1. Anasayfa
  2. Değerlendirmeler

Mesleki ve Teknik Anadolu Liseleriyle Sektör İşbirliği ve Özerklik

Mesleki ve Teknik Anadolu Liseleriyle Sektör İşbirliği ve Özerklik
0

Türkiye’de son on yıl içinde Cumhurbaşkanlığı düzeyinden başlayarak mesleki ve teknik eğitime özel önem verilmesiyle bu alanda yapılan düzenlemelerin özellikle Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) üyesi olarak illerde teşkilatlanmış odaların sektörler düzeyinde eğitime destekleriyle yeni bir boyuta ulaşmıştır.

İstanbul İli özelinde İstanbul Sanayi Odası (İSO), İstanbul Ticaret Odası ve Müstakil Sanayici İşadamları Derneği (MÜSİAD) gibi sektör temsilcilerinin İstanbul Milli Eğitim Müdürlüğünce “Mesleki Eğitimde Okul-Sanayi İşbirliği İstanbul Modeli” olarak isimlendirilen çalışma, bakanlık düzeyindeki politikalara da etki ederek ülke geneline yayılmaya başlamıştır. Bu kapsamda MEB’nın yasal bir düzenlemeye kavuşturduğu Merkez Mesleki ve Teknik Okullar Yönetim Kurulları yanında İl-İlçe Milli Eğitim Müdürlükleri ve MTAL Okul Müdürlükleri düzeyinde kurulların çalışmaya başlamasıyla mesleki eğitim konusundaki kararlar yerel düzeyde alınarak uygulanmaya başlanmıştır. Hatta projeye dâhil okul yöneticileri ve öğretmenlerinin yerelde belirlenip görevlendirilmeleri için Milli Eğitim Bakanlığına teklif edilmeye başlanmıştır.

Özerklik; görevlerini daha etkili yerine getirmesine yetecek şekilde bir kişiye, kurula veya kuruma yetki verilmesidir. Yasal düzenlemeyle kuruluşa kendi kendini yönetme hakkının tanınmasıdır. Kamu kurum ve kuruluşlarının üstlendikleri hizmetleri kendi inisiyatifleriyle düzenleyebilmeleridir. Özerk örgütler, karar organlarını serbestçe oluşturup, karar alma ve aldıkları kararları uygulama hakkına, harcama yapmaya yetkili olmalarıdır. Kısaca, yetkilerin çoğunluğunu merkezden yerele devredilmesi ve okul yönetimlerinin güçlendirilmesidir.
Eğitim-öğretim alanında okul özerkliği konusu literatürde; yönetsel, mali, öğretimsel ve örgüt içi özerklik olmak üzere dört başlık altında incelendiği görülmektedir. Bu konuda ülkemizde yapılmış çeşitli araştırmalarda öğretmen, yönetici, öğrenci, idari ve mali boyutta çeşitli sonuçlar çıkarılarak diğer ülkelerle karşılaştırılmıştır. Ancak bu çalışmalar arasında meslek liselerinde yapılmış kapsamlı araştırmalar bulunmamaktadır.

Eğitim alanında beş yılda bir yapılan Milli Eğitim Şuraları, isteğe bağlı gerçekleştirilen çalıştayların, yılda bir iki defa yasal zorunluluktan toplanan İl/İlçe Milli Eğitim Komisyonların, okullardaki öğretmenler kurulu ve sınıf/şube/ders zümre toplantılarının varlığı ve öğretimsel özerkliği kısmen sağlaması ve her okul düzeyinde var olan okul-aile birliklerinin ötesinde karar alma ve uygulamada rol, yetki ve sorumluluk paylaşımı bulunmadığı bilinmektedir. Mesleki ve teknik eğitim alanında ise sektörü temsil eden Oda ve temsilci mesleki sivil toplum örgütlerinin nitelikli insan yetiştirilmesi adına sürece tam dahil olma girişimleri son yıllarda yaygınlaşmıştır. Bu konu henüz sistematik bir hale ulaşmamış olsa da her geçen gün artan bu çalışmalardan beklentiler de artmaktadır.

Eğitimde özerklik temelinden hareketle olmasa bile yerelde yürütülmeye başlanan bu çalışmaların aynı zamanda özerklik adına küçük başlangıçlar olarak kabul edilebilir. Bu durumun asıl aktörleri meslek liselerinin yönetici ve öğretmenlerince nasıl anlaşıldığı ve algılandığının bilinmesi çalışmaların devamı ve başarıya ulaşması adına önem arzetmektedir.

Covid-19 Pandemi sürecinin araya girmesiyle sektörle yürütülen proje ve işbirliği çalışmaları da diğer tüm eğitim faaliyetleri gibi olumsuz etkilenmiş olsa da yapılanların izleme, ölçme ve değerlendirmesi yapılarak hedeflere ulaşılma düzeyinin belirlenmesi gereklidir. Süreç içinde yer alan tarafların yapılanları/yapılamayanları nasıl algılayıp yorumladığının da bilinmesi sürecin başarıyla devam edebilmesinin ön koşulu sayılmalıdır.

Bu amaçla resmi izinle uygulanan anket; İstanbul İli evreninde 33 ilçesinde sektörle işbirliği protokolü imzalamış okullar arasından rastgele seçilen 51 (ellibir) Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesinde (MTAL veya kısaca meslek lisesi/okul) görev yapan yönetici ve öğretmenlerinden 306 (üçyüzaltı) kişi tarafından doldurularak bilgi toplanmıştır.

Araştırma varsayımı olarak “Mesleki ve Teknik Anadolu Liseleri ile sektör işbirliğinin okul özerkliğine olumlu yönde etki etmekte, yönetici ve öğretmenlerce olumlu algılanmaktadır” belirlenmiştir. Katılımcıların 35 (otuzbeş) soru toplamına ortalama olarak % 47,79 oranında “katılıyorum”, % 21,13 oranında “kararsızım” ve % 11,59 oranında “fikrim yok”, % 19,48 oranında “katılmıyorum”, cevabı verdiği görülmektedir. Kararsızım seçeneğini işaretleyen katılımcıların tercihlerini eşit oranda (yarı yarıya) katılan ve katılmayan cevaplarına dahil edildiğinde; % 58 “katılıyorum” ve % 30 “katılmıyorum” şeklinde daha net bir tablo ortaya çıkmaktadır. Buradan hipotezin % 58 oranında yine orta düzeyden doğrulandığı söylenebilir. Katılımcıların verdiği cevapların ortalama değeri x = 2,97 ( 4 dört üzerinden) olarak hipotezin doğrulandığı ve gerek sektörle işbirliğinin gerekse bu çalışmaların okul özerkliğine etkisinin olumlu algılanma düzeyinin iyi olduğu görülmektedir.

Meslek lisesi yönetici ve öğretmenlerinin, özerklik konusunda verdiği cevaplara göre en yüksek düzeyde desteklenen ilk üç sıradaki görüş; “Okul özerkliği, hesap verebilirlik ilkesinin uygulanmasına bağlıdır.”, “Yönetici özerkliğinin temeli; insana, yöneticiye ve sisteme güveni gerektirir.”, “Eğitimde özerklik için yasal düzenlemeler gerekmektedir.” Olarak oylanmıştır. Okul Sektör İşbirliği Modeli, Proje ve Protokolün uygulanması konusunda ise en çok desteklenen fikirlerden ilk üç sırayı; “Mesleki ve teknik eğitime atfedilen değerin artırılmasına katkı sağlanmıştır.”, “Mesleki ve teknik eğitimde eğitim-istihdam-üretim ilişkisi güçlendirilmiştir.”, “Mesleki ve teknik eğitimde rehberlik, erişim imkânları artırılmıştır.” Olarak desteklenmiştir. En düşük düzeyde desteklenen son üç fikir ise; “Okullarımızda yaşanan disiplin problemleri, şiddet, bağımlılık gibi yaşanan sorunların azalmasına ciddi katkısı olmuştur.”, “Firmayla işbirliğiyle okulda üretim yapılması okul mali özerkliğine katkı sunmaktadır.”, “Okul yöneticileri, mevcut sistemde personeli ödüllendirme konusunda yeterli özerkliğe sahiptir.” Belirlenmiştir.

Ortalamanın altında desteklenmiş olan onsekiz soruya bakıldığında; Okul yöneticilerinin personellerini ödüllendirme konusunda yeterli özerkliğe sahip olmadıkları, öğrenciler arasındaki disiplin, şiddet ve bağımlılık sorunlarının azalmasına ciddi katkısı bulunmadığını, okuldaki üretimin ekonomik özerkliğe yeterince katkı sunmadığı, yurtdışında yatırım yapan iş insanlarının ihtiyaç duyduğu meslek elemanlarının yeterince yetiştirilemediği, hamilik kapsamında öğretmen ve öğrencilere özel eğitimler verilemediği, okul yöneticilerinin görevlendirilmesinde sektörün söz sahibi olmasının mesleki eğitimin gelişimine olumlu etkisi olmadığı, firmaların başarılı öğrencilere burs, staj ve istihdamda beklenen desteği sunmadıkları, hamilik projesinin okulun kurumsal özerkliğine düşük düzeyde olumlu katkı sunabildiği, öğrencilerin meslek ahlakı ve ahilik değerlerine sahip olarak yetişmesine düşük düzeyde katkı sağlayabildiği, okul atölye ve laboratuvarlarının donanım ve teknolojik altyapılarının sektörle yeterince uyumlu hale getirilemediği, firmaların öğrenci ve öğretmenleri kültürel ve açıdan fuar-seminer-yarışma ve konferansları katılımı düşük oranda destekledikleri, yine hami firmaların; müfredatların güncellenmesine yeni yaklaşım geliştirilmesi, yerel düzeyde sorunların çözümüne katkı ve eğitim ortamı ve insan kaynaklarının geliştirilmesinde düşük düzeyde destek verdikleri sonucu çıkarılabilir.

Cevaplayıcıların “kararsızım” cevabı verilen sorulara bakıldığında; okul, öğrenci ve öğretmen özerkliğinin sağlanmasıyla eğitimde başarının artacağı, okul yöneticileri finansal kaynakları yönetme yeterliliğine sahip olduğu, okul yöneticilerinin özerk olması, öğretmenlerin mesleki başarısını ve gelişimini artıracağı, okul yönetici ve öğretmenleri esnek öğretim programları uygulayacak yetkinliğe sahip olduğu, özerkliğin kişisel ve keyfi davranışları yol açabileceği, yurtdışında yatırım yapan iş insanlarının ihtiyaç duyduğu meslek elemanları yetiştirilmekte olduğu, eğitim camiası olarak eğitimde özerkliğin kültürel açıdan bize uygun olmadığı konularında kararsız kaldıkları ve tereddütleri olduğu anlaşılmaktadır.

Bu itibarla meslek liselerinin eğitim-öğretimde özerklik yaklaşımlarına daha sıcak ve olumlu bakabilecekleri beklenmiştir. Ancak en yüksek düzeyde desteklenen sorulara verilen; hesap verebilirlik ilkesinin uygulanmasını, insana-yöneticiye ve sisteme güveni, yasal düzenlemeleri temel şart olarak gören cevaplara bakınca eğitim yönetiminde genel güven eksikliği olduğunu düşündürmektedir. “Eğitim camiası olarak özerkliğin kültürel açıdan bize uygun olmadığı” yargısının az desteklenmiş olması iyi bir durum olarak bu konuda çalışma yapılması, uygun yasal düzenlemeler ve eğitimler sonrası özerkliğin eğitimde uygulanabileceğini düşündüklerini ortaya koymaktadır.

Anket soruları sonunda cevaplayıcıların aynı konularda sorular dışında belirtmek istediği fikirlerini serbestçe yazabilmesi için açılan bölüme kırkiki fikir paylaşılmıştır. Bu fikirleri ortak yönleri dikkate alarak tasnif edildiğinde; okul-sektör/sanayi işbirliği İstanbul Modeli kapsamında proje okul olarak seçilen bir veya fazla firma ile protokol imzalayarak Hamilik Çalışması yürütülen okullardan bu konuda gelen fikirler, okul özerkliği konusundaki fikirler ile mesleki eğitim geneli hakkında fikirler olarak üç ana başlık altında değerlendirilmiştir. Genel olarak bu çalışmaları destekleyenler çoğunlukta ve karşı olanlar azınlıkta olmasına rağmen kişilerden ve uygulamadan kaynaklı eksik ve aksaklıkların görüldüğünü belirtenler de olmuştur.

Sektörün, proje okulun yönetimine katılması eğitim yönetimine farklı bir boyut getirmiştir. Ankette verilen serbest cevaplardan okul yöneticilerinin sektör temsilcisi hami firmayla yapılan protokolle daha çok ekonomik destek gerektiren yatırım/donanım ihtiyaçlarının karşılanmasını bekledikleri belirtilmiştir. İlk yıllar uygulamasında zihinsel dönüşüm gerçekleşene kadar karşılıklı çeşitli beklenti ve algı farklılıklarının da olmasını normal karşılamak gerekir.

Sektörden bir firma ile Hamilik Protokolü imzalamak suretiyle işbirliği yapan okul yöneticilerinden; henüz bu projenin faydasını göremediklerini, hamilerin daha aktif ve profesyonel davranmalarını beklediklerini, okula maddi destek beklentilerinin karşılanmadığını, hamilerin sadece bir alandan değil okuldaki diğer alanlardan da seçilmesi gerektiğini, hamilerin seçiminde de kriterler olması ve daha dikkatli seçilmesini, bu çalışmaların MEB’nca düzenli raporlaştırılarak takip ve denetlenmesi gerektiğini, hamilerin okul ve öğrencilerden bekledikleri niteliklerle eğitimin hedeflerinin örtüşmeyebileceğini, hamilerin ve sektörün de eğitime ihtiyaçları bulunduğunu, hamilerin belli zaman aralıklarıyla değiştirilmesinin faydalı olacağını, hamilerin daha istikrarlı ve niyetlerinde samimi olmalarını beklediklerini, hamilerin okulları ticarethane gibi görmelerinin doğru olmadığını, bazı okullara hamilere projenin dayatma ve zorlamayla olumlu neticeler alınamadığını, sektör işbirliğinde okula teknolojik destek, staj, burs ve mezun istihdamının en önemli konular olduğunu, en çok atölye donanımlarının sektöre eşdeğer düzeye çıkarılmasını beklediklerini, projenin okula olumlu bir hava kattığını hatta daha ileri giderek tüm meslek liselerinin sektöre devredilmesi gerektiğini beyan edenler olmuştur.

Sektörle işbirliğiyle ilişkili genel olarak da mesleki ve teknik eğitim için; mezunlardan istihdam edilenlere asgari ücretin üstünde hak ettikleri ücretin verilmesini, öğretmenlerin teknik açıdan kendilerini yenilemeleri için iki yılda bir değerlendirilmelerini, okullarda eğitim verilen alanların okul çevresindeki sektörlerle uyumla hale dönüştürülmelerini, veli desteği olmadan çocukların mesleki eğitime ilgilerinin artmayacağını, öğrencilerin alan tercihlerini isabetli yapamadıklarını, teknolojinin üst düzeyde olduğu alanlarda bazı öğrencilerin akademik düzeylerinin yetersiz kaldığını, bir okulda okul müdürünün ve yönetiminin nitelikli olması halinde her şeyin daha güzel olabileceğini, okul yöneticilerinin seçiminde liyakate önem verilmesi gerektiğini, öğretmen yetiştirmeye özel önem verilmesini, okul yönetimlerinin sektör işbirliği ve iletişimi konusunda özel eğitime tabi tutulması gerektiğini belirtmişlerdir.

Okul özerkliği konusuyla ilgili olarak; eğitimde özerkliğe karşı olduğunu açıkça beyan edenlerin yanında, torpili ve sendikal adam kayırmacılığını artıracağını, sendikaların kötü kişi ve uygulamaları korumamaları gerektiğini, belediyeler ve yerel kurum/kuruluşlarca okulların madden desteklenmesi gerektiğini, özerkliğin okulu şirket gibi görmeye ve yönetmeye yol açabileceğini, okulların bütçe konusunda kısmi özerk hale getirilebileceğini, özerkliği kısmı olarak pilot uygulamalarla test ederek yol alınması gerektiğini, mali özerklik verilmesi halinde dezavantajlı bölgelerde okulların zor duruma da düşebileceğini, okul yönetimlerinin hastanelerde olduğu gibi profesyonel işletmecilerden seçilebileceğini, özerkliğin yasal sınırlarının çok iyi belirmesini, yöneticileri bu konuda deneyip değerlendirmek gerektiğini, okulların öğrencilerini seçerek almaları gerektiğini, okul harcamalarından sektör temsilcilerinin de söz hakkı olması gerektiğini beyan etmişlerdir.
Sınavla öğrenci alan ortaöğretim kurumları (liseler) ve üniversitelere öğrenci kayıtlarının