döner. Ve bu yankı, zamanla bir çocuğun iç sesi haline gelir. Bu yüzden eğitimde asıl amaç, çocuğu hep daha çok motive etmek değil, kendi motivasyonunu bulmasına rehberlik etmektir.
Gerçek destek; çocuğa koşulsuz inanmak, sürece güvenmek ve her başarısızlığı gelişimin doğal bir parçası olarak görebilmektir.
Çünkü inanç, alkıştan daha güçlüdür.
Ve bazen en etkili motivasyon, sessiz bir şekilde söylenen senin yanındayım cümlesidir.

