Prof. Yunus ÇENGEL tarafından yazılmış olan “Geleceğin eğitimi” kitabından yaptığım özetlemeyi bu yazımızla tamamlayacağız. Öğrenciyle bire bir muhatap olan, idealist, yenilikçi, eğitimi dert edinen öğretmenlerimizin, eğitimin yeni paradigmasını anlamasına katkı sağlayacağına inancımdan dolayı “Geleceğin eğitimi” kitabını özetlemeye çalıştım. Elbette asıl olması gereken ise kitabı orijinal haliyle okumaktır.
Eğitimde yeni paradigmanın temel ilkeleri
1 – Birey-merkezlilik
Her birey farklıdır, özeldir ve önemlidir. Bireyler arasındaki farklılıklar bir tehdit değil, potansiyel bir kaynak ve zenginliktir. Bireylerin doğuştan getirdikleri doğal yeteneklerinin önemi, ülkedeki petrol ve madenler gibi doğal kaynakların öneminden az değildir. Bireysel yetenekler dahil her türlü kaynak israfından kaçınmak aklın ve vicdanın gereğidir. Çağımızda en güçlü, en zengin ve en prestijli ülkeler, en zengin doğal kaynaklara sahip olanlar değil, en eğitimli ve donanımlı insan sermayesine sahip olanlardır. Sürdürülebilirliğin de en büyük teminatı, eğitimli ve 21. yüzyıl becerileri ile donanımlı insan envanteridir. Bireyselliğin ve bireysel hak ve özgürlüklerin ön plana çıktığı bu hürriyetler çağında, farklılıkların ve farklı tercihlerin tanınması ve saygı gösterilmesi, insanlığa ve zamana saygıdır.
2 – Öğretmen-temellilik
Eğitimde en başarılı ülkelerin öne çıkan ortak özelliği, eğitim sistemini öğretmenler üzerine bina etmeleri ve zorlu bir süreç sonunda seçilen öğretmenlere de öğretim alanında tam bir otonomi ve hareket serbestliği vermeleridir. Sistem, çocukların kişisel ve akademik gelişiminde kilit rol oynayan öğretmenleri, adaylar arasından öğretmen yetkinlikleri açısından en donanımlı olanlarını seçerek belirler. Eğitim sisteminin öğrenci ve velilere dönük yüzü öğretmenlerdir ve bir eğitim sisteminin kalitesi, öğretmenlerin kalitesi ile sınırlıdır. Çünkü kurgulanan sistemin sahadaki gerçekleştiricileri öğretmenlerdir.
Geleneksel aktif konumdaki ‘bilen ve konuşan öğretmen’ ile pasif konumdaki ‘bilmeyen ve dinleyen öğrenci’ modeli, artık yerini ‘kendisi kendi hızında sorgulayarak, gözlemleyerek, araştırarak, karşılaştırarak, deneyerek ve deneyimleyerek öğrenen aktif öğrenci’ ile ‘destek olan, rehberlik eden ve yol gösteren bilge öğretmen’ modeline bırakmaktadır. Bilgi kaynaklarının artması ve bilgiye ulaşmanın kolaylaşması ile bu daha da hızlanarak böyle olmaktadır.
Öğretmen, artık sınıftaki bilgili tek kişi değildir ve teknolojiyi öğretmenlerinden iyi kullanan öğrenciler, ilgi duydukları bir konuda daha güncel ve daha fazla bilgi sahibi olabilmektedirler.
İyi bir öğretmen, öğrencilerini sadece öğrenmenin değil aynı zamanda öğretmenin de aktif bir parçası yapar. Ve öğrencilerin birbirlerinden öğrendikleri ve birbirlerinin bilgisini değerlendirip kritik ettikleri demokratik ve katılımcı bir ortam oluşturur.
Öğretmenlik bir sanattır. ‘Öğretme Sanatı’ başlıklı çok sayıda kitap da yazılmıştır. En iyi öğretmen, hafızasına en fazla bilgiyi yüklemiş olan değil, öğretme sanatını sınıf ortamında en iyi icra eden kişidir. O yüzden, test türü bir sınavla tiyatro oyuncusu, ressam veya müzisyen alımı ne kadar geçersiz ise, yazılı veya sözlü sınav becerisine dayanan bir sistemle öğretmen almak ve öğretmenlerin yükselmelerinde yine bu tür sınavları esas tutmak da o kadar geçersizdir ve gerçeklikten kopukluktur.
3 – Evrensellik, Evrensel Değerler ve Dünya Vatandaşlığı
Sosyal varlıklar olan insanlar, ihtiyaçlarını karşılamak ve yaşam standartlarını yükseltmek için, toplum olarak birlikte yaşamaya ve işbirliği yapmaya muhtaçtır. Dün insanların çoğu tüm hayatlarını küçük bir köyde dünyanın geri kalanından habersiz olarak geçiriliyordu ve bu insanların dünyaları köyleri ile sınırlı idi. Ve her köyde farklı kurallar ve gelenekler oluşabiliyordu. Bugün ise bilişim ve iletişim teknolojilerinin gelişimi ve mobilitenin artmasıyla tüm dünya adeta bir köy haline geldi ve herkes ‘dünyalı’ oldu.
Toplumların uyum içinde birlikte yaşaması için ortak paydaları zaman zaman irdelenmeli ve gerekirse yeniden tanımlanmalıdır. Sağlam bir demokratik gelecek ve güçlü bir toplumsal yapı için karşılıklı saygı ve güven, hoşgörü, eşitlik, dayanışma, işbirliği, kanun ve kurallara itaat ve dürüstlük gibi insani değerler geliştirilmelidir. Sürdürülebilir bir gelecek için de sınırlı doğal kaynakların sorumluluk içinde kullanılması bilincinin yaygınlaştırılması ve gerekli davranış, bilgi ve becerilerin kazanılması gerekir. Öğrencilerin bununla ilgili değerleri özümsemesi için eğitimde gözlemleme, yansıma, araştırma ve deney yapmayı içeren deneyimsel öğrenmeye daha çok yer verilmelidir.
4 – Esneklik, Basitlik ve Geçişgenlik
Eğitimde çağdaş yaklaşım, her öğretim kademesinde, 21. yüzyıl becerileri ile birlikte Türkçe, Matematik, Fen Bilimleri, Teknoloji, Sosyal Bilimler, Sağlık, Sanat ve Spor gibi temel alanlarda asgari bilgi ve beceri kazanım seviyelerinin belirlenmesi, gerisinin öğrencinin tercihine bırakılmasıdır. Hatta bu listeye ekonomi, finans, işletme ve girişimcilik de eklenebilir. Öğretmenlerin de ders içeriğini sınıftaki öğrencilerin seviyelerine göre uyarlamada serbest olması gerekir. İçerikteki esnekliğe ek olarak, meslek lisesi ve genel lise gibi farklı okul türleri arasında da daha esnek bir yatay geçiş sistemine ihtiyaç vardır.
5 – Beceri ve Kazanım Odaklılık
Kazanılan beceriler ancak eylemlerle görülebilir ve gözlemlenebilir. Günümüzde eğitimin etkinliğinin bir ölçüsü, öğrencilerin dağarcıklarındaki bilgideki artıştan çok davranışlarındaki değişimlerdir. Öğrencilerin yarın aile, iş ve toplum hayatlarında yapıcı ve aktif yurttaşlar olarak rol almalarını mümkün kılan şeyler, bugün edinilen iyi davranışlar, bağımsız çalışabilme alışkanlığı, eleştirel düşünme pratiği ve analitik beceriler gibi geçişken niteliklerdir. O yüzden aktif düşünme, aktif ifade ve hayatboyu öğrenmeye aktif hazırlığın önemi gittikçe artmaktadır. Hatta bir metni irdeleyebilme, bir konuya bütüncül biraçıdan bakabilme, verileri önceliklendirip sınıflandırabilme ve yorumlayabilme ve kendini sözlü ve yazılı olarak etkin ifade edebilme, genel bilgi edinmeden daha önemli hale gelmektedir.
Sorgulama, kişiler ve toplumlar için gelişme ve ilerlemenin motorudur. Daha iyisini yapmak, ancak eleştirel bakarak hayalen daha iyisini görmek ile mümkündür. O yüzden eleştirel düşünce, bilgiden daha önemlidir ve okullarda bir kültür haline gelmesi lazımdır. Ezbercilik denen şey ezberlemek değil sorgulamamaktır. Eleştirel bakamayanlar, tüm ezberleri bozan paradigma kaymalarını bile fark edemezler. Yenilik, hayal etmeyle başlar. Bugünün hayali, yarının gerçeğidir. O yüzden eğitimde hayal etmeyi teşvik etmek ve çocukların hayal etmesine zaman bırakmak önemlidir. Yaratıcı düşünme, olmayanı zihinde var etmektir ve günümüzde en çok aranan niteliklerden biridir. Halin gereklerini, zamanın gerçeklerini ve çağın yükselen değerlerini iyi okumak ve onların rüzgarını arkaya almak ancak sorgulama ve eleştirel düşünme ile mümkündür
6 – Etkinlik, Verimlilik ve Çıktı odaklılık
Eğitimin niteliğini geliştirmek ve çıktılarının değerlendirilmesine yönelik bir referans oluşturmak için, eğitimin temel felsefesi ile uyumlu olarak, eğitimin her kademesi için ‘nasıl bir birey’ ve ‘nasıl bir mezun profili’ sorularına net cevaplar verilmelidir. Mezun profili belirlenirken de dünya gerçekleri dikkate alınmalı, öğrencilerin dünya toplumundaki yaşıtlarından bilgi ve beceri donanımı açısından geri kalmamasına dikkat edilmelidir.
Eğitim sistemimizin etkinlik ve verimlilik seviyesini gösteren en çarpıcı uygulama yabancı dil eğitimidir. Dünyada her halde yabancı dil öğrenimine bizim kadar fazla zaman ve kaynak ayırarak yabancı dili bizim kadar az öğrenen başka bir ülke yoktur. Bunun da sebebi, öğrencilerin yabancı dil öğrenme yerine sınavlara ve ders geçmeye odaklanması ve öğretmenlerin Bakanlığın dikte ettiği çerçevenin dışına çıkamamasıdır.
7 – Ölçme, Değerlendirme ve Veriye Dayalı Politika Geliştirme
Somut verilere dayalı olarak ölçülüp değerlendirilemeyen şeyler iyileştirilemez. Eğitimde sürekli kalite gelişimi, sürekli ölçme ve değerlendirmeyi ve sonuçları eyleme dönüştürmeyi gerektirir. Dosyalanıp kaldırılan ve eyleme dönüşmeyen değerlendirmelerin fazla bir değeri yoktur. O yüzden ölçme ve değerlendirmeler, değişime açık olan ve işlevsel değişim mekanizmaları olan sistemler içinde bir anlam ifade eder.
Eğitim reformu çalışmalarında mezun profilini belirlemek, işin sadece bir kısmıdır. Belirlenen hedefe ulaşılması, iyi planlanması gereken oldukça karmaşık ve çok boyutlu bir süreci içerir. Öğretim programları içeriğinin 21. yüzyıl becerilerini kazandırmaya yönelik olması ve zaman içinde bu hedeflere ne ölçüde ulaşıldığının izlenmesi, strateji belirleyiciler için büyük önem taşımaktadır. Mevcut ulusal testler, öğrencilerin kazandığı beceriler konusunda bir bilgi vermemektedir. Bu yüzden eğitim sisteminin değişik kademelerinde öğrencilerin beceri kazanımı konusunda elimizde politika yapımcılara ışık tutacak bir veri yoktur.
8 – Ademi merkeziyetçilik ve Katılımcı Demokrasi
Merkezi sistemler doğaları icabı hantal, ürkek, yavaş ve verimsizdir. Geçen yüzyıldan miras kalan bu zihniyetle yetişen öğrenciler, değişimlere ayak uydurmakta ve esneklik sağlamakta zorlanırlar. Dünyadaki en başarılı eğitim sistemlerinin önde gelen niteliklerinden biri ademi merkeziyetçilik yani yetkilerin yerele aktarılması, eğitimle ilgili birçok kararın merkezi olarak değil, yerel yetkililer tarafından yerinde verilmesidir.
Merkezi yönetimin her şeyi belirlediği durumlarda İl Milli Eğitim Müdürlükleri ve Okul Müdürlükleri sıradan bir memurluğa dönüşmekte ve yerelde oluşan problemlere çözüm üretememektedirler. Liderlik yapması beklenen yöneticiler, sekreterlik yapmak ve zamanlarını yazışmalarla geçirmek durumunda kalmaktadırlar. Örneğin Bakanlığın öğretim programlarının bir kısmını temel müfredat olarak belirlemesi ve böylelikle tüm öğrencilerin hedeflenen asgari bilgi ve becerilere sahip olmasını zorunlu tutması, gayet makuldür. Ancak öğretim programlarının geri kalan kısmı yerel ihtiyaçları dikkate alarak pekâlâ il ve okul seviyelerinde belirlenebilir.
9 – Demokratiklik ve Bireysel Hak ve Özgürlüklere Saygı
İnsanlığın çocukluk safhasını geride bırakıp yetişkinlik devrini yaşadığı çağımızda, inançlar, ideolojiler ve doğrular bireyselleşmiştir ve bireylere aittir. Çağdaş bir devlet, vatandaşlarına yetişkin muamelesi yapıp saygı gösterir ve efendisine hizmet eden bir hizmetçi gibi onlara en iyi hizmeti verme yarışına girer. Bireylerin tercihlerine de saygı gösterir ve bu şekilde onları yüceltip serbestçe gelişmelerine katkı yapar. Demokratik toplumları diğerlerinden ayıran ve gıpta ettiren temel nitelik budur.
Anti demokratik bir devlet ise, ülke sakinlerine çocuk muamelesi yapar, kendini onlara vasi olarak atar ve onları terbiye etmeyi de kendine vazife bilir. Tek tipçiliğin kalıplaşmış şekli olan resmî ideolojilerin ve değişmez doğruların zamanı çoktangeçmiştir. İdeolojik dayatmalar beyinlere konan prangalardır ve bunun da sonucu düşünce özürlü ve müstemleke mantalitesinde özgüvenden yoksun cılız ve silik bireyler yetiştirmektir. Bir toplumun gelişmişliği, toplumu oluşturan bireylerin gelişmişliğinin bileşkesi olduğundan, az gelişmiş bireylerden oluşan bir toplumun az gelişmiş kalacağı açıktır
Okullar ideolojik formatlama ve bireylere evrensel değerler dışında değerler empoze etme yeri değildir. Eğitimde zihinler ve dikkatler artık geçmişten geleceğe çevrilmeli ve gelecek ile ilgili hayaller kurulmalıdır. Manevî mirasyedilik olan parlak bir geçmiş ile övünüp durma ve toplumsal kibir olan diğer uluslara üstünlük taslama hamasiliği bırakılıp, parlak bir geleceği şekillendirecek ve dünyanın hayranlığını cezbedecek iş ve eserler ortaya koymaya yönelmelidir. Irkları, renkleri ve cinsiyetleri ne olursa olsun, tüm insanların genlerinin yüzde 99’undan fazlası ortaktır. Dolayısıyla, adeta bir insanlık organizmasının uzuvları ve hücreleri olan tüm uluslar ve kadın erkek tüm insanlar kardeştir ve eşittir. Üstünlük, sahip olunan meziyetler ve başarılan güzel işlerdedir. Geçmişin muhasebesi yerine de geleceği inşa etme planları yapılmalıdır. Keza, modası geçmiş ezberler terkedilip akıl, bilim ve tüm insanlığın ortak malı olan evrensel değerler rehber alınmalıdır. ‘Hakiki mürşit ilimdir’ sözü duvarlara değil zihinlere nakşedilmeli ve uygulamalarda görülmelidir.
10 – Nitelikli Eğitime Erişimde Eşitlik
Eğitim sistemi, çocukların nerede ve hangi okula gittiğine bakılmaksızın, her çocuğun yeteneklerini olabildiğince geliştirebilmesi için fırsat sunmalıdır. Okullar, bir ülkede yaşayan tüm çocukların öğrenmeye eşit şartlarda erişebildiği, ayrımcılığın (akademik başarıya dayalı ayrımcılık da dahil), aşağılamanın, tacizin ve şiddetin hiçbir türünün tolere edilmediği ve öğrencilerin öğrenmede sorumluluk üstlendiği demokratik mekanlar olarak öne çıkmalıdır. Okullarda öğrenciler arasındaki farklılığı zenginlik olarak görme ve farklılığa saygı gösterme kültürü oluşmalı, cinsiyet veya azınlık ayrımcılığı ile yabancı düşmanlığı gibi olumsuz davranışlara asla fırsat verilmemelidir