Üniversite giriş sınavlarındaki 150-180 baraj puanının kalkmasının mesleki eğitime ve sektöre etkisi konusunda meslek lisesi yöneticilerine göre herkes üniversite okuma zorunda değildir. Ülkemizin uluslararası normda onbeş yaşlarından itibaren meslek öğrenip ileride sektör çalışanı olacak adaylara daha çok ihtiyacı vardır.
Her öğrencinin üniversiteye gidebileceğini düşünmesi ve mesleğe yönelmemesi nitelikli elaman ihtiyacını daha da artırmaktadır. Üniversiteye girişin kolaylaşması ailelerin, “benim çocuğum okuyacak” mottosuna hizmetten başka faydası yok. Maalesef mesleki eğitim ve sektöre olumsuz etkisi olacaktır. Meslek Liselerinin başarısı, mezunlarının alanında istihdam ettiği öğrenci sayısı ile ölçülmelidir.
Üniversiteye geçişi kolaylaştırmak öğrencinin iş hayatına geçişini ertelemekten başka bir işe yaramayacaktır. Üniversiteye geçiş kolay olunca öğrenci meslek lisesinde eğitimini aldığı alandan farklı alanlara da geçebiliyor. Özelikle MTAL programlarında öğrenim gördükleri alanlardan vazgeçerek ne olursa hangi alan olursa olsun bir alana yerleşme güdüsü ile hareket edilecek olması zaman, mesai ve parasal kayıp olarak karşımıza çıkacaktır. Özetle meslek liselerinde verdiğimiz meslek eğitimi boşa gidiyor.
Meslek liselerine gelen öğrencilerde iki çeşit öğrenci profili ve düşünce mevcuttur. Ben meslek sahibi olmak istiyorum deyip başarı durumuna bakmadan üst puanı olmasına rağmen başka okulu tercih etmeden meslek liselerine gelebiliyorlar. Yada nasıl olsa bir yere giremiyor bari meslek sahibi olsun diye velisi tarafından zorunlu tercih yaptırılıyor. Alt sınıflarda nitelikli mesleki tanıtım-rehberlik ve yönlendirmeyle ilgi yetenekleri doğrultusunda tercih yapılırsa daha başarılı olacaklardır. Süreç böyle işletilebilirse mesleki eğitime olumsuz olarak yansımaz.
Yükseköğretim Kurumları Sınavlarındaki 150-180 barajının kalkmasını mesleki eğitimin yüksek eğitime hazırlayan bir eğitim kurumu olarak görülmeye başlanması sektörü olumsuz etkileyecektir. Öte yandan Türkiye’de üst öğrenime girebilmek için varolan LGS ve YKS sınav sistemi bulunduğu sürece eğitimin yeniden yapılandırılması ve ideal hale getirilmesi de zordur. Öğrenciler sınav için değil okumak ve öğrenmek için çalışmalılar. Sınavların kalkması halinde ideal, isabetli ve adaletli yerleştirme yapabilmek için başka bir sistem getirilmesi gerekiyor.
Meslek Lisesi müdürleri bu düzenlemenin mesleki eğitime katkı sunmayacağı kesin gözüyle bakıyor. Zira üniversite okumaya gidiyorum diyen meslek lisesi mezunu mesleğinde çalışmayacak, okuduktan sonra da şartları hiç beğenmeyerek çalışmak istemeyecektir. Meslek ortaokulları kurulması gerekirken, üniversiteye kolay geçiş sağlamak ve özellikle özel vakıf üniversitelerinin burslu kazandınız gibi ticari taktikleri sonucu aranan nitelikli elemanların buralara gitmesini doğru bulmuyorlar. Herkes üniversiteye gidebilir ancak sektörde beyaz yakalıdan daha fazla miktarda Meslek Lisesi mezunu açığı var. Bu kadar düşük akademik başarı düzeyiyle yükseköğretime geçiş niteliksiz üniversite mezunlarının daha da çoğalması demektir.
Meslek liselerinden mezun öğrenciler üniversiteye gideceğim diye iş başvurusu ve başlangıcı yapmıyor. Mezun öğrencinin sektöre en az beş altı yıl daha geç başlamasına neden oluyor. Geçmiş yıllara oranla mesleki ve teknik eğitim okullarını tercih eden öğrencilerin sayısında azalma oldu. Bu azalma nedeniyle sektörde çalışacak potansiyel iş gücü de azalmış oluyor.
Okulların öğretmen ve yöneticileri istihdam için ne kadar gayret sarf ederlerse etsinler karar alıcıların bir kararı bu süreci olumsuz etkileyebiliyor. Geçmiş yıllarda meslek liselerinin meslek yüksekokullarına direk geçişleri istihdama geçişte azalma tecrübesini yaşamışken bu gün birkaç net yapanların üniversiteye girmelerinin yolunu açmak istihdama olumsuz yansıyacağı kanaatindedirler.
Meslek lisesinde okuyan öğrencilerimizin velileri genelde sosyo-ekonomik ve kültürel açıdan orta sınıf insanlardan oluşmaktadır. Anne ve babasının eğitim hikâyeleri ortada olmasına karşın gençlerden birkaç net yapanı yüksek okullara girme hakkı verildiğinde; öğrenciler ve veliler bilinçsizce çocuklarının üniversiteye girmesini isteyeceklerdir. Sonuçta özel vakıf üniversitelerinin kontenjanları tamamen dolmuş olacaktır. Mezuniyet sonunda kendini üniversite mezunu gören gençler sürekli beyaz yakalı iş arayarak bu kategorideki işsizlerin sayısı gittikçe artacaktır.
Baraj puanların kalkması öğrencileri rehavete de sürüklemiştir. Tıpkı liseye geçiş sınavı yerine adrese dayalı yerel yerleştirmeye geçişte olduğu gibi öğrencilerin akademik seviyeleri düşmüştür. Her kademe geçişinde bir olgunluk/yeterlilik sınavı olmalı ve bu sınavı geçemeyen üst öğrenime devam etmeden eksiklikleri geçmişte olduğu gibi yazın daha az tatil yapıp ikmale kalıp telafi yapıp öyle devam etmelidir.
Bu sürecin içindeki tüm tarafları kapsayacak geniş katılımlı bir çalıştay düzenlenerek sürecin hukuki altyapısını yeniden hazırlayarak ayrıcalıklı yeni bir okul modeli oluşturulmalıdır.
Proje-protokol okullarının faydalı olacağına inanan meslek lisesi müdürleri; Üreten araştırmacı okullar olmalarını sağlamak için daha çok teşvik destek sağlanarak hamilerin seçiminde daha seçici davranılmalı, alan ve dal ile ilişkilendirilmeli, öğretmenlerin hizmetiçi eğitimlerinden, mezunların istihdamından araç gereç teminine, yurt içi ve yurt dışı teknik desteklerine kadar katkı konusunda bağlayıcı protokol imzalanırsa ara değerlendirme de beklenen performans sağlanmadığında okul müdürü gibi hamiler de değiştirilmelidir.
Az sayıda proje okul ve az sayıda öğrenci işin içinde olmalı ki kaynaklar daha verimli kullanılabilsin diye düşünen okul müdürleri de bulunmaktadır. Öğrenci, öğretmen yöneticiler proje okulda olduğunu çeşitli ayrıcalıklarla hissetmelidir. Gerçekten ayrıcalıklı okullar olmalıdır. Mezunlarının ve öğretmenlerin okul hayatı boyunca sektörle iç içe olduğu sadece eğitim-öğretim günlerinde değil yıl boyu birlikte meslek yaşantısı kurulduğu, tüm öğrencilerin burslu olduğu, öğretmenlerin başarılı olduğu müddetçe okulda görev süresinin uzatıldığı, isteyen tüm öğrencilerin iyi şartlarda istihdam garantisinin olduğu okullar haline getirilmelidir.
Proje okullara öğrenciler kesinlikle sınav puanıyla alınmalı, proje okulunda çalışan idareci ve öğretmenlerin proje okulunu seçmesini sağlayacak ayrıcalıkları bulunmalı, hamilerin ve okulun proje okulu kapsamındaki sınırları netleştirilmeli, hamilerin okuldan üretim-istihdam beklentisine göre müfredatlar oluşturulmalı, öğrencilerin iş yerlerinde görmüş oldukları stajların artırılması ve verimli hale getirilmesi, okulun sıralı atamalara açılıp kadrolu öğretmen ihtiyacının giderilmesi gerekmektedir. Seçilen öğretmenlere ve idarecilere özlük ve maddi anlamda farklılık/avantajlar ve bu okullara gelmesi için sistemin kişileri güdülemesi gerekiyor. İşbirliği meslek alanı dışındaki tüm öğretmenlere atama ve yer değiştirme sistemi açık olmalıdır.
Sürecin kurgusu, yarınların teknik alandaki zeki öğrencilerini ortaöğretimde tespit edip yetiştirme projesi şeklinde olmalıdır. Nitekim İTÜ Denizcilik, Teknokent, İGA, Aselsan, Şile Savunma Sanayi v.b. bilhassa elektronik, savunma ve istihbarat alanlarında vatana hizmet edecek gençler yetiştirme amaçlı proje okulları açılmış olması çok yerinde uygulama olarak dikkat çekip göze çarpıyor. Bir okulun her alanda birden çok hami firması bulunmalı hatta bunların dışındaki firmalarla da iletişimi olmalıdır.
Alanında uzmanlaşmış tematik daha butik ve sektörle iç içe okullar kurmaya çalışmak daha iyi sonuçlar verecektir. Eski, kalabalık ve köklü okulların dönüşümünün sağlanması oldukça zor ve zaman alacaktır. İyi örnekler hep sıfırdan kurulan okullardır. Bu sağlandıktan sonra ne olursa olsun sadece özel seçimle ve sınavlı öğrenci almak gerektiğine inanılmaktadır.
Proje okullarında staj uygulaması kesinlikle 9. sınıftan başlamalıdır. Proje okullarında ve diğer okullarda ders saatleri azaltılarak kültür derslerinden azalan saatler yerine sanatsal dersler konulmalıdır. Seçmeli resim, müzik ve spor gibi dersler notla değerlendirilmemelidir.
Okulların maddi kaygısı olmamalı, firmalar kendi elemanını yetiştirdiği atölye ve laboratuarları kurup hatta öğrencilerini seçip sonrasında, burs, staj, istihdam sağladığı bir duruma dönüşmelidir.
İTO ve İSO gibi Odaların Meslek Komiteleri Hamiliği üstlenmeli, okul müdürleri dinlenilmeli, görüşü alınmalıdır. Okulun döner sermaye işletmesine uygun sipariş verilmelidir. Özel sektörün fason olarak dışarıya ürettirdiği ürünleri okulların döner sermayesinden karşılanması sağlanmalı, buna göre de okullara yatırım yapma şartı protokole eklenmelidir.
Proje okullarında çalışacak öğretmen ve idareciler protokol kapsamına alınarak özlük hakları proje olmayan okullardan farklı olmalıdır. Proje okullarında görev alacak meslek öğretmenlerinde özel sektör tecrübesi olanlara öncelik tanınmalıdır. Laboratuarların her beş yılda bir gözden geçirilerek iyileştirilmesi protokole eklenmelidir. Okulun fiziki ortamlarının iyileştirilmesi, mezun öğrenci istihdamında belli bir oran zorunlu hale getirilmeli.
Mesleki ve teknik eğitim proje-protokol okulları, sektörün yoğun olarak kümelendiği yerlerde kurulmalıdır. Öğrenciler uygulama derslerini firmalarda işbaşında uygulamalı ve usta-çırak sistemi dahilinde öğrenmelidir. Gerekirse kültür grubu dersleri senkron/asenkron uzaktan eğitim şeklinde verilebilmelidir. Esnek zamanlı ders ve çalışma sistemi uygulanabilmelidir.
Öncelikle proje okulları yönetmeliğinde bir değişiklik yapılarak öğretmen problemi çözülmelidir. Eğer aynı yönetmelik kalacaksa bir ek yapılarak ilk atama, mazeret grubuna açılmalı eğer eksik kalırsa yine bu yönetmeliğe göre öğretmen alınabilmelidir. Ayrıca okulda öğretmen açığı varken mazeretler hariç bir başka okula öğretmen göndermenin önü kapatılmalıdır. Ücretli öğretmenlerle proje ve hami okulda sürdürülebilir çalışmalar yapmak zor.
Dört bölümden oluşan bu yazı serisinin yayınlanmaya başlanmasından sonra 8.2.2023 tarihli Resmi Gazete’de konuya ilişkin yönetmelik değişikliği yayınlanmıştır. Yayınlanan yönetmeliğin (yeni) adı ise Milli Eğitim Bakanlığına Bağlı Özel Program Ve Proje Uygulayan Eğitim Kurumlarına Öğretmen Atama Ve Yönetici Görevlendirme Yönetmeliği olarak belirlendi. Bu değişikliklere göre; “Proje okulların belirlenmesi, öğretmen ve yöneticilerin atanmasında Bakanlık yetkili kılınmıştır. Proje okulu olarak belirlenme tespit kriterleri kaldırılmıştır. Öğretmen atama ve yönetici görevlendirilmesinde genel duyuru eklenmiştir. Aday ve sözleşmeli öğretmen ihtiyaç olduğunda değerlendirilebileceği getirilmiştir. Yönetmelikte değişiklik yeni düzenlemesinin taleplere cevap vermeyeceği, bazı teknik sorunlara ve aksaklıkların çözümüne yönelik olduğu yönünde yorumlar yapılmaktadır.
Özetle; onaltı sayfalık uzun bir dosya halinde ve dört başlıkta ele alınan mesleki ve teknik eğitim için hayati bu konuda acilen yeniden ciddi bir şekilde ele alınarak iyileştirilmeye ihtiyaç duyulmaktadır. Bu yazıya konu tüm çalışmaların yapılmasında emeği geçen öğrenci, öğretmen, meslek lisesi yöneticileri, üniversite temsilcileri, İTO-İSO teknik ekibiyle üye firma sahipleri ve çalışanlarına şahsım ve mesleki eğitim camiası adına şükranlarımı sunuyorum.
Kısa vadeli medyatik görüntü ve haberler yerine 2023 yılının her konuda olduğu gibi mesleki ve teknik eğitimin performans odaklı istihdam yapısına önemli katkılar sağlayacağı bir yıl olacağına inanıyorum.
Mesleki tanıtım rehberlik ve yönlendirme sisteminin öncelenerek işletilmesi, müdür yardımcısı ve öğretmen eksikliği, alan/dal şeflerinin görevlendirilmesi şekli, öğrenci kayıt sistemi, kişilere bağımlı kırılgan bir süreç tasarımının sürdürülebilir kurumsal yapıya evrilmesi, hamilik sisteminin yeterliliğinin artırılması, öğretmen ve öğrenciler için okulların cazip hale getirilmesi, öğrenci burslarının miktar ve kapsamının artırılması, öğlen yemeği ve ulaşım desteği de eklenmesi, döner sermaye çalışmalarının yeni bakış açısıyla düzenlenmesi, sürecin somut izleme-değerlendirme ve sonuç düzeltmelerinin yapılması, fiziki düzenleme katkı ve iyileştirmelerden daha çok işbaşında uygulamalı öğrenci ve öğretmene dokunurluğun artırılması, mezunların istihdam garantilerinin çoğaltılması, MESEM programının süreç içinde öğrenci yönlendirmesinin sağlanması, sektör firma çalışanlarının tüm meslek liselerine yaygın eğitim hayatboyu eğitim kapsamında kurs açma yetkisi/şifresi verilerek meslek edindirme, değiştirme, geliştirme ve uyum ile ustaöğretici iş pedagojisi konularında kurslar verilmesi, yükseköğretim kurumları sınavındaki barajın kaldırılıp kontenjanların artırılmasıyla oluşacak gereksiz üniversite diploması hayali yerine sınavlarda mesleki sorular sorulması, kendi alanında yapacağı tercihlerde kontenjan ayrılması ve ek puan/katsayının artırılması nitelikli meslek insanlarının yetişmesine daha faydası olacaktır.
Sektörlerde varolan nitelikli eleman ihtiyacının yeterince karşılanamıyor olmasının tek sorumlusu olarak meslek liselerimizi ve mesleki eğitim sistemimizi görmek olaya yüzeysel bakıştır. Sorun bu kadar yalın olmayıp karmaşık farklı sebeplere dayanmaktadır. Tüm bu bilinenlere rağmen meslek liselerimizde öğrencilerimize atölye ve laboratuvarlarda küçük becerilere dayalı üretim uygulamaları, işe yarar mal/hizmet üretebilmenin ve az da olsa kazanmanın hazzını tattırmak gerekiyor. ilk günden itibaren meslek sevgisi kazandırıcı planlı etkinlikler yapılırsa öğrencilerin mesleğinde çalışmasını kimse engelleyemez. Lise mezunu olarak yapılabilecek işler için üniversite bitirmek gerekmiyor.