Bir çocuğun büyüyünce ne olacağı yani hangi mesleği seçip yapacağı ilk anda sadece kendisini ilgilendirir. Sonra anne-babası yani ailesi bu seçimde etkili ve karar verici pozisyondadır. Ancak bir ülkede bir bireyin, hangi mesleği seçeceği orada yaşayan tüm halkı ilgilendirir. Büyük bir iddia ve yargı cümlesi oldu galiba. Halkı ilgilendiren her konu devleti oluşturan organları da ilgilendirir. Zaten devlet olmak biraz da bu demektir.
Ülkenin ihtiyacı olan mal ve hizmetleri üretecek insan kaynağını yetiştirmek devletin eğitim kurumlarının asli görevidir bir anlamda.
Düşünün ki bir kamu hizmeti için devlet dairesine gittiniz, bir şirketten hizmet alacaksınız ve evinize bir usta çağırdınız. Size mal ve hizmet üretecek iş insanlarının icra ettikleri meslekle uyumlu bir kişilik-karakter özelliğine sahip olması ve alanında iyi eğitim alması sayesinde istediğiniz verimi bekleyebilirsiniz. Topluma hizmet edecek insanların diğerlerine oranla daha sabırlı, güler yüzlü ve iletişim becerisi yüksek olması gerekir.
Eğer eğitim verdiğiniz bireylerin yüzde seksenbeşi özel sektörde çalışacak ise o zaman iş hayatının temsilcileri de bana göre eğitim sisteminde söz sahibi olmalıdır. Ki zaten şuanda özellikle mesleki eğitimde olmaya da başladı. Genel eğitimde de karar süreç ve mekanizmalarında temsiliyetleri her zaman vardı. o zaman iş hayatının özellikle mesleki eğitim konusunda bu hizmeti sağlayan karar verici yetkililerden talepleri ve onlara söyleyecekleri olmalıdır.
İstihdamın çoğunu sağlayan özel sektörü oluşturan iş hayatının buradan hareketle herkese söyleyecekleri önemlidir. Sektörlerinin duayenleri ve temsilcileri durumundaki yetmişiki iş insanıyla yaptığım mülakatlar sonucu hazırladığım “İş İnsanları Gözüyle TÜRKİYE’DE MESLEKİ EĞİTİM” adlı kitabımda; aşağıda özetle paylaştığım fikirlerinde yetkililere çağrıda bulundular.
“Eğitimi uygulama ağırlıklı yaptırsınlar. Stajları doğru yerde ve istenilen şekilde planlamalılar. Öğretmenlerimizi de her yıl en az beşer gün işletmeye hizmetiçi eğitime gönderebilirler. Öğrencilerine güncel üretimden örnekler verebilmelidirler. Aile ve öğrenciye yeterli rehberlik yaparak motive edebilirler. Karar vermede iş hayatına mutlaka danışılmalıdır. Okul çevresindeki sektörlere göre alan-dallar açılmalıdır. Yanlış meslek seçilmesi engellenebilir.”
“İş hayatının isteklerine göre ME kurgulanmalıdır. Okul atölye-laboratuvarlarındaki donanımı işletmeye yetiştirmeye çalışmak yerine uygulamalı eğitimleri işletmede gerçek üretim ortamında yapmalılar. Atölye ve meslek dersi öğretmenlerini mesleğini seven başarıyla yapabilenlerden seçmelidirler. Bizlerin tavsiye edeceği ustaları okul atölyelerinde tecrübesinden faydalanmalıdırlar. Her dönem işyeri temsilcileriyle düzenli ölçme-değerlendirme anketleri gerçekleştirilmelidir.”
“Okullar arasında mesleki münazaralar düzenleyebilirler. Öğrencilerin kazanımlarını not yanında kişilik ve ahlaki gelişim olarak da takip etmeliler. İş hayatındaki gelişmeleri yakından takip ederek eğitime dâhil edilebilir. Sürekli iletişim ve temas halinde olunmalıdır. Öğrencilere danışman ve eğitim koçları belirlenebilir. Öğretmenlerin özlük hakları iyileştirilmelidir. Toplantılara iş hayatı davet edilmelidir. Okulda da herkes tüm çocuklara kendi evlatları gibi önem vermelidir. Mesleki eğitim yönetimi atölye ve meslek dersi öğretmenlerince yürütülmelidir.”
“İlk yıldan itibaren işletmeye öğrenci uygulamaya gönderilmelidir. Hepimiz el ele verirsek ME daha iyi başarabiliriz. Başarılı öğrencilerin mezuniyetinde sektöründe işe girmesi için teklifler yapılabilir. Hepimiz bu işi severek gönüllü yapmalıyız. Ne kadar çok tekrar ve uygulama yaparsak o kadar başarılı meslek insanı yetiştirebiliriz. Yerel ihtiyaç ve talepler karşılanabilir. Taleplere hızlı cevap verilmelidir. Yeni nesil gençleri anlayışla dinlemeli talepleriyle süreci zevkli hale getirmeliyiz. Okul müdürleri alanı okuldaki alanla örtüşmeli. Meslek kursları açarak sektördeki elemanların eğitimine destek olunmalıdır.”
İş hayatı temsilcileri tarafından eğitimde karar verici yetkili/yöneticilerine yönelik en başta söylenen ve tekrarlanan; “mesleki ve teknik eğitimin ağırlıklı olarak iş ortamında iş başında yaparak-yaşayarak yapılması, stajların nitelikle yapılması, öğretmenlerin mesleki bilgi-tecrübelerinin güncellenmesi, doğru meslek seçimi, iş hayatının fikirlerinin uygulanması, meslek liselerinde en yakın çevredeki sektöre göre alan/dalların açılması, mesleki eğitim program ve süreçlerinin iş ortamlarına uygun kurgulanması, işyerlerindeki usta öğreticilerin tecrübelerinden okulda da faydalanılması, okul-ilçe-il bazında düzenli buluşmalarla gelişmelerin bilimsel veriler üzerinden değerlendirilmesi, meslek bilgisi yanında iş ve meslek ahlakının önemsenmesi, meslek liselerinin yöneticilerinin atölye öğretmenlerinden seçilmesi, işletmeye ilk yıldan itibaren öğrencilerin iş başında eğitime başlatılması, meslek liselerinde meslek kursları açılması” şeklinde özetlenmektedir.
Zaten yukarıdaki paragrafta özetlenen beklentiler yerine getirildiğinde; meslek lisesi mezunlarının çoğunluğu okulların kuruluş amacı olan sektöre nitelikli eleman sağlamayı başarabilecektir. Üniversite sınavlarında üç milyona yakın insanın yığılması, üniversite mezunu olduğu halde niteliklerine uygun iş bulunamaması, beyin göçünün, gençlerin iş bulup-evlenip yuva kurma yaşının otuzlu yaşlara gitmesinin önüne geçilmiş olunacaktır. Mesleği olan, üreten, kazanan ve mutlu bir Türkiye için bu çabanın kariyer-ehliyet-liyakat prensiplerine sahip yöneticilerle daha da yoğunlaştırılması gerekiyor.