Son günlerde çoğu insanın konuşmasında sıkça rastladığım cümleler: “Travmaya maruz kaldım ya da travma yaşıyorum.” Peki ne bu travma? Sahiden travma yaşıyor muyuz? İnsanların yaşanan tüm olumsuz yaşam deneyimlerine ve stres faktörlerine ‘’travma’’ deme eğilimi vardır. Travmanın gerçek tanımı ise insanın fiziksel bütünlüğünü tehdit eden, dehşete düşüren, çaresiz bırakan, herkes için sıkıntı kaynağı olan, olağan ya da olağandışı yaşantılardır.
Travmalar üç ana başlık altında toplanabilir. Bunlardan ilki insan eliyle istemli oluşturulan travmalardır. İşkence, savaş, taciz, tecavüz ve şiddet bu kategoride örnek olarak gösterilebilir. İkincisi insan eliyle istemsiz oluşturulan travmalardır. Bunlarda araç ve iş kazaları olabilir. Son alt başlık ise doğal afetlerdir. Tüm bu örnek olarak verdiğim yaşam olayları travmanın tanımında da belirtildiği gibi fiziksel bütünlüğü tehdit eden olaylardır. Travmanın kökeni de aslında budur. Erkek ya da kız arkadaşınızdan ayrılmak ya da bir bahis sitesinde paranızın tümünü kaybetmeniz sizi çok üzen bir yaşam deneyimi olabilir fakat bunlar kesinlikle travma olarak adlandırılamaz. Günlük hayattaki bu yanlış kullanım travma kavramının içini boşaltmaktadır.
Travma insanları duygusal olarak künt hale getirir. Kişi kendisi, başkaları ve dünya ile ilgili olarak, sürekli ve abartılı olumsuz inanışlar ve beklentiler içindedir. Travmanın nedenleri ve sonuçları ile ilgili olarak kişinin kendisini ya da başkalarını suçlamasına neden olan süreklilik gösteren çarpık bilişler hakimdir. Kişiler olumsuz duygudurum içindedir. Örneğin süreklilik gösteren korku, dehşet, öfke, suçluluk, utanç vb. Önemli etkinliklere karşı kişinin ilgisinin ve bunlara katılımında belirgin şekilde azalması durumu mevcuttur. İnsanlardan uzaklaşma ya da insanlara yabancılaşma duygusu oldukça yüksektir. Genelde kişiler travmaya eşlik etmiş olan düşünce, duygu ve konuşmalardan geri çekilme yani bilişsel olarak kaçınma eğilimindedir. Yine aynı şekilde travma ile ilgili anıları uyandıran etkinlikler, yerler ya da kişilerden uzak durarak davranışsal olarak da kaçınma eğilimi gösterirler.
Bir travma sonrası travmayı tekrar yaşantılama belirtileri, travmayı hatırlatan uyaranlardan kaçınma, travmaya ilişkin bilişlerde ve duygudurumda olumsuz değişiklikler olması ve devamlı bir uyarılmışlık hali olması oldukça normaldir. Travmaların çoğunluğu zamanla kendiliğinden iyileşir. Eğer yukarıda belirtmiş olduğum travmaya cevap veriş şekilleri bir aydan fazla sürüyorsa buna ‘’post travmatik (travma sonrası) stres bozukluğu (TSSB) ’’ adı verilir. TSSB, genellikle doğal iyileşme sürecinin işe yaramadığı durumlarda ortaya çıkar. Doğal iyileşmenin gerçekleşmemesinin en önemli nedenleri ise bilişsel ve davranışsal kaçınmalardır. TSSB’deki belirtiler bir yılda gerilemez ve ortadan kaybolmazsa tedavisiz kaldığı sürece hayat boyu sürebilir. Ayrıca biz ruh sağlığı çalışanlarınında travma ile sık çalışması TSSB olma ihtimalini artırmaktır.
Yukarıdaki bilgiler ışığında travma kelimesi günlük yaşam deneyimlerimizdeki üzüntülü olaylar karşısında kullanabileceğimiz basit bir sözcük değildir. Travma daha kapsamlı ve ciddi bir durumdur. Bunun farkında olarak konuşma dilimizi değiştirmek oldukça faydalı olacaktır. Travma ana başlığı altında olan durumlardan herhangi birine maruz kalındığında ise ruh sağlığı çalışanlarından yardım alınmalıdır.