Tarihimizde önemli bazı şahsiyetler vardır ki kendisini bildiğimiz-tanıdığımız ve meşhur olduğu alanın dışında da bilinmeyen veya az bilinen ama ihmal edilemeyecek önemli hizmetleri bulunmaktadır. Bunlara bir örnek de milli mücadele kahramanlarımızdan Kazım Karabekir Paşa’dır. Kendisi doğuda Ordu komutanlığı sırasında özellikle Ermeni mezaliminin mağduru ve savaş ortamında yetim-öksüz ve bakımsız kalmış binlerce çocuğun eğitimi ile ilgilenmiştir. Bu çocuklara ülkenin en çok ihtiyaç duyduğu eğitim alanında kendine has okullar ve kurslar açılmış, halka yönelik olarak çeşitli sosyal faaliyetler gerçekleştirmiştir.
Kendisi bir yandan ülkeyi düşmanlara karşı asker olarak savunurken diğer yandan ülkenin ancak ilim, irfan ve maarif alanındaki çalışmalarla yükselebileceğinin farkındadır. Paşa 1907’de bir müddet İstanbul Harbiye mektebi tabiye muallim muavinliği görevinde de bulunmuştur.
Kazım Karabekir’in eğitimdeki fikirleri ve uyguladığı yenilikler özellikle teknik öğretim ve pratik yöntemlere önem vermesi, “Çocuk Davamız, Öğütlerim ve Şarkılı İbret” gibi kitaplar yazmış olması dikkat çekmektedir. Kendisinin eğitim alanındaki çalışmaları, 34 kitapta basılı olarak ve basılmamış 20 kitapta kaleme alınmıştır. Eserlerinden o devrin gelişmiş ülkelerindeki eğitim sistemi hakkında da bilgi sahibi olduğu anlaşılmaktadır.
Bu dönem eğitim alanında 6 Ekim 1913’te “Tedrisatı İptidaiye Kanunu Muvakkati” ile başlayan başta teknik öğretime, pratik çalışmalara ve Fransız okulları kolej sistemine yakın tarzda okullarla, yaygın eğitim çalışmaları ve çırak okulları açıldığı görülmektedir. Ancak her okulun işlevi farklı olması gerekirken gittikçe okullar birbirine benzetilmeye ve sistem zaman geçtikçe sanayi mekteplerinin de okuma mektebi haline gelmeye başlamasıyla istenen fayda sağlanamamıştır.
Paşa, 1919-20 yıllarında görev yaptığı Erzurum’da yaklaşık 6 bin çocuğu okutmuş, terbiye etmiş içlerinden 3 bine yakınını bir meslek sahibi yaparak o günün şartlarında ülkeye önemli bir katkıda bulunmuştur. Kars civarındaki Ermeni çocuklarının eğitimi ile ilgilenen Amerikalı eğitimcilerle temas kurmuş onların nasıl çalıştıklarını ve yaptıklarını incelemiştir.
Paşa, eğitimin; okul öncesi eğitimle aile ve ana mekteplerinde öncelikle de ailede yapılmasını, evinde bu çocuğu eğitemeyecek olanların ise ana mektebine gönderilmesini tavsiye etmektedir. Anaokulunda oyun, musiki her tür spor faaliyetlerinin ihmal edilmemesini tavsiye etmektedir. Erzurum-Kars civarında yetim ve öksüz çocukları kayıt altına alarak yörenin ileri gelenlerine evlatlık olarak verilmesi ve himaye edilmesine de imkân sağlamıştır.
Çocuklara öncelikle temizlik, düzen ve sağlık bilgileri, oyun metodu ile ahlaki değerlerin öğretilmesini, ezberden uzak uygulama ağırlıklı eğitim verilmesini, çocukların kabiliyetlerine uygun ve sevebilecekleri konulara yönlendirilmesi gerektiğini savunmuştur.
Yaptığı tüm eğitim çalışmalarında belirlenmiş amaçlar programlar ve metotlarla çevrenin ihtiyacını da dikkate alarak çalışmalarda bulunmuştur. Çocukların üretici durumuna getirilebilmesi için bazı bilgi ve becerilere ilköğretimden itibaren başlandığını, incelediği yabancı ülke sistemlerinde görmüştür. Ona göre ilköğretimde; çocuğa okuma yazma, aritmetik, iyi bir vatandaş olmak, bilgi yanında beceriler kazandırmak, hayata atıldığında mücadele yeteneğine kavuşturmak dönemidir. Dönemin şartlarında el emeği ve alın teri ile tarım ziraat ve hayvancılıkta insanların eğitilmesinin önemli olduğunu söylemiştir.
Karabekir, ortaöğretimin amacını; Milli Eğitim’in toplumun ihtiyaç duyduğu hizmet ve sanat alanlarında girişimci yetenekli insanlar yetiştirmek ve yükseköğretime hazır hale getirmektir. Ancak ağırlıkla sanayileşmeyi iktisadi kalkınmayı kolaylaştırmaya destek olunmasını bu sebeple teknik ve mesleki eğitim faaliyetlerine daha fazla yer verilmesini önermiştir.
Bugün şikâyet ettiğimiz gibi o dönemde de velilerin “çocuklarını tefeyyüz ve teamülerini refahlarını sultanı gibi mekteplerde mütemadi bir tahsil ile kazanır ve böyle adam olurlar” düşüncesi içerisinde olduklarını hatta ilköğretimden sonra sultani ve idadiler dışında sanat okullarına gidenlerin ayıplandığını söylemiştir. Liseyi bitiren her çocuğun bir sanat ve mesleğe sahip olmasını, ortaokul çağında 13 yaşından itibaren çocukların sanat öğretimine başlanmasını, okula devam etmek istemeyenlerin ise çırak olarak bir meslekte yetişmesini savunur.
Gençlerin okul döneminde el işleri dersine girmesinin, uygulamaya ve beden eğitimine önem verilmesinin, toplum içinde mutlu, sağlıklı bireyler olmasını, yeteneklerini geliştirmeyi, hayallerine kavuşmayı girişimde bulunmayı ve sadece memuriyet hayatına yönlenmelerine gerek kalmamasını tavsiye etmiştir.
Yükseköğretim kurumlarının görevinin de ilim ve irfanlarıyla memleketin ilerlemesinde ve karşılaşılan problemlerin çözümünde yol gösterici şahsiyetleri yetiştirmek olarak ifade etmiştir. Özellikle fen bilimleri alanındaki üniversitelerin uygulamalı üretime yönelik faaliyetlere yer verilmesini eğitim içerisinde üretim yapılmasını tavsiye etmiştir. Üniversitelerin kampüs şeklinde, güvenlik gerekçesiyle iç Anadolu Bölgesi’nde yapılandırılmasını önermiştir. Diğer devletlerin tecrübelerinden faydalanmak, ülkemizin ihtiyaç duyduğu alanlarda uzman yetiştirmek için yurda tekrar dönmek şartıyla yurtdışına öğrenci gönderilmesini bu konuda Japonların örnek alınmasını belirtmiştir.
Kazım Karabekir okullar konusunda olduğu gibi halk eğitiminde de Anadolu’da mahalle kurslarının ve halk mekteplerinin açılmasının gereğine, müzelerin, sinemaların, kütüphanelerin, toplumun göreceği alanlardaki bilgilendirme panolarının, halk kitapları yazdırılması ve dağıtılmasının önemine vurgu yapmıştır. Şimendifer, tayyare, dişçilik, elektrikçilik, matbaacılık, ebelik, foto, sinema, sıhhiye, baytariye, ziraat ve dikiş kursları açılmıştır.
Halk için eğitime yönelik gerçekleştirilen sosyal faaliyetler arasında Güzel Sanatlar alanında “ibret” adıyla bir tiyatro, milli duyguyu canlandırmaya, yanlış inanışların giderilmesine yönelik, ilk yardım ve görgü kurallarının öğretilmesine yönelik müzikli oyunlar “Sanayi, tayyareci, Küçük Süvari, Çember Yarışı, Gemici, Türk Yılmaz, İstiklal, Ülkü, Baba Nasihati, Milli Yemin, Eğilmeyen Başlar, Dokunmayın Türk’e” adıyla şarkı ve marşlar yazmıştır.
Öğretmen yetiştirilmesi konusunda da özellikle o dönem çok önemli olan köy mekteplerinde köy çocuklarının ihtiyaç duyacağı bilgi ve becerileri öğrenebilen öğretmenlerin yetiştirilmesini, refah düzeylerinin yükseltilmesini, görev yerlerinin sık sık değiştirilmesini ve tecrübeli emekli öğretmenlerden faydalanılmasını önermektedir.
Gerekli olan tüm fiziki altyapıyla zamanının modern ve teknolojisi ile donatılmış binalara sahip özel yetiştirilmiş öğretmenlerin programların öğretim metotlarının bulunduğu, kütüphanesi, sineması, spor salonlarının, fabrika, kışla, ziraat ve sanat okullarının var olduğu “üssül hareke” adıyla merkezlerin kurulması gerektiğini detaylı anlatmıştır.
Erzurum ve Sarıkamış’ta “Sanayi mektebi, Leyli Eytam İptidai Mektebi, Erzurum Ana Mektebi, İş Ocağı, Sıhhiye Mektebi, Sarıkamış Askeri İdadisi, Sarıkamış Ana Mektebi” okullarını kurmuştur.
Osmanlı İmparatorluğu’nda 17. Yüzyıl ortalarından itibaren toplumun ileri gelenleri, ilim sahipleri ve önemli kişiler karşılaştıkları problemlere çözüm yollarını yazılı olarak padişaha sunmalarına “layiha verme” denirdi. Bu geleneği sürdürerek yönetim olarak kolorduya bağlı olan bu okulların çalışmalarının diğer bölgelere de yayılması için Padişaha ve Harbiye nezaretine teklifte bulunmuştur.
Anaokulunda ilk dersi kendisi vererek yarım saat mürebbilik yapmıştır. Kâğıt işleri, iğne iplik, fikri terbiye, çamur kum ve boya, temizlik, güzel yaşayış, ağaç ve mukavva masalları oluşturulmuştur. Çocuklara sağlık ve görgü kuralları pratik olarak öğretilmiş müzik eşliğinde, spor ve terbiye edici oyunlar öğretilmiş. Eğitime sabahleyin birlikte söylenen dua ile başlayıp dua ile eğitime son verilmiş.
İlk iş olarak çocukları mektep çatısı altında toplayıp onlara okuma-yazma ve ahlak eğitiminden sonra terzilik kunduracılık saraçlık ve marangoz şubeleri bulunan sanat mektebinde sanatkâr olarak yetiştirmeye çalışmış. Sanat eğitiminin yanında beden eğitimi, musiki ve folklor faaliyetlerine de yer verilmiş. Okulda üretim içerisinde öğretim yapılırken öğrenciler memleketim ihtiyaç duyduğu sanatları öğreniyormuş. Cuma günleri öğleden sonra açık havada spor faaliyetleri, atış talimleri ve marşlar eşliğinde kızak ve binicilik eğitimleri yapılmış. Milli tarih şuuru kazandıracak tiyatro ve drama çalışmalarına yer verilmiş. Okulda yetişmiş sanatkâr olanlar ihtiyaçlarda kullanılmak için askeri kolordu kadrosuna kalıyormuş. Bu öğrenciler içinden sosyal durumları zekaları kurmay heyeti tarafından seçilenler orduya subay yetiştirilmek üzere dahil edilmiş.
Erzurum’da kurulan dördüncü okul; otomobil mektebi veya iş ocağı denilen çırak okulu görünümündeki bir okulda ikiyüz çocukla tesviyecilik, kuyumculuk, tornacılık, marangozluk, demircilik, dökümcülük ve motorculuk bölümleri açılmıştır. Burada askeriyenin her türlü ihtiyacını karşılayacak savaş aletlerini tamir bir kısmını da üretebilecek çalışmalarda bulunulmuştur. Sanat öğretmeni olarak kolorduda ki ustabaşıları ve genel kültür eğitiminde askeri personel görev almıştır.
Askeri hastane içerisinde Sıhhiye mektebi 30 öğrenci mezun etmiş, Erzurum vilayeti emrine küçük sıhhiye memuru unvanı ile tayin edilmişlerdir. Laboratuvar eğitimi de almış bu çocuklar küçük çaptaki vakalara cerrahi müdahale yapabilecek zamanın oldukça modem sayılan bir eğitimini alarak halkın sağlık ihtiyaçları ile yakından ilgilenmişlerdir.
Yeni kurulan bu okullarda yetiştirilen öğrencileri tanıtmak ayrıca öğrencilerin bilgi ve becerilerini arttırmak için yurdun muhtelif yerlerine öğrencilerle birlikte grupla eğitim gezileri gerçekleştirilmiştir.
İsmet İnönü Kazım Karabekir’e yazdığı mektubunda “Kardeşim senin mekteplerinin ve senin şehit evlatlarının menakibini işiterek müftehir ve mağrur oluyorum. Fotoğraflar işi tahmin ettiğimden daha iyi ve daha fevkalade şeyler yaptığını gösteriyor. İçimizde senden daha müspet daha payidar ve ebedi iş yapanımız var mıdır? Gürbüz akıllı ve tahsilli çocuklar atimiz için kuvvetli bir mesnet olacaktır.” diye yazmıştır.
Ayrıca Paşa, halkı ve çocukları maddi ve manevi faydalı zevkli meşgul edecek kalkınma bayramları düzenlemiştir. Kitap, idman ve ağaç bayramı adıyla düzenlediği bayramlarda kültür seviyesinin yükseltilmesini amaçlamıştır. Mevlit kandili gününün kitap bayramı olarak kutlanmasını önermiş ve kendisi bugün de kitap okunmasını ve hediye edilmesini uygulamıştır. Erzurum-Kars kapısı meydanında idman bayramı yaptırmış, yerli yabancı misafirler davet etmiş, çeşitli spor faaliyetlerini öğretip sergilemiştir. Nisan ayının 3. Haftasında ağaç dikilmesini çeşitli kültür faaliyetleri konserler ve müsamereler yapılmasını sağlamıştır.
Ordu ve kolordu komutanlarına tanınan yetki ile bu işleri başarmıştır. İzcilik benzeri “çocuklar ordusu teşkilatı” da kurmuştur. Cuma günleri meydanda halka yönelik çeşitli gösteriler yapmışlardır. Geleceğin büyükleri olacak çocuklara belli bir disiplinle neşe içinde vakit geçirmeleri birlik beraberlik ve dayanışma hislerinin gelişmesi ile cesur bir asker olarak yetişmelerine imkân sağlamıştır.
Kazım Karabekir Paşa’nın o dönem şartlarına göre modern sayılabilecek bir eğitim öğretim sistemi kurmaya çalıştığı bu sistemin bugün bile eğitim ve öğretim ihtiyacını önemli ölçüde karşılayacak düzeyde olduğu söylenebilir. Karabekir Paşa bir asker olarak bilinmesine rağmen bir o kadar da eğitim ve kültür yönü güçlü olan bir şahsiyettir. Bilim, kitap okuma aşkı, spor, sağlık ve çevrecilik şuuru kazandırılması için çeşitli faaliyetler yapmıştır. Allah rahmet eylesin. Mekânı cennet olsun.
Kaynak: “Kazım Karabekir ve Eğitim, Prof. Dr. Nuri KÖSTÜKLÜ, Çizgi Kitabevi, 6. Baskı, Konya