Kaygı, kişinin herhangi bir tehdit durumu olmayan bir ortamda kendisini yetersiz görmesi, gelecekte kötü bir şey olacakmış gibi algılayarak kendini güvensiz hissetmesi şeklinde tanımlanabilir. Bu durumda geleceğe yönelik endişe, kararsızlık, korku, umutsuzluk gibi duygular açığa çıkabilir. Çocukluk dönemi insan yaşamının en hızlı gelişim yıllarıdır. Bu dönemde zihinsel, fiziksel, duygusal, sosyal gelişim alanlarının temelleri atılır. Bu süreçte çocuk çevresindeki ilişkileri anlamaya, olaylara karşı bakış açısı kazanmaya çalışırken içinde bulunduğu koşullara göre kaygı düzeyi de şekillenmeye başlar. Anne babanın, öğretmenlerinin, arkadaşlarının davranışları kaygı duygusu üzerinde etkili olmaya başlar.
Kaygı oluşmasında genetik ve çevre birlikte etkilidir. Çocuğun istekleri ile çevre tarafından konulan sınırların çatışması etkilidir. Çocuk katı kurallara uymak zorunda bırakılıyorsa, kendini ifade etmesine imkan tanınmıyorsa, bağımsız hareket etmesi büyük ölçüde etkilenmiş ise kaygı düzeyinin artması beklenebilir. Yine çocuğun yaşı ve yetenekleri üzerinde beklentilerin olması, anne babanın veya bakım verenlerin aşırı koruyucu tutumlar sergilemesi de kaygı oluşmasında etkili faktörlerdendir. Yeni bir kardeşin dünyaya gelişi, yeni bir eve taşınma, hastalık, ölüm, terk edilme korkusu gibi durumlar da kaygıyı etkileyen önemli durumlar arasında sayılabilir.
Kaygılı çocuğun dile getirebileceği cümlelere birkaç örnek vermek gerekirse: “Ya oyunda başarısız olursam? Ya sıra bana geldiğinde güzel okuyamazsam? Tahtaya çıktığımda tüm sınıf bana bakacak. Bu durumdan hiç kurtulamayacağım. Diğer insanlar arkamdan alay mı ediyor?”. Elbette bu cümleler çocukken hepimizin aklından birkaç kez de olsa geçmiştir, bu durumu normal kabul edebiliriz.
Ancak çocukların zihinlerindeki bu sorularla baş etmekte zorlanmaya başlaması, vaktinin büyük bir kısmını bunları düşünerek harcaması ve bu sorulara her gün yenilerinin eklenmesi birçok problemi beraberinde getirebilir. Diğer bir yandan çocuklarda kaygı fiziksel belirtilerle kendini gösterebilir örneğin baş ağrısı, karın ağrısı, idrar kaçırma gibi. Böyle durumlar için baştan uygulayabileceğimiz en iyi çözümlerden biri çocuğun kendi kaygısını yönetmeyi öğrenmesidir. Bunun dışında neler yapabiliriz onlara bir göz atalım.
- Resim, çizim, boyama yapma gibi faaliyetler kaygı seviyesini önemli ölçüde düşürüyor.
- Açık alan faaliyetlerine ağırlık vermek çocukların bilişsel yeteneklerini önemli ölçüde arttırırken problem çözme becerilerinin gelişmesine katkı sağlıyor, stres ve kaygı seviyesini azaltıyor. Bu faaliyetlere örnek olarak parkta oynamayı, bahçede bisiklet sürmeyi, bahçede aileye ufak işlerde yardımcı olmayı verebiliriz.
- Gevşeme ve nefes egzersizlerini çocuklara öğretmek ve uygulamalarına rehberlik etmek kaygıyla başa çıkmada önemli bir yer tutuyor.
- Ailenin ve yakınlarına çocuğa güven vermesi, onu dinlemesi ve duygu düşüncelerine değer vermesi oldukça önemli bir yer tutuyor.
Bu önerilere ek olarak bazı kitap önerilerinde bulunmak istiyorum.
Çocuklarda Aşırı Kaygı ve Kaygı Azaltma Yöntemleri kitabından kaygıyla ilgili bilgilendirme yapıldıktan sonra aileler, öğretmenler ve çocuklarla çalışanlar için onlarca etkinlik önerisine yer verilmiş.
Kaygı Kuşu kitabı ilkokul seviyesinde bir çocuğun rahatlıkla okuyup anlayabileceği bir kitap diyebilirim. Bir çocuğun kaygı yaşarken neler hissedebileceği, iç dünyasında neler dönebileceği, aklından neler geçebileceği çok etkileyici bir hikaye aracılığıyla sunulmuş. Bu kitabı çocuklarla birlikte her yetişkin de okumalı diye düşünüyorum.
Okul öncesi ve ilkokul dönemlerinde kullanılabilecek bu kitapta küçük çocuklara kaygılı olmanın ne olduğunu ve bununla nasıl başa çıkabilecekleri oldukça etkili bir şekilde anlatılmış. Uygulaması basit nefes egzersizlerine yer verilmiş.
Kaynakça: