1. Anasayfa
  2. Bilgi Bankası

Kendini ve Dünyayı Farket

Kendini ve Dünyayı Farket
0

Farkındalığın en yüksek olduğu anlar, kişinin içindeki özü tekrardan gördüğü anlardır. İnsan, her yeni güne yeni umutlarla, yeni hayallerle uyanır. Daha doğrusu yeni güzellikler yaşamak ve bunlarla beraber huzurlu olmak, kişinin en büyük isteğidir. Ancak bu standartta bir yaşama sahip olmak pek görülen bir durum değildir. Peki, buna ne sebep olmaktadır? Kişinin iç dünyasından, kalbinden gelenler kişinin belli bir aynılık düzeyinde huzurlu ve mutlu olmasını engellemektedir. Çünkü insanoğlu pek çok duygulanım durumuna girebildiği için yaşadığı yaşadığı deneyimler kişinin tecrübeleri üzerinde değerlendirme yaparken moral ve motivasyon anlamında iniş çıkışlar yaşamasına neden olmaktadır.

Hayat öyle bir süreç ki ne zaman nelerle karşılaşacağını insan bazen kestiremez. Kişi böyle zamanlarda hazırlıksız ve bir anda karşılaştığı için bir afallama yaşar ve tabiri caizse bir şok geçirir. Örneğin denize ilk girilen anda nasıl bir üşüme ve deniz suyunun sıcaklığına alışma süreci yaşanıyorsa,hayatta yaşanılan her yeni durum ve tecrübe de belli bir uyum zamanı ve kısa süreli sarsılmalar yaşanmasına neden olmakla birlikte yaşanılan olumsuz etkiler ve gereken uyum sağlama durumu da çok uzun süreli olmamakla beraber belli bir süreç gerektirmektedir. İnsanların ihtimal dahi vermediği olayları yaşamasını bir şok geçirmeye benzetmiştik. Yaşanan bu şoklar, kişinin tecrübe olarak adlandırdığı yaşantılar olarak yerini alır. Tecrübeler arttıkça, kişinin tepkileri de normalleşmeye ve bir süre sonra ise kişinin şaşkınlıkla karşılıyorum dediği olaylar, neredeyse hiç olmamaya doğru gitmeye başlar. Kişi eğer böyle bir seviyeye geldiyse içindeki iyiliğe ve güzelliğe ait olan düşünceleri de azalma noktasına gelmiştir. Çünkü her olumsuz duygusal tecrübe kişide farklı ve acı bir iz bırakır.

Erken deneyimlerin yaşandığı ilk dönemlerde kişi, olaylara ve gözlemlediği durumlara kendinden güzellikler katarak kendi öz benliğini de vererek dâhil olmaya çalışır. Kişi, böyle davrandığı zamanlarda hem mutlu hem de huzurlu olmaktadır. Çünkü kişi kendinin farkında ve neyi nasıl istediğinin ve ne yapmak istediğinin bilincindedir. Kişi kendini bilip görmekte ve böylece de mutlu ve huzurlu olmaktadır. Hayat yolculuğunun ilk deneyimleri kişiler tarafından yüksek bir motivasyon ve güdülenmeyle gerçekleştirilerek yaşanır.

Bir insan, sayısızca kötü deneyim yaşamakla beraber; kendine ve dünyaya karşı pozitif bakışını büyük oranda kaybettiyse artık sevgi ve umut ışığı almaya ihtiyaç duyar hale gelmiştir. Aynı zamanda artık daha somut ve gerçekçi veriler görmek ister. Bu durum da bize neyi gösteriyor? Umutla hayalle dünyaya bakış tarzının yerini daha elle tutulur gözle görülür bir bakış açısına bıraktığını gösteriyor. Yani kişinin artık kendi benliğine değil de, hayatta var olanlara göre hareket ettiğini gözler önüne seriyor. Dolayısıyla kişi kendi iç sesini, kendi öz benliğinden ziyade, dış dünyada var olanları öncelik olarak görmeye başlıyor.

İnsanı bu hayatta ayakta tutan en önemli unsur nedir? Umudu ve yaşama sevincidir. Peki, bu iki unsuru kişi için var edenler nelerdir? Kişinin bu dünyaya kendinden kattıkları ve bunlarla yaşadığı mutluluklardır.

Hepimiz biliyoruz ki gerek doğrudan, gerek dolaylı olarak yaşanan acılara hiç kimse kayıtsız kalıp dünyayı tozpembe bir yer gibi görerek yaşamaya devam edemez. Etkilenmeme durumu da söz konusu olamaz. Tamam, insanın dünyaya olan güzel bakışı ve iyi niyeti zarar görmüş olabilir. Bu da istenmeyen bir durumdur. Ancak dünya var oldukça, insanlar var oldukça dünya, umudunu ve yaşama dair sevincini diri tutan insanlara muhtaç bir yer olacak. Peki, o kadar acı, o kadar hüzün, bir o kadar da kötülük varken bu nasıl olacak? İnsan, kendi öz benliğini, öz farkındalığını nasıl muhafaza edecek? Hayatta hüzünler ve acılar sayıca fazla olsa da, odak noktasını yaşanılan ve kişinin diğer insanlara yaşattığı mutluluklara yönlendirmesiyle olacaktır. Hayat, dünyaya nereden ve nasıl baktığımızla güzelleşir.Bir ara şöyle bir söz duymuştum; “Hepimiz çukurdayız.Ama bazılarımız gökyüzüne bakıyor ve yıldızları görüyor.” İnsanoğlu ne kadar sıkıntı ve karamsarlık içinde olursa olsun,kendine ve yarınlara olan inancını koruduğu sürece yaşayacağı mutluluklar da o kadar çok olacaktır.Bunun başlangıç noktası ise ilk olarak kişinin kendini fark edip öz farkındalığını arttırması  ve pasif durup problem odaklı düşünmek yerine  harekete geçip umutlarını ve kişisel donanımını arttırmasıyla devam eden süreçtir.

Facebook Yorumları

Yorumunuz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.