Asıl adı Mahmut lakabı Nasirüddin (dinin yardımcısı) olan Ahi Evran, 1171 yılında İran’da batı Azerbaycan yakın Hoy kasabasında doğmuştur. Devrin âlimi Fahrettin Razi’den akli fenni ilimleri, evliyadan Şeyh Evhadüddin Kirmani’den ise tefsir-hadis-fıkıh-kelam gibi nakli/dini ilimlerin dersleri alıp tasavvufta makam sahibi bir velidir.
Horasan-Maveraünnehir-Bağdat gibi büyük sanat ve ilim merkezlerinde bulunduğundan kendini çok yönlü yetiştirebilmiştir. Bu sırada Abbasi halifesi Nasır Lidinillah’ın kurduğu fütüvvet teşkilatını tanımıştır. Bu teşkilat gençleri yetirmeyi, dini ve mesleki birliği sağlamaya çalışmıştır. Feta; yiğit kelime kökünden türetilmiş Fütüvvet; tasavvuf anlamında fedakarlık, iyilik, yardım, hoşgörü, nefis terbiyesini amaçlar. Bir anlamda yaygın eğitim kurumu sayılabilir. Fütüvvetnameler, Kuran-ı Kerim ve sünneti esas almıştır.
Ahi Evran-ı Veli, tasavvuf âlimi Muhyeddin-i Arabi ve hocası Kirmani ile Anadolu’ya gelip Kayseri’ye yerleşerek debbağ/deri atölyesi kurmuştur. Türklerin göçebelikten yerleşik düzen geçişinde düzeni sağlamaya çalışmış, sanat sahiplerini Moğol saldırısından korumak ve toprakları savunmak için teşkilatlandırmıştır.
Selçuklu hükümdarı 1. Alaattin Keykubat’ı zehirleyenlere karşı koyduğu için önce Konya’ya sonra Denizli’ye ve tekrar Konya ve son olarak Kırşehir’e gelerek yerleşmiştir. Anadolu’nun Türk vatanı olmasında ve İslamlaşmasında öncülük etmiş konar-göçer Türkmenlere aş-iş vermiş ve onları tekke ve zaviyelerde eğiterek iyi bir Müslüman ve vasıflı üretken meslek insanı yapmaya çalışmıştır. Anadolu’nun sosyal-iktisadi kalkınmasına imarına destek olmuştur.
Ahi Evran, 32 çeşit esnafı Kırşehir merkezli Ahilik Teşkilatıyla icazetler vererek Osmanlı coğrafyasına yaymıştır. 20 kadar telif ve tercüme eseri bulunmaktadır. 93 yaşında Moğol mücadelesinde şehit olmuştur. Kabri Kırşehir’dedir.
Türklere özgü Ahilik Modeli geliştirmiştir. Ahi; kardeşim, cömert, eli açık demektir. Ahiliğin gayesi; insanı dünyada-ahirette mutlu etmek ve âleme nizam vermektir. Bu modele göre gündüz işbaşında yaparak yaşayarak çırak-kalfa-usta, iş dışında ise okuma-yazma, görgü kuralları, ok-kılıç-binicilik, dini-ilmi ve tarım eğitimleri verilmiştir. Peygamberimizin sünnetlerini düstur edinmişlerdir. Vefa, doğruluk, emniyet, cömertlik, tevazu, tövbe, nasihat, affetmek, doğru yola sevk esas alınmıştır. Çalışmak, üretmek, dayanışma, emeğe saygı, helal kazanç, yardımlaşma, karda değil hayırda yarışmak, kimsesizlerin kimsesi olarak halka hizmetle hakka hizmet etmeyi düstur edinmişlerdir.
Ahilik ehil olanların seçildiği, dayanışma ve kardeşlik esas alındığı bir esnaf yönetim modelidir. Kaliteli üretim için meslek eğitimi, iyi insan-vatandaş için dini ve sosyal eğitim, güvenlik için askeri eğitim, kadınlar için de mesleki-ahlaki-dini eğitimler düzenlenmiştir. Teşkilat içinde bu birliğe de Bacıyan-ı Rum (Anadolu Kadınları) adı verilmiştir. Alın teri, kul hakkın ve kanaatkârlığın düstur edinildiği, misafirperverliğin-komşuluğun-dürüstlüğün temel ilkeler olarak belirlendiği bir sistemdir.
Kurulan 27 farklı vakıflarla; şifahane, hamam, çeşme, medrese ve hanlar işletilmiştir. Anadolu’da birlik-beraberlik ve kardeşlik mayası olmuştur. Özetle medeniyetin temeli olup günümüzde en çok ihtiyaç duyduğumuz eğitim-sosyal-siyasal-ekonomik-kültürel-dini-ahlaki değerlerle yıllarca hizmet etmişlerdir.
Bu değerlere yaşanmış örnekler verecek olursak; Fatih Sultan Mehmet’in Edirne Sarayından tebdili kıyafetle sabah erken çıkıp bir küfeyle alışveriş için komşum siftah yapmadı ben ikinci malımı satamam deyip çarşının tamamını gezmiş olması sonrası iki rekat şükür namazında ben bu güzel milletle değil İstanbul’u dünyayı fethedebilirim demiştir.
Yine yabancı bir kumaş tüccarının İstanbul’da defolu bir top kumaşı ederinin çok üstünde fiyatla ısrarla satın almaya çalışmasına dükkan sahibi; sizde bir malı satarken ayıbını söylemek adeti yoktur. Avrupa’da bunu satın alan vatandaş Osmanlı mallarını kötülemesini istemem diyerek kabul etmemiştir.
Herkesin bildiği son bir örnek olarak ürettiği ayakkabılar vaktinden önce parçalanan bir esnafın kapısına veya damına o ayıplı malları/pabucu asılmasıyla cezalandırma yöntemiyle tüketici korunmaya çalışılmıştır.
Ahi Evran; mesleklere göre “Ahi Kümelenme Modeli” geliştirmiş günümüze göre bir anlamda Sanayi Birliklerine benzer Meslek Zümre Birliklerini kurarak zamanının çok ötesinde önemli bir yenilik başlatmıştır. Günümüzde halen birkaç ilimizde arasta-çarşı ve iş merkezleri “ahilik duası” ile toplu olarak açılmaktadır.
Geçmişte Ahilik Teşkilatıyla yürütülen işleri bugün yürüten kurumları sıralayacak olursak; Ticaret ve Sanayi Odaları, Esnaf ve Sanatkârlar Odaları, Esnaf Kefalet Kooperatifleri, Mesleklerin Federasyon ve Konfederasyonları, Türk Standartları Enstitüsü, Mesleki Yeterlilik Kurumu, İş ve Ticaret Mahkemeleri, Rekabet Kurumu, Tüketici Hakem Heyetleri, Zabıta Teşkilatı, Bankalar, Vakıf ve Dernekler, Etik Kurullar, Kamu Denetçiliği (ombudsmanlık), meslek okulları gibi yaklaşık 15 farklı kurum ve kuruluşun işlevini Ahilik Teşkilatı yerine getirmiştir.
Bugün neden hala yukarıda sıraladığımız onbeş farklı kurum kuruluş ve kanuni düzenlemeleri olmasına rağmen ahilik ilke ve değerlerine ihtiyacımız olduğuna yönelik birkaç örnek verelim. Binanın zemin kat beton kolonlarını kesen binanın yıkılıp onlarca insanın ölümüne yol açan inşaatçı, inşaat yaparken eksik malzeme koyan, gerekli tedbirlerin alınmasını sağlamadığı için madende insanların ölümüne sebep olan mühendis, gece kulübünde tadilatta kaynak yaparken yangın çıkaran yirmidokuz canın ölümüne yol açan kaynakçı, sokak aydınlatmasında kablolamayı yeraltında yeterli derinlik ve gerekli izolasyonu yapmayıp iki vatandaşın yağmurda ölümüne yol açan elektrikçi, temel gıda maddelerimiz yiyeceklerimize ucuz farklı ürün karıştıranlardan başlayıp onlarca yüzlerce işini-mesleğini hakkıyla ve etik kurallara göre yapmayan adına usta diyemeyeceğimiz insanların çoğalmaması için her zaman ahilik ilke ve değerlerine ihtiyacımız var.
Alırken satıcıyı – satarken alıcıyı düşünüp koruyan model olan Ahiliğin İlke ve Değerlerine ne kadar ihtiyacımız olduğunu bugün onca kanuni düzenleme ve cezai işlemlere rağmen şikâyetlerin ve davaların artmış olmasından anlayabiliriz.
Ahilikte eğitim yoluyla fertlere; ahlak, mesleki bilgi, beceri ve Ahi zaviyelerinde; kötü davranışlar engellenmeye çalışılmıştır. Medreselerin ulaşamadığı köy ve göçebe çevrelerinde zaviyeler oldukça etkili olmuştur. Gençler bu sayede güzel yazma, musiki, adabı muaşeret, spor ve askeri bilgilere sahip olmuşlardır.
Ahilikte; cimrilik, zulüm, hırs, lezzet, halktan ummak, yalan, şeytani işlerin kapısını kapatmak yani bağlı tutmak ve cömertlik, iyilik, kanaat, nefsi kırmak, haktan istemek, tatlı konuşmak, hayırlı işlerin kapısını açmak olmak üzere yedi telkin ve temel düstur bulunmaktadır.
Yeteneğine en uygun tek bir iş ve meslekle uğraşmak, emeğini-onurunu-işi ve sanatını korumak, hakkından fazlasını kazanmaya çalışmamak, mesleğin pirlerine saygılı olup örnek davranışlarda bulunmak, bilgi sahibi olup bilginleri sevmek ve bilgiyi yerinde kullanmak Ahilik Meslek Ahlakı kurallarındandır.
Ahilik sisteminde eğitimin özellikleri olarak gencin kendini tanımasını sağlamak, insan fıtratını korumak, iyi insan yetiştirmek, gizli güçlerini yeteneklerini ortaya çıkarıp geliştirmek, insanı bir bütün olarak ele almak, ömür boyu eğitimi esas almak, köylere kadar eğitimi yaygınlaştırmak, herkese açık ve ücretsiz olması, eğitimin ehil insanlarca verilmesi, iş başında pratik yaparak öğrenmektir.
Ahilikte yazılı olarak belirlenmiş toplam 740 kuralın 124 kuralı çıraklar için geri kalanı da kalfa-usta-ahi ve şeyhler içindir. Ahiler sanıldığı gibi sadece meslek erbabı kişilerden değil âlim, sanatçı, eğitmen, asker ve yöneticilerden de oluşmuştur. Her mesleğin bir loncası, Ahi Babası, vekili/nakibi, anlaşmazlıkları çözen yiğitbaşı, kabul törenlerini idare eden duacı, üç usta yetiştirmiş olup orta sandığı yöneticiliği için seçilmiş kâhyası bulunur. Şehrin ahileri ayda bir kâhya meclisi olarak, yılda bir de üç günlük genel toplantı için biraraya gelirlermiş.
Ahiliği günümüzde senede bir kutlaman otantik anma törenleriyle yetinmeyip sürekli gündemde kalarak kültürel belleğimizi taze tutmalı ve günümüz gerçekleriyle güncellemeliyiz. Bu sayede geçmişte olduğu gibi dünyaya medeniyet örneği sunabiliriz. Ahilik; dayanışmaya, toplumun mutluluğuna ve herkesin kazanmasına odaklanmış kadim kültürel değerimizdir.
Gençlerimizi akıl-bilim ve ahlak rehberliğinde yetiştirelim. Hayat mücadelesinde ezmeden/ezilmeden, uyum ve sevgiyle, dürüstlükle başarılı olunabileceğini, iyi insan-vatandaş olmak için mutlaka bir meslek sahibi olmaları gerektiğini anlatalım.
Kuran-ı Kerim’de Allahü Teala Ali İmran Suresi 134. Ayetinden “onlar (takva sahipleri) bollukta da darlıkta da Allah yolunda harcarlar, öfkelerini yenerler, insanları affederler. Allah işini güzel yapanları sever.” Peygamberimiz Hz. Muhammed (SAV) bir hadisinde “ibadet yetmiş çeşittir. En faziletli ibadetlerden biri de helal rızık kazanmak için çalışmaktır. Allah, kulunu helal kazan için çalışırken yorgun düşmüş görmeyi sever. İnsanın yiyip içtiklerinin en erdemlisi; en bereketli olanı bizzat çalışıp kazanmasıyla aldıklarıdır.
Konuşmamı birkaç kelamı kibar örneğiyle tamamlamak istiyorum. Merhum Mehmet Akif Ersoy; “kim kazanmazsa bu dünyada bir ekmek parası, dostunun yüz karası, düşmanın maskarası” yine Aşık Veysel; “olmak istiyorsan dünyada mesut, Hakka halka yarayacak bir iş tut, çalıştır oğlunu kızını okut, insan olmak için okumak gerek.” Diyerek meslek ve iş sahibi olmanın önemini vurgulamıştır.
Ahilik Haftası vesilesiyle düzenlenen bu güzel programı düzenlediği ve “Ahilik ve Mesleki Eğitim-Gençlere Ahiliği Anlatmak” konulu konuşma fırsatı verdikleri için AHİLİK VAKFINA, BASEV VAKFINA ve evsahipliği için Dr. Oktay Duran Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Müdürümüze teşekkür ediyorum. Okulumuzun banisi merhum Dr. Oktay Duran’ı rahmet ve minnetle anıyorum. Sonrasında okulun hamiliğini üstlenen evlatlarına da çok teşekkür ediyorum.
Bu vesileyle başta Ahi Evran-ı Veliyi, tüm Ahi kardeşlerimizi ve İstanbul’da kırk sene önce Ahi Kültürünü Araştırma ve Eğitim Vakfını kuran “Türk Kültürü ve Ahilik-Ombudsman Aranıyor” kitaplarını da yazarak unutulmaya yüz tutmuş Ahiliği yeniden tanıtan ve arkadaşlarıyla önemli hizmetlerde bulunan merhum Ahi Galip Demir’i rahmetle anıyorum. Evlatlarına da bu güzel mirasa sahip çıkıp yaşattıkları için çok teşekkür ediyorum.