1. Anasayfa
  2. Değerlendirmeler

Karne Heyecanı (!)

Karne Heyecanı (!)
0

Çocukluğuma dair en net hatıralarımdan biridir karne günleri. O günü büyük bir sabırsızlıkla bekler, öğretmenimizin sınıfta nasıl bir konuşma yapacağını merak ederdik. Hepimiz az çok notlarımızı bilirdik. Daha doğrusu yazılı sınav ortalamalarımızı. Bundan hariç öğretmenin verdiği sözlü notunu kimse bilmezdi. Hatırlıyorum da özellikle sınırda kalan arkadaşlarımız karne notları hakkında tahmin yürütürdü. “Hoca beni seviyor kesin notumu yükseltmiştir” veya “Bu dönem iyi geçmedi notumu tamamlamamıştır” şeklinde pek çok düşünce içimizi saran heyecanla birleştiğinde karne günü geçmek bilmezdi! Sabahtan başlayan uğultular ve cık cık eden yüreklerimizle karnelerin dağıtımına kadar adrenalin denizinde yüzerdik. Sonra karnelerin dağıtımıyla herkes tek tek notlarını inceler, o da yetmez birbirimizin notlarıyla da karşılaştırırdık.

Şimdi öğretmen olarak bu kez karne alan değil karne veren taraftayız. Bunun sorumluluğu kuşkusuz daha ağır ancak son zamanlarda görüyorum ki o eski karne heyecanları da pek kalmadı sanki? Belki ilkokul öğrencileri için hala heyecan var ama ortaokullarda aynı merak ve sabırsızlığı göremiyorum. Bunun sebeplerini düşündüm geçenlerde ve şöyle sonuçlara vardım. Bilmem katılır mısınız?

  1. Heyecan yok çünkü e-okul sistemi sayesinde zaten herkes notunu biliyor. Hatta bu notlar cep telefonlarına mesaj olarak geliyor. Dolayısıyla karne almadan aslında karnelerini online olarak görebiliyorlar. Karne dağıtımı ise işin prosedürü olarak kalıyor.
  2. Benim zamanımdaki karneler öğretmen tarafından elle doldurulurdu. Öğretmenlerimiz en güzel el yazılarıyla notlarımızı ve karne görüşünü yazardı. O görüşü büyük bir merakla okurduk. “Acaba öğretmen ne yazdı” merakı anlatılmaz yaşanır diyorum sadece. Şimdi ise her şey bilgisayar çıktısı. O özen, dikkat ve eşsizlik gitti yerine tekdüze bilgisayar yazısı geldi. Öğretmen görüşleri de internetten bulunan güzel sözlerin kopyala yapıştırından ibaret kaldı.
  3. Bizim notlarımız 1, 2, 3, 4, veya 5’ti. Okunması anlaşılması kolay sayılardı. Bana sorarsanız en iyisi onluk sisteme dönülmesi ama yine de beşlik sistemin de bir ağırlığı vardı. Oysa kendi öğrencilerimin dönem sonu ortalamalarına baktım tamsayı neredeyse yok. Hatta birinin fen ortalaması 64.0208 düşmüş. Allah aşkına bu sayıyı kaç çocuk doğru okuyabilir? Ortaokul öğrencilerinden bahsediyorum? Düşünsenize birisi “fen dersin kaç gelmiş” diye sorsa cevap veremiyorsun çünkü sayıyı okuyamıyorsun! Ya da 64 tam onbinde 208 (umarım doğru okumuşumdur) diyorsun ki bu sefer de karşındaki seni anlayamıyor. Böyle saçma bir notlandırma sistemi olamaz diyorduk ki yüzlük sisteme geçilmesi, üstelik virgülden sonra dört basamağa kadar yazılması, bizi yine ters köşeye yatırdı. Yani düşünün bu kadar hassas notlandırma sistemimiz var (!) Elbet bunun yıl sonu başarı puanları açısından bir değeri vardır ama karnesinde böyle garip sayılar gören bir çocuktan heyecan bekleyebilir misiniz?
  4. Eğitimi belge/sertifika çöplüğüne döndürdük. Hatırlıyorum da sınıfımızda az kişi teşekkür alır, daha da azı takdir belgesine layık görülürdü. Takdir alanlara “parlayan bir yıldız” gözüyle bakılır, teşekkür alanlara imrenilirdi. Şimdi bakıyorum da neredeyse okuma yazma bilene belge düzenleniyor. Onu da geçtim, başarı ve üstün başarı belgeleri bile karaborsa! Karneye yapılan masrafın on katı bu belgelere yapılıyor. Çocuklar bile belge koleksiyonu yapmaktan bıkmış durumda. Varın gerisini siz hesap edin.
  5. Son olarak eğitim sistemine karşı olan genel güven kaybı ve gelecek endişeleri artık karnelerin de eski tadını tuzunu yok etti diye düşünüyorum. Okul birincilerinin açıkta kaldığı, sınavdan sınava koşturan bir neslin yetiştiği sistemde karne olsa ne, olmasa ne diye düşünüldüğünden de eminim. Binlerce üniversite mezununun işsiz gezdiği bir ülkede senin karnendeki 64.0208’in ne önemi var ki?

İşte bu sebeplerle eski karne heyecanını göremiyorum. Çünkü hemen her şey gibi bu olayı da sıradanlaştırdık, bayağı hale getirdik. Ne diyelim, eski günleri özlüyor insan.

Erdem Oklay

www.erdemoklay.com

Facebook Yorumları

Aktif öğretmenlik yaşamına 2008 yılında MEB’de başlayan Oklay, Dokuz Eylül Üniversitesi’nde eğitim yönetimi ve deneticiliği alanında yüksek lisansını, “Eğitim Örgütlerinde Toplam Kalite Yönetimi Uygulamaları” üzerine tamamlamış ve 2012 yılında Eskişehir Osmangazi Üniversitesi’nde aynı alanda doktora eğitimine başlamıştır. Oklay, doktorasını “Muhalif Öğretmen Kimliği ve Deneyimlerini” Eleştirel Pedagoji kavramları üzerinden yorumlama çalışması ile almıştır. ​Bu süreçte akademik ve mesleki çalışmalarına da ağırlık veren Oklay’ın, çeşitli bilimsel dergilerde yayımlanmış makaleleri ve akademik kitap bölümleri bulunmaktadır. Bunlar arasında Springer yayınevi tarafından basılan “Leadership and Organizational Outcomes: Meta-Analysis of Empirical Studies” isimli eserde iki adet İngilizce kitap bölümü de mevcuttur. Katılımcı olarak yer aldığı pek çok bilimsel toplantının yanında Oklay’ın ulusal ve uluslararası çeşitli kongrelerde sunmuş olduğu bildirileri de bulunmaktadır. ​Akademik yaşamından elde ettiği deneyimleri okuldaki pratik eğitim deneyimlerine transfer etme noktasında Oklay, çeşitli TÜBİTAK projelerinde yürütücü ve katılımcı olarak bulunmuş, 2023 vizyonu kapsamında düzenlenen il çalıştayına temsilci olarak katılmış ve İsviçre’nin Cenevre şehrinde bulunan CERN’de Türk Öğretmen Çalıştayı kapsamında eğitim almıştır. Çalışmaları neticesinde 2015 yılında MEB tarafından “yılın fark yaratan öğretmenlerinden” seçilen Oklay, akademiden kazandığı teorik eğitimi, eğitim sahasının pratikleri ile bütünleştirme yolunda çalışmalarına devam etmektedir. Kendisini bir “fikir işçisi” olarak tanımlayan Oklay, hizmetiçi ve online eğitim faaliyetlerine de ilgi göstermiş; bu kapsamda ÖRAV tarafından düzenlenen “Öğrenen Lider Öğretmen Eğitimine” katılmış ve etkili öğretmen sertifikası kazanmıştır. Bununla birlikte; “Çocuklar için Felsefe”, “Group Life Coach Practitioner”, “New NLP İletişim Becerileri”, “Liderlik ve İşletme Yöneticiliği” ile “Yönetim ve Organizasyon” alanlarında da eğitimler almıştır. Oklay halen Harvard Üniversitesi bünyesinde açılmış olan “Introduction of Family Engagement in Education” programına kayıtlıdır. ​Çalışmalarını eğitim sosyolojisi, eğitim politikaları, eleştirel pedagoji, öğretmen eğitimi, örgütsel yönetim ve davranış ile nitel araştırma tasarımları gibi alanlarda yoğunlaştırmış olan Oklay, bilim ve medeniyetler tarihine de ilgi duymaktadır. Çeşitli internet sitelerinde yazdığı onlarca köşe yazısının yanında Oklay, Eğitim Her Yerde sitesinde içerik editörlüğü ile Yeni Nesil Öğretmen Girişiminde eğitim uzmanı ve organizatörlük görevlerini de sürdürmektedir. Eğitim politikaları ve sosyal analizlere dair kişisel bloglarını bu sitede toplayan Oklay, iyi derecede İngilizce bilmektedir.

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir

Yorumunuz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.