SEFERBERLİK VE YIĞINAKLAR
Türk seferberlik Planı ve Uygulanışı
1912-1913 seferberlik hazırlıkları ancak 1912 ilkbaharında başlamış ve ağustos sonlarında ikmal edebilmişti. Balkan devletleri arasındaki faaliyetlerin artması yakında bir harp olacağını kuvvetlendiriyordu. Bu yüzden çok zaman yiyen işlerden vazgeçilerek elde mevcut 1911 seferberlik planlarının yalnız birinci ve ikinci kısımları (personel ihtiyacı, dağıtım ve yürüyüş cetvelleri)yeni koşullara göre ivedi değiştirilerek, diğer kısımları aynen bırakılarak hazırlanan bu cetveller parça parça birliklere iletildi. Ancak, birliklere gönderilen emirlere, 1912-1913 seferberlik planları Eylül 1912 başında itibaren uygulanacağı, bu tarihten önce seferberlik ilan edildiği takdirde 1911 planın tatbik edileceği özellikle belirtilmiştir.
1 Ekim 1912 seferberlik bildirisinde:
- “1.inci ve 2.inci Ordu müfettişlikleri dâhilinde nizamiye, redif ve müstahfız bütün askeri kıtaların seferber hale geleceği,
- 3.üncü Ordu müfettişliği dâhilinde 1.inci,2.inci Ordu Müfettişliklerine mürettep olan askeri kıtaların da seferber olacağı,
- 4.üncü Ordu Müfettişliği dâhillinde bulunan askeri birliklerin ise şimdilik seferber edilmeyeceği belirtilmişti”.
Yapılacak seferberlik genel olup bütün doğumluları kapsamakta idi. Hatta bir kısmı terhis edilmiş olan 1908 duhullü erlerinde geri çağrılacağı belirtilmiştir.
Seferberlikte 5 numaralı proje (dört balkan devletine karşı)uygulanacak ve şu hususlar göz önüne alınacaktır:
- Azınlıklar, kadronun %25 teşkil edecek,
- Bedel kabul edilmeyecek,
- Muinli erler yetmediği takdirde kadrolar müstahfızlardan tamamlanacak,
- Redif taburları, sefer yerlerine giderken 50’si kendilerinin, gerisi kol ve katarlara verilmek üzere 230 hayvan götürecektir.
Planda seferberlik kadroları şöyle hesaplanmıştır;
Seferberlik emri ile beraber erlerin şubelerde (redif taburu merkezlerinde) toplanma süresi 5-6 gün kabul edilmişti. Birliklerinden uzakta olan erlerin şubeye celbi ve kıtaya sevki dâhil ortalama 10-15 gün kadar olacaktı.
Seferberlik genel olmakla beraber, emir yalnız 1.inci, 2.inci Ordu Müfettişlikleriyle(8.inci kolordu hariç)1.inci, 2.inci ve 6.inci Redif müfettişlikleri ve 3.üncü Ordu müfettişliğinden 29.uncu ve 30.uncu Tümenlerle, Trabzon Tümeni, Suriye’de bulunan 8.inci Kolordunun 26.inci Tümen, 5.inci redif Müfettişliğinden Adana ve Halep Tümenleri için verilmişti. Geri kalan 140 redif,146 nizamiye taburuyla bunların diğer sınıflarının seferberliğine dokunulmamıştı. Sonradan 3.üncü Redif Müfettişliğinden Amasya Tümeni 5.inci Redif Müfettişliğinden Antep ve Kudüs Tümenleri seferberlik emrini aldılar. 7 Ekim’den sonra ki günlerde Samsun, Sivas, Elazığ, Akka Tümenlerinin seferber olmalarını emretmek lüzumu duyuldu. Fakat bunların hareket alanlarına gelmeleri güç oldu.
Seferberlik hareketleri noksan ve ihtiyaç eksikliği ile harekât etme zorunda kaldı. İkmal yapılacak yerlerde özellikle Trakya’da erler ihtiyaçlarını çabuk aldılar.
Fakat hayvan, elbise, donatım ve gereçler bakımdan ikmaller yapılamadı. Bu yüzden dolayı etrafta silahsız ve yiyeceksiz birçok ikmal erleri başsız topluluklar halinde dolaşır hale geldi. Bu iaşe ve levazım eksikliği tüm savaş boyunca hissedildi ve çözüme kavuşturulamadan savaş kaybedildi.
Türk Yığınağı
Bizden önce harekâta geçmiş olan düşman ve daha önce seferberliğini başlattığı için bizim ilk olarak savunma fikrinde bir karar vermemiz lazımdı. Bu suretle düşmanın hangi yönden taarruza geçeceğini tartışmak gerekir. Düşmanın hareket üssü Edirne dolayında Edirne’yi çevreleyen bir sınır üzerinde olup Tunca ve Meriç havzalarından güney ve doğu yönlerinde memleket içine ve Kırcaali yönlerinden Akdeniz kıyılarına, keza Kırklareli’nin doğusundan Istranca silsilesi boyunca İstanbul ve demiryolları yönlerinde iki hareket istikameti varsa da bunlardan ilk, belki halkının cesur ve bahadır oluşu dolayısıyla bu yönden yapılacak bir taarruz bir türlü güçlüğe uğrayacağı gibi buraya ayrılacak kuvvet asıl ordunun zayıflamasına ve dağılmasına sebep olacağı için düşmanın bu yönde bir taarruzunu beklemek doğru olmaz. Gerçi kuzeyden güneye doğru 2.inci ve 3.üncü Ordular arasında ki demiryolunu kesede, her iki ordunun hareket üsleri ayrı olduğu için bu demiryolu ile iki ordunun yardımlaşmaması pek de önemli olmaz.
Bununla beraber, ufak tefek çete taarruzlarına karşı, demiryollarını korumak ve halka destek vermek üzere bu dolayda bir miktar kuvvet bulundurmak gerekir. Ayrıca Kırcaâli taraflarından düşmanın Meriç hattın ve demiryoluna karşı taarruzu bir koltuk teşkil etmesi bakımından cesur ve cengâver İslam halk arasında bulunduracak böyle bir kuvvet, düşmanı da büyük kuvvet ayırmaya zorlayacağından, bu sebeple orduya yüklenecek zaaf bu suretle karşılanmış olur.(İslam halka verilmek üzere 10.000 martin tüfeği depolara gönderilmiştir.
Kırklareli’nin doğusunda İstanbul’a ve Ergene havzasına yukarı kısmına giden yolları çok sarp keçi yollarından ibaret olup, arazide son derece engebeli olduğu için düşman asıl kuvvetlerinin ilerlemesine elverişli değildir.
Düşman bu yöne bir tümen kadar önemli bir kuvvet ayırdığı takdirde asıl taarruz tamamen zaafa uğrar ki, bu da bizim için fayda sağlar. Yalnız çekilecek husus o taraf halkının çoğu Bulgar olduğu için bunların yardımıyla çetelerin demir yollarını tahrip etmesidir. Buna karşı bu yolların uygun şekilde güvenliğin sağlanması ve gözetmesi gerekir.
Meriç hareket doğrultusu, askerin barınmasına ve ulaştırmanın demir ve nehir yolları ile kolayca yapılmasına elverişli ve geçmesi kolay arazi ve yolların bulunması sebebiyle de ilk bakışta taarruz elverişli görülür. Ancak, bu doğrultuda yapılacak taarruz Edirne Müstahkem Mevki ve Meriç savunma hattına rastlar. Özellikle Dimetoka önünde, yani kuzey batısında sahra usulü ile bir köprübaşı berkitmesi yapıldığı takdirde, savunma birkaç daha kuvvetleneceği gibi, karşı taarruz da sağlanmış olur. Şu halde düşmanın Dimetoka uzağında ve yolsuz sarp dağlar üzerinde dolaşmak suretiyle yan yürüyüşleri yaparak güneye doğru uzanması halinde birkaç nehir geçmesi gibi ağır ve tehlikeli bir manevra yapmak durumda kalması veyahut Edirne ve Dimetoka arasında Meriç kısmına veya dimetoka mevzise cepheden çatması gerekir ki bu takdir de karşılaşılacak güçlük ve tehlike meydandadır.
Bu sebeple, düşman ordusunun büyük kısmıyla Tunca Havzasından ve Edirne ile Kırklareli arasında ilerlemesi ihtimali kuvvetlidir. Bu takdir de Edirne’nin İstanbul’la irtibatı kesilir; Meriç savunma hattının arkası alınır ve hiçbir engele rastlanmadan Ergene hattı ve İstanbul yolları elde edilmiş olur. Bununla beraber Bulgarların,seferberlik ve yığınaklarının süratine güvenerek, kuvvetlerinin bir kısmı ile aynı zamanda Meriç hattında ilerlemesi uzak bir ihtimal değildir.
Bu düşüncelere dayanarak Trakya ordusunun şu şekilde bölmek ve yerleştirmek gerekir;
- 40 tabur Edirne kalesine,
- 12 tabur Kırca âli’ye,
- 18 tabur Dimetoka’ya,
- 23 tabur Vize dolaylarına
Bunların dışında kalan kuvvetler ise yedi kolordu halinde Yenice-Hasköy hattı ile bu hattın gerisine toplanır. Ancak her ihtimale karşı Meriç hattında kullanılmak üzere, bu kuvvetten bir tümenin Edirne’nin güney-doğusundaki azatlı mevkiine ayrılması ve kuvveti bir müfreze ile de Kırklareli’nin işgaline gerekir. Sınır kuvvetleri gözetlemesini ise süvari tümeni Süloğlu çiftliği ve dolaylarında bulunarak Istranca dağları ile Tunca nehri arasında ve bir süvari tugayı da Cesir Mustafapaşa dolaylarında Meriç’in iki tarafında bulunup Tunca ile Arda nehirleri arasında bölgenin sınırlarını gözetlenecekti.
Edirne Kalesi Muhtelif müdafaa tesislerinin durumu
Avcı hendeği ve tel örgüsü;
Seferber olma ilanı günü, piyade işgal kuvvetleri için ikisi garp cephesinde ve bir buçuğu şark cephesinde olmak üzere tekmil müdafaa muhiti üzerinde tahminen 3,5 kilometre’lik avcı siperleri tel örgüsü yapılabilmişti.
İstinat noktalar;
Özenle hazırlanmış hiçbir istinat yoktu. Yalnız Kazantepe istinat noktasının beton kışlası ve cephe atış hattı ve tel örgüsü ile birlikte cephe hendeği kısmen imar edilmişti. Boğaz hattında hatta hafriyata bile başlanmadığından bu istihkâm başlı başına bir istinat noktasından beklenen müdafaa kıymetinden mahrum bulunuyordu. Karagöz eski tabyasının ön hendeğinin tadiline ve beton kışlasının inşasına henüz başlanmıştı.
