TDK’ya göre İrfan kelimesinin anlamı: “İrfan: isim – Bilme, anlama, sezme, kültür Gerçeğe ulaştırıcı güçlü seziş, varış, varışlılık.”
Bu çerçevede düşünmeye ve sorgulamaya devam ediyorum; Türk edebiyatının önemli yazarlarından Hüseyin Rahmi Gürpınar “efsuncu baba” adlı eserinde;
“Ahlak, âdet ve geleneklerimiz hayallere o kadar geniş bir alan ayırmıştır ki hakikat ona en fazla muhtaç olanların gözlerinde bile daima değersiz ve cazibesiz kalır. Dolayısıyla ilim ve irfan çoraklığı içinde kavrulan memleketlerde değil, fen ve bilgide en ileri giden milletler arasında bile bugün bakıcılık, büyücülük, efsunculuk pozitif bilimlerden daha fazla revaçtadır. Bugün diyelim ki bir milyon insan arasında ürkmeden hakikati gören ve cesaretle onu bağırabilen kaç düşünür vardır? İşte bu sayı, itirafından sıkılacağımız derecede azın da azıdır. Bu azınlık bu koca kitleyi nasıl uyandıracak?”
Bu paragrafı alıntılama sebebim, İrfanlı birey düşüncemin etkili bir şekilde vurgulanıyor olmasıdır. Gelenek ve değerlerimizi bilen, fen ve bilimde en ileri ne veya neresi ise onu hedefleyen bunun için çalışan, hakikati görebilen, hakikati cesaretle dile getirebilen bireyden bahsediyorum. Zor bir ülkü olduğunun farkındayım. Ancak üzerinde düşünmek ve başarmak zorunda olduğumuz gerçeğine dikkat çekme derdindeyim.
Bu çerçevede Savaş Ş. Barkçin “Medeniyet Aklı” adlı eserinde şöyle diyor;
“Cemil Meriç, “kültür” kelimesinin bizim anlayışımızda bir karşılığının olmadığını söyler : “Batı’nın kültürü var, bizim ise irfanımız. Kültür, irfana göre katı ve fakir. İrfan insanı insan yapan vasıfların bütünü, yani hem ilim, hem iman ve hem de edep. Batı kültürün vatanı, Doğu irfanın. Ne Batı’yı tanıyoruz. Ne Doğu’yu … En az tanıdığımız ise kendimiz.”
Tam da anlatmak istediğim en az tanıdığımız kendimiz terimine yeniden vurgulayalım. Bu sebeple irfanlı bireyler, İrfanlı nesiller tasavvuru önemlidir. Batıyı da iyi bilelim, doğuyu da iyi bilelim en çok da kendimizi iyi bilelim, iyi tanıyalım. Öyle değil mi?
Cemil Meriç “Kültürden İrfana” adlı eserinde irfan anlayışını veciz bir şekilde dile getiriyor:
“İrfan, düşüncenin bütün kutuplarını kucaklayan bir kelime. İrfan, insanoğlunun has bahçesi. Ayırmaz, birleştirir. Bu bahçede kinler susar, duvarlar yıkılır, anlaşmazlıklar sona erer. İrfan kendini tanımakla başlar. Kendini tanımak, önyargıların köleliğinden kurtulmaktır, önyargıların ve yalanların.”
Sanırım bu tarife arif gerekmez. Birleştirici, kendini tanıyan, ön yargılarından kurtulmuş bir güçlü karakteri var edelim. Nasıl diye soracak olursanız efendim elbette eğitim ile doğru, gerçek, realist eğitim politikaları ile yapılabilir.
Eğitim sistemimiz İrfanlı bireyler buna bağlı olarak İrfanlı nesiller yetiştirmeye odaklanmalı dolasıyla bu vizyon ile kurgulanmalı. Bir ideolojiden bahsetmiyorum. İrfanlı olmak çok basit olarak; iyi insan olmaya çalışan bireydir. Türk Dil Kurumunun irfan tanımında ayrıntılar görülebilir. Kimdir İrfanlı birey diye sorar isek;
-Bilgiyi, bilmeyi önemseyen, bilgili olmanın öneminin farkında olan,
-Anlama becerileri gelişmiş,
-Sezgi gücü, önsezileri kuvvetli,
-Kendi değerlerinin farkında ve şuurunda olan,
-Küresel rekabete açık ve hazırlıklı,
-Yeni yüzyılın özelliklerini taşıyan,
-Takıntısız, güvenli ve çalışkan,
-Okuyan, araştıran ,merak eden,
-Sorgulayan ve eleştirel yaklaşım içerisinde olan,
-Geleceğe hazır, geleceği planlayabilen.
-Başarıya odaklı olan.
Hemen bir çırpıda irfan kelimesinin tarifinden yola çıkarak İrfanlı birey özelliklerini yazmaya gayret ettim. Tabii ki sizlerin de bu özelliklere ekleyecekleriniz olabilir. Hatta belki de itiraz ettikleriniz olabilir.
Ortak akıl ile İrfanlı birey tasavvuru daha geniş bir bakış açısı ile yapılabilir.
Son söz:
Yetişkinler, ebeveynler unutmayalım; Grigory Petrov diyor ki:
“Gençleri suçlamayın, kendinizi suçlayın. Siz onları nasıl yetiştirir, nasıl terbiye ederseniz öyle büyürler.”
“Gençleri suçlamayın, kendinizi suçlayın. Siz onları nasıl yetiştirir, nasıl terbiye ederseniz öyle büyürler.”