Projede bulunan diğer 20 istinat noktasından Kafkas, Cevizlik, Yeni Ayvazbaba, Yassıtepe istinat noktalarının toprak işlerine başlanmış ve fakat bunların ikmalleri şöyle dursun bir avcı hendeği kıymetinden bile mahrum olmalarına rağmen inşaatteki iptidai halleri ve arz eyledikleri kolonsal mevcudiyetleriyle ayrıca mazarratı mucip olmuşlardır. Nu azim toprak yığınları bertaraf ve tesviye edebilmek için yüzlerce amele kullanmak ve aylarca çalışmak lazımdı.
Batarya mevzileri:
Asıl müdafaa hattı üzerindeki sabit bataryalardan batı cephesinde bulunan büyük çaplılara ait beton inşaat hemen kâmilen yapılmış, doğu cephesindeki bataryaların ise yalnız döşemeleri bitirilebilmişti. Yani doğu cephesindeki bataryalarda cephane gözleri, erat sığınakları yapılamamıştı. Güney cephesine gelince; Bu da doğu cephesi durumunda idi. Bunun la beraber bu natamam inşaat bütün müdafaa muhiti üstündeki bataryaların atış yapmasına mâni olacak bir halde değildi.
Gözetleme yerleri, mahfuz mahaller ve bunların irtibat yolları;
Tahkim plânı mucibince miktarı altmışa çıkması lâzımken gözetleme veya muharebe idare yerleri, mutasavver seferî beton ikametgâhların, ayrıca piyade işgal kıta’larına mahsus mahfuz mahallerle bunların arasında tesisi düşünülen zikzak yolların hiçbirisine henüz başlanmış değildi.
Atış meydanı;
Müdafaa muhiti civarı kâmilen bağlık olmak itibariye Edirne kalesinde atış meydanı hazırlanması hususî bir ehemmiyet arz ediyordu Bu bağların hazardan itibaren istimlâkine imkân elvermemiş bulunma dolayısıyla hazırlanamayan atış meydanının temizlenmesi işi, seferber olma mesaisi arasında mühim zaman ve mürettebat yiyen amillerden birisi olacaktı.
İleri sürülmüş mevziler:
Edirne kalesi müdafaa hattının haricinde kalan ve fakat hâkimiyetleri ve kuzey ile batıya gelip geçecek düşman kuvvetlerine karşı tesir yapmağa müsait vaziyetleri dolayısıyla kendilerinden istiğna edilemeyen ve hiç olmazsa ileri sürülmüş mevziler halinde tutulması lâzım olan [ Meselâ şarkta Mezartepe, Kumlartepe, Maltepe, Kuştepe; garpte Avarız, üçhöyükler, Ekmekçiköy höyüğü; cenupta Kartaltepe gibi ] sırtlarda ve hele tahkim plânına sokulmamasına rağmen kale komutanlığınca işgali için tertibat alınan Maraş mıntıkasında tahkimat namına hiç bir şey yapılmamıştı.
Yalnız bu mühim Maraş mıntıkasında, iyi bir tesadüf eseri olarak 1909 senesinde yapılan ve uzunca süren bir tatbikat sırasında harf edilmiş iki bölüklük bir avcı siperi arazi tabiatının sağlamlığı yüzünden, adeta betonla takviye edilmiş bir vaziyette mevcudiyetini muhafaza eylemişti.
Yol:
Asıl müdafaa hattı üzerinde yapılması mukarrer muhiti askerî yollardan batı cephesindeki ikmal edilmiş, doğu ve güney cephelerinde şehir yollarından istifadeolunmak istenilmişti.Kutrî yollara gelince; keza batı cephesine askerî kutrî bir yol yapılmış, diğer cepheler için şehir yollar ile iktifa cihetine gidilmiştir. Maraş mıntıkasıyla hiçbir irtibat yoktu.
Bunun için Arda üzerindeki şimendifer köprüsü üzerine ferşedilecek ve aynı zamanda trenin hareketine de mâni olmayacak bir döşeme İstanbul imalâthanelerine ısmarlanmıştı. Müdafaa muhitinden yağışlı mevsimde, ileri mevzilere gidip gelmek mühim bir işti. Buralara kese ve mahfuz olarak gidip gelmeğe müsait ham yollar dahi yoktu.
Demiryolu;
Batı cephesinde hem kutrî ve hem muhiti ray ikmal edilmiş, ayın ray doğu cephesi gerisindeki taş ocaklarına kadar uzatılmıştı.
Güney cephesine kutrî ray uzatılmasından esasen vazgeçilmiş, merkezin bu cephe ile irtibat ve münakalesi için kamyonlardan istifade ciheti düşünülmüştü. Yine bu cephede muhiti ray vazgeçilmiş, bunun yerine Edirne’den geçen ana demiryolunun ikamesi daha muvafık ve iktisadî görülmüştü. Bu ana hat aynı zamanda fer’î Maraş mıntıkasını kalenin esas güney cephesine bağlayacaktı.
Su tertibatı;
Asıl müdafaa hattı üzerindeki su ihtiyacı için tesisi düşünülen sarnıçlardan yalnız batı cephesinde üç adedi yapılabilmişti. Diğer cepheler için hayvanların merkezdeki çeşmelerden ve nehirlerden su taşımaktan başka çare kılmıştı.
Muharebe Araçları;
Hazırda bir telefon şebekesi müdafaa muhiti üzerindeki tesisat ile merkezdeki komuta heyetini yekdiğerine bağlıyordu. Fakat bu havaî ve basit hatlar bir sefer ihtiyacını tatmin edecek mahiyette değildi. Bununla beraber bir sefer ihtiyacını temine vefa edecek derecede elde telefon ve telgraf malzemesi ve setir kıtalarıyla kale arasında 33 irtibat tesisi için kendilerine kıymet verilen 10 adet pırıldak mevcuttu. Kalede bir de telsiz müfrezesi vardı. Bu müfreze elindeki telsiz cihazının muhabere siası normal olarak ( 150 ) km. nısıf kuturluk bir daireye muhasırdı.
Keşif Araçları;
Kaleye hazırda keşif vasıtaları olarak sistemde yalnız bir balon verilmiş ve bunun şişirilip uçurulmasına hadim olmak üzere bir de hangar tesis edilmiştir. Ancak balonu devamlı surette uçurmak için istihsali lâzım gelen gaza ait, kâfi miktarda, iptidai maddelerin kaleye getirilmesine imkân elvermemişti. Elde mevcut gaz müvellidi kimyevî madde balonu ancak bir iki defa faaliyete getirmeğe müsaitti.
Balonun fennî kullanış tarzını ise kalede başta balon müfrezesinin komutanı olduğu halde kullanacak hemen hiçbir kimse bilmiyordu.
Işıldak müfrezesinin (12) adet doksanlık ışıldağından yalnız beşi kalede bırakılmış diğerleri İtalya harbi münasebetiyle sair mevkilere gönderilmişti. Elde mevcut ışıldaklar için müdafaa muhiti üzerinde icap eden mevziler hazırlanmamıştı.
Cephanelikler:
Kalelerde mühimmatın her türlü hava tesirlerine karşı korunması, hazarda suikast ve kazalardan Sabotajlardan; harp esnasında da bombardımanlardan vikayesi çok ehemmiyetli bir mesele iken Edirne kalesinde mevcut olan mühimmatın bir kısmı müdafaa muhiti üzerindeki eski tabyalarda, bir kısmı doğu cephesi gerisinde Kokarca cephaneliği namını taşıyan eski tarzda inşa edilmiş bir cephanelik binasında bulunuyordu.
Yeni plân mucibince filhakika beş beton cephanelik, dört barut mağazası, bir mermi ambarı henüz bitirilmiş bulunuyordu. Fakat seferber olmağa takaddüm eden günlerde bunlar henüz kurumamış bir vaziyette idiler.
Sıhhî müesseseler:
Hazırdaki Edirne garnizonu ihtiyaçları için yalnız bir hastane mevcuttu; Bu hastane oldukça asrî alet ve edevatla ve meselâ röntgen gibi o zaman için en yeni sayılan malzemelerle teçhiz edilmiş bulunuyordu. Hâlbuki en çok ( 200 ) kişiden fazlahastayı kabule müsait olmayan bu hastane bittabi sefer ihtiyacına vefa edecek bir halde değildi.
İaşe tertibatı:
Hudut kalesi olmasına rağmen Edirne’de mevcudunun daima muhafazası ve mübadeleye tâbi tutularak gıda kabiliyetinin idamesi lâzım gelen ve hiç olmazsa bir aylık iaşe maddelerine sahip bulunması icap eden erzak ambarları tesis edilmemişti. Kıta’ların iaşesinde mütahitlerden alınan erzakla günü gününe beslenmek usulü takip olunuyordu.
Edirne kalesi sefer olma konusunda Genelkurmayca geç kalmış ve savaş ihtimali düşünmeden yapacakları geniş zaman yaymıştı. Fakat savaş durumu fark edildiği zaman Edirne kalesi olduğunca iyi tahkim edilmeye çalışılsa da gene eksik vaziyette harbe girmiştir. Bu eksiklikler harp sırasında oldukça hissedilmiş ve daha fazla dayanamayıp düşmüştür. Kale hazırlıklarında silah ve cephanelerde önemli rol oynamıştır ama en önemli sıkıntı iaşe konusunda yaşanmıştır.
Silâh ve cephane vaziyeti:
Yukarıda bahsedildiği gibi kalenin hazır durum da 57 sabit bataryası vardı. Bu bataryalardan 39’u adi ateşli 8,7’lik altışar mantelli toptan müteşekkil idi. Toplamda 180 topa baliğ oluyordu. Dorudan sahra silahı olan bu toplar müdafaa muhiti üzerinde sabit bataryalar halinde diğeri büyük çapta ki bataryalar ile bir hizada olarak dizilmişlerdi.dönemde topçuların uzak veya yakın muharebe topçusu ayrılması mümkün değildi. Mamafih bu surette bir tasnif ve tabiye için eldeki muhtelif silahlar arasında menzil farkı da pek müsait değildi. Bu bataryaların menzilleri azami 6 kilometre’yi zor buluyordu.
Bu bataryalardan sonra teslimat arasında ikinci bir ekseriyet teşkil eden uzun yıllar yaşamış kızaklı 15’lik 13 batarya vardı ki, bu da78 topu ihtiva ediyordu. Büyük gibi olan bu topların menzili ise o zaman dumansız barut elde edildiği halde bile ancak 7,5 kilometreyi zor buluyordu. Bundan sonra kale top yekûn 57 bataryasından altısını 36 topu ihtiva eden ve 7 kilometreye atış yapabilen sehpalı 12‘likler üçüncü Yunan harbi ganimetlerinden olan ve 12 toptan ibaret bulunup dumansız barut tatbiki halinde ki 10 kilometre’ye atış yapabilmesi itibariyle sabit bataryalar içerisinde en iyi silah telaffuz edilen 10,5’lükler teşkil ediyordu. Bu manada 12 topu ihtiva eden 15’lik sehpalı iki batarya ile 15’lik iki havan bataryası ve bir batarya 21’lik havan da yukarıda bahsedilen yerli 57 bataryalar hesabının son kalem ve rakamlarındandır.
Edirne kalesinin silahlandırma işine girişildiği zaman hiçbir kimse yukarda işaret edilen düşüncelerle kendini yormadı. Fikirler ve nazarları şuursuz bir surette mevcutlar üzerinde gezinmişti. Ta Bahrisefit adalarından, Boğazlardan, Çatalca’dan ve Bolayır’dan 15’lik kızaklı toplar arandı. Bunlardan 78 adedi Edirne’ye nakledildi. Bunların yerlerinden sökülmesi, nakliyesi, mevzilere yerleştirilmesi ve bunlara ait teşkilâtın kuvvesi göz önüne getirilirse silahlandırmak için bidayette mukayeseli ve muvazeneli bir hesaba girişilmediği ve bu yüzden yapılan fedakârlığın azameti meydana çıkar. Hâlbuki bu fedakârlıklarla Edirne kalesini daha asrî bir suretle silâhlandırmak pek âlâ mümkün olur ve bu imkân, kim bilir, belki de Türk – Bulgar harbinin mukadderatına daha başka türlü tesirler yapmış bulunurdu.
Yukarıda bahsedilen ile koşullu ve seri ateşli ağır sahra ve ağır obüs bataryaları müstesna olmak üzere gerek hazari kuruluşlara dâhil olan gerek seferde iltihat edecek olan topçular için elde yetecek kadar cephane mevcudu bulunmaktaydı. Ancak mevcut mühimmatın altına birisi yeni ve mütebakisi eski dumanlı barutlu idi.
Piyade’nin durumuna gelir isek bu da Edirne Kalesinin müdafaasına tahsis edilecek piyade kuvvetleri için bütün sefer boyunca yetecek kadar bol bulunuyordu. Mevzilerde ki bataryalar aynı zamanda martin tüfekleriyle teslim edilmişti. Kaleye tahsis edilen seferi kuvvetlerden nizamiye kıtalarına ellerinde ki mavzer ve redif tümenlerinde ki muaddel martin ve teslim edilmiş bulunuyordu.
Muaddel martin silâhlarının atışlarda iğnelerinin kırılması talim ve terbiyesi ve inzibatı pek zayıf olan redif kıtalarnın maneviyatına daima fena tesirler yapmaktan hâli kalmamış bu husus bütün muharebe müddetince aşağıdan yukarıya kaledeki bütün komuta heyetlerinin sevk ve idare işini karıştıran, zorlaştıran bir amil olarak kalmıştır. İyi bir silâh kötü bir muharip elinde nasıl muzırsa kötü bir silâhın da iyi bir muharibi, mazarratı yalnız nefsine değil muhitine şamil, tehlikeli bir unsur haline koyacağı hiçbir zaman unutulmamalıdır. Bu hakikati Edirne müdafileri yaşamıştır.
Uçmazdan evvel bir tayyarenin her küçük parçasının muayenesi ne derece mühim ise muharebe hattına sokulmazdan evvel bir avcı erinin silâhının da muayenesi aynı ehemmiyet ve kıymette görülmelidir. Edirne Kalesinde bulunan erler iyi talim edilmemiş olsalar da savaş boyunca mücadele etmiş yiğit askerlerdi. Ellerinde silahlar ve cephaneleri yeterince bulunmaktaydı. Muharebe sürecince çatışmalardan ve savunmadan çekinmemişlerdi. Bu kahramanca hareketleri savunma günlerini uzatmış ve kalenin teslimi geciktirmiştir.
Edirne İstihkamları
Edirne kale savunması şeklinde müdafaa edilecekti ve şehrin savunması 4 ana cephe üzerinde gerçekleşecekti. Cepheler şu şeklide oluşmaktaydı;
Doğu cephesi; Edirne’nin kuzeyinden itibaren tunca nehrinin sol kıyısından Edirne’nin güneyinden Meriç’in sol kıyısına kadar olan kesim Babaeski Redif Tümeni bulunacaktı.
Güney cephesi; Doğu cephesinin bittiği yerden(Meriç),Arda Nehrine kadar olan kesimi kapsayacaktı.
Batı cephesi; Maraş bölgesinin kuzeyinden, Meriç’in sağ kıyısıyla, Tunca’nın sağ kıyısı arasında ki kesimi kapsamaktadır. Edirne Redif Tümeni burada konuşlanacaktı.
Cepheler arası mesafe ise şu şekildeydi; Meriç-Tunca nehirleri arasında Kuzeybatı mıntıkası 15 kilometre, Tunca-Meriç arasında Kuzeydoğu mıntıkası 15 kilometre, Meriç-Arda arasında Güney mıntıkası 10 kilometre, Arda-Meriç arasında batı mıntıkası 5 kilometre idi. Genel savunma hattının uzunluğu ise 45 kilometreydi.
Edirne savunmasında büyük önemi bulunan yapılar ise tabyalardı. Edirne tabyalarının birçoğu 19.yüzyıl’da Osmanlı-Rus savasında imar edilmiş veyahut ondan önce ki dönemde yapılmıştır.
Balkan savaşından evvel yapılan 1829 yılında ki Osmanlı-Rus savaşı sırasında Edirne’nin Rusyaların eline geçmemesi sebebiyle kentin 4-5 km uzaklığında tabyalar imar edilmişti. Daha sonra ise 1877-1878 Osmanlı-Rus savaşı öncesi Edirne savunması üzerine 2 plan geliştirilmişti.
İlk plan şu şeklide olacaktı;
Edirne şehrinin muhit olan arazinin şartlarını hesaba katılarak hâkim sırtları asıl müdafaa hattı dâhiline almak gayesiyle tespit edilmesi istenen bir muhiptir.
Bu muhit umumi suretle şu ( Tunca şarkından Yanıktepe-Kumlartepesi-Mezartepe-Kuştepe; Tunca ile Meriç arasında; Akpınar sırtları-Üçhöyükler-Ekmekçiköy-Kadınköy-Kemal sırtları; Meriç ile arda arasında Evreşe-Koyunlu; Cenupta Arda ile Meriç arasında; Kartaltepe sırtlardan geçen )hattır.
Golç Paşa da bu muhiti beğenmiş ve fakat 80 kilometre baliğ olan bu çember üzerinde Almanların tabir ettikleri her biri sekenesiz bir küçük Kaleciği tanzir eden ve arazi şartlarına göre 5,7 km. de bir tesisi lazım gelen grupvari bir tahkim sistem kabul etmiştir.
İkinci şekil ise şöyleydi; Edirne şehrinin merkezinden takriben 3 ile 8 km yarıçaplı bir muhitle, şehir etrafındaki tepelerden geçirmekten ibaret kalmıştır. Şu suretle kalenin asıl müdafaa hattı görüldüğü üzere umumi suretle Kafkas tabyası, Yıldız tabyası, Kestanelik, Cevizlik, Bağlarbaşı, Ayazbaba, Büyük ve Küçük taş tabya ,Yasssıtepe ,Şeytan tarla bağları,Karagöz ,Kazantepe, Kazanova,Arda tabyası,Sinekli ovası,Bosnaköy ,Haçılarezanı mevkilerden geçer ve harita üzerinde 40 kilometre iken arazi üzerinde 50 kilometreye çıkar.
Birinci plana göre müdafaa muhiti daha geniş tutulup grupvari tahkim sistemi kabul edilse idi ve iaşe vaktinde başlanışta herhangi bir harpten evvel tahkimatın ikmaline imkân elvermiş olsaydı kalenin manevra kabiliyeti ile mesahası da ikinci hal suretinde ki muhite nazaran bi tabi daha geniş olur ve ayrıca birinci muhit gerisinde ikinci bir müdafaa mevzii daha tesis edilebilir ve bu suretle kalenin tedafüi kudreti birinci muhit gerisinde daha ziyadeleştirilmiş olurdu. Hâlbuki ikinci hal suretinde asıl müdafaa hattının şehrin en yakın muhitinde ki en son sırtlardan geçirilmiş bulunması dolayısıyla ikinci bir müdafaa mevziinin tesisi ve tahkimine imkân kalmazdı.
Nihayet yapılan çalışmalar sonrasında 1912 yılının Nisan ayında hazırlanan bir projeyle çalışmalara başlanmıştır. Bu proje Almanlarının görüşüne de sunulmuş olay aldıktan sonra 4 yıllık bir savunma planı hazırlanmıştı. Plan ikinci şıkka göre hazırlanmıştı. Fakat 6 ay geçmeden balkan savaşının başlaması çalışmaları yarıda bıraktı. Edirne bu yüzden savaş sureci boyunca 29 tabyayı kullanabilmişti.
Tabyalar şöyle konuşlandırılmıştı;
Doğu cephesinde; Kıyık, Kafkas, Topyolu, Yıldıztepe, Kestanelik, Cevizlik, Bağlarönü, Arnavutköy, Ayazbaba, Tekgöz, Cezaevi, Küçük Taş Ocağı, Büyük Taş Ocağı bulunuyordu.
Batı cephesi; Başhöyük, Kemer, Karagöz, Aynalıbağ, Abdurrahman ağa, Hıdırlık, Çay, Çirmen, Yassıtepe, Muhittepe bulunmaktaydı.
Güney cephesi; Arda, Demirtaş, Merkez, Karaağaç, Bosnaköy ve Orta tabyaları bulunmaktaydı.
Kuzey ve Doğu cepheleri ise dağ ve tepelerden ibaret doğal istihkâmlar bulunuyordu. Yer yer kale topları tepelerin sırtına yerleştirilmiş durumdaydı. Birde istihkâmlara uygun o zamanın sistemine uygun diz ve ayak siperleri ile patika yolları yapılmıştı.
Tabyaların özelliklerine bakar isek şehri saracak bir biçimde vazifelendirilmiş bulmaktaydı. Ana tahkikat hattının duvarları 3,5 metre yüksekliğinde ve 6-7 metre kalınlığındayıdı; toprak, tuğla ve çimentodan inşa edilmişti. Kale etrafında ise 4 metre derinliğinde ve 4-5 metre genişliğinde hendekler kazılmıştı. Mevzilerin önüne ise 4-6 sıra halinde aralıksız tel örgü çekilmişti. Ana savunma hattının 1 ile 4 kilometre gerisinde ise ikinci bir hat bulunmaktaydı. Ancak ikinci hat kuşatmada bir rol oynamamıştı.
Edirne istihkâmları yukarıda görüldüğü gibi hazırlanmış ve savaş süresince eksiklere rağmen uzun bir zaman boyunca savunmayı başarmıştır.
BULGAR SEFERBERLİĞİ VE YIĞINAĞI
Türkiye’ye karşı yapılacak harbin sevk ve idaresi hakkında ana fikir ne olduğunu gösteren belgeler olmamakla beraber yığınak için verilen emirlerden anlaşıldığına göre yeni planın esaslarında,1908 planındaki fikir hâkimdir. Yani bütün harekât alanlarında çabuk ve enerjik taarruzdur.
Bulgar Genelkurmay Başkanı harpten sonra yazdığı eserinde şu açıklamayı yapmaktadır;
“1910’daki etütler ve 1911’deki kurmay gezileri, Genelkurmay Başkanın Makedonya ve Trakya hareket alanlarında daha başlangıçta taarruz yapılması konusundaki kanısıyla tamamen kuvvetlenmiştir.”
1911 Eylülünde kıtaları şu tarzda yığınak yapılmasını talimatını vermişti:
Batı harekât alanında:
- 1.inci Ordu, Koyava-Köstendil-Girilyano-Vaksevo-Slatino-Dupniçe bölgesinde;
- Rodop Müfrezesi, Musalla bayırı’nda Kökestepeye kadar olan bölgede
Güney harekât alanında:
Bağımsız Süvari Tümeni Paşa Köyü’nde; - 2.inci Ordu(örtmede),sınır ile Lavkova-Kızılağaç-İsabeyli-Kurfalı-Tırnavo-Seymen-Hasköy hattı arasında ki alanda;
- 3.üncü Ordu, Yanbolu-Habibçeli-Yeniköy-Topuzlar-Aftanya-Arnavutköy bölgesinde
Bundan başka, 1903 planı esasına göre hareket alanlarının müstahkem mevkilerde takviyesi düşünülmüş ve aşağıdaki mevkilerin belirtilmesi, buralarda garnizonlar teşkili ile işgale dikkate alınmıştı. - Batı harekât alanında: Dupniçe, Sofya
- Güney harekât alanında: Tırnavo, Seymen, Yanbolu, Burgaz
- Geride: Varna, Şummu, Vidin
1911 planının 1908 planından başlıca farkları şunlardır;
Karadeniz kıyılarının gözetlenmesi ve memleket içi güvenliği müstahfız birliklere verilmişti. Seyyar ordudan topları adi ateşli olan topçudan başka kıta alınamamıştı. Batı ordusu bir piyade tugayı ile takviye edilmiş ve Rodop müfrezesi de bu orduya verilmişti.
Güney harekât alanında 1908 planında piyade tümenleri 2.inci Ordu’da dört, 3.üncü Ordu’da iki iken, bu planda her orduda üçer olmak üzere eşit yapılmıştı. 1.inci ve 2.inci Orduların yığınak bölgeleri yaklaşık olarak 1908 planında olduğu gibi idi. Şu farkla ki bu planda asıl kuvvetler sınıra daha yakın yığınak yapıyordu. 3.üncü Ordunun 1908 planına göre Tunca’nın batısında olan asıl kuvvetleri doğu kıyısına ve Yanbolu’nun doğu-güneyine alınmıştı. Bağımsız Süvari Tümeni de keza, Meriç batısında Tunca doğusuna ve 3.üncü Ordu asıl kuvvetlerinin ilerisine alınmıştı.
Seferberlik ve yığınağın örtülmesi ve temini için bütün sınır, tümenler arasında bölünmüş, sınır birliklerinin yerleşme tarzı, görev ve sorumlulukları talimatlarla tespit edilmiştir. Bunlardan başka yığınak işi de “A” ve “mükerrer A” planları halinde bütün ayrıntıları ile düzenlenmiş ve 30 Eylül 1911’de seferberlik emri ile birlikte her tümene yığınak bölgesi ve yürüyüş cetvelleri verilmiş, ayrıca lojistik sorunu da ayrıntılı bir şekilde tanzim edilmiştir.
“A” planına ait emirler 1911’de,”mükerrer A” planına ait emirler de 1912 yılına verilmiştir. Sırplarla askeri sözleşme 1912 yılında imzalanmış ve harekât planı için görüşmelere başlanmıştı. Sırplar, harp vukuunda başlıca harekât alanında Makedonya olacağı ve iki tarafın asıl kuvvetlerini Makedonya’ya yığacağı görüşünde ısrar ediyordu.
Bulgar ise Türklerin asıl kuvvetlerini Trakya da toplayacaklarına göre bağlaşıkların da asıl kuvvetlerini buraya sevk etmeleri gerektiği üzerinde ısrar ediyorlardı. Sonunda 14 Eylül 1912’de bir uzlaşmaya varıldı. Bunda Sırp ordusunun asıl kuvvetlerini Ofçepol’e, Bulgarların da Trakya’ya yöneltmeleri kararlaştırılmıştı. İki harekât alanı arasındaki boşluğa da(Köstendil-Dupniçe)bir ordu sevk edilmesi ve bağlaşıklardan her birinin birer tümen vermiş olması karara varılmıştı. Bu suretle batı harekât alanında yalnız üç tugaylı 7.inci Rila tümeni bırakılmış ve bu tümene bir Sırp generali komutasında olan bağlaşık ordu kuruluşuna girmişti.
Bu birliklere verilen görevlere göre elde edilen belge olmamakla beraber General Fiçeff’in hatıratına göre;
- 7.inci Rila Tümeni, Türklerin Ofçepol grubunun kanadında harekât yapmak ve Sofya’yı örtmek maksadıyla Karataş üzerinden Koçana’ya, Cumayıbala üzerinden İştip’e ilerlemek;
- Rodop Müfrezesi, merkezi Rodopları işhal etmek, bundan sonra da 7.inci Tümenin büyük kısmı ile birlikte harekât etmek, kalan kuvvetini Selanik-Dede ağaç demiryolu kavşağını kesmek üzere Yük istasyonuna yöneltmek;
- 2.inci Ordu, Çabuk bir hareketle Edirne ile Kırklareli arasındaki Türk kuvvetlerini kendi üzerine çekerek işgal etmek ve 3.üncü Ordu ile harekât etmek;
- 3.üncü Ordu,1.inci Ordunun sol kanadı ilerisinde yığınak yaparak çabuk ve enerjik bir taarruz Türk ordusunun sağ kanadına kesin bir darbe indirmek ve Kırklareli müstahkem mevkiini taarruzla zapt etmek ondan sonra da 1.inci Ordu ile birlikte Türk Ordusunu takip etmek ve onu güneye, denize doğru atmak;
- Süvari Tümeni, başlangıçta 3.üncü Ordunun yığınağını örtmek ve düşmana yaklaşmasını sağlamak, bundan sonra Kırklareli doğusundan Pınarhisar doğrultusunda taarruz etmek ve düşman ordusunun yan ve gerilerinde görünmek görevini almışlardı.
Görüldüğü üzere, bütün harekât alanlarının önemi daha 1908 planında iyi kavranmış ve nu konu 1911 planında da kabul edilmişti.
Bulgar asıl kuvvetlerinin taarruz alanı için 1911 planında Tunca doğusunun seçilmiş olması da aynı şekilde başarı vaat ediyordu.
Bulgar Genelkurmayı Türklerin harekât planını ve seferberlik iyi tahmin ve keşif etmişti. Bulgar planında ki ana fikir ise, Edirne doğrultusunda örtmek ve Türklerin yığınaklarını yapmadan önce kesin sonuçlu muharebeler yapmak maksadıyla her istikamette taarruz etmekti.
ASKERİ GÜÇLER
Türk Güçleri
Balkan Savaşından önce Osmanlı kuvvetleri 5 numaralı sefer planına göre birlik sayıları şu suretlidir;
Balkan savaşı öncesi rakamlar yukarıda ki gibi hesaplansa da harbin başladığı günlerde farklılıklar göstermiştir. Balkan savaşı öncesi hesaplanan mevcuda harp sırasında ulaşılamamıştır.
22 Ekim 1912’de taarruza başlama emri verildiğinde Türk güçleri şu suretlidir;
Şark Ordusu mevcudu;
Garp Ordusunun mevcudu ise şöyledir;
Şark ve Garp ordularının toplamı ise Balkan Harbini yapacak olan Türk ordusunun genel mevcudu olup, sefer planında ki 812.663’e karşı 299.000 idi ki bu, Seferberlik hazırlıklarında hesap edilen miktarın yaklaşık olarak iki buçukta biri kadardır.
Bulgar Güçleri
Balkan savaşı öncesi Bulgaristan devleti askeri birlikleri donanım ve ihtiyaç bakımından 1912 yılına kadar hem teknolojik hem de insan bakımından kuvvetlendirme içerisindedir. Bu kuvvetlenme balkan savaşına kadar sürmüştür.
Bulgar kara kuvvetleri ikiye ayrılmakta idi:
Muvazzaf ordu:
- 6 piyade tümeni
- 1 süvari tümeni
- 1 fen tugayı
İhtiyat ordu:
- 6 ihtiyat tümeni
- 6 ihtiyat batarya
Müstahfız ordu:
Barışta kadroları yoktu. Her ilçede birer bölüklük örgütü mevcudu olup toplamı 24 müstahfız taburu teşkil ediyordu.
Bulgar Kara Kuvvetlerinin Mevcudu;
Balkan harbi öncesi planlanan askeri hareketler Türk ordusu tarafından tamamen uygulanamamıştır. Bunun bir sonucu olarak bir çok kale hızlı bir şekilde düşman eline bırakılmış ve kargaşa içerisinde geri çekilmeler yaşanmıştır. Bu çekilmeler sonucu Edirne kalesi bir çember içerinde kalmış savaşı uzatmayı ve direnmeyi bilmiştir.Diğer taraftan ise Bulgar ordusunda erken başlayan teknolojik hareketler,planlamalar ve ve askeri eğitimlerin sonucu hızlı bir şekilde etkisi göstermiş Osmanlı ordusu karşısında üstün bir hal almıştır.
KAYNAKÇA
Hayta Necdet, Balkan Savaşlarında Edirne, Genelkurmay Askeri Tarih ve Strateji Başkanlığı Yayınları, Ankara,2010
Genelkurmay, Balkan Harbi, Cilt II, Genelkurmay Basımevi, Ankara,1993
Chrıstoff R. P. Paul, Edirne Kuşatma Günlüğü, Çeviren: Fazıl Bülent Kocamemi, Henri Charles-Lavauzelle, Askerî Yayıncı, Paris, 1914
Puaux Rene, Soyfa’dan Çatalca’ya, Çeviren: Fazıl Bülent Kocamemi, Paris, 1913
Yiğitgüden Remzi, 1912-1913 Balkan Harbi Edirne Kale Muharebeleri, I-II. Cilt, s.52,Askeri Mecmua, İstanbul, 1928
Muhtar Mahmud, Balkan Harbi üçüncü Kolordunun ve İkinci Doğu Ordusunun Muharebeleri, Yayına Hazırlayan: A.Basad Kocaoğlu,İlgi Kültür Sanat Yayıncılık,İstanbul,2012
Durukan Eyüp, Balkan Harbinde Edirne Kuşatması, Yayına Hazırlayan: Murat Uluğtekin, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları, İstanbul,2013
Balkan Savaşları ve Edirne, Sempozyum, Edirne Valiliği Kültür Yayınları, Edirne,2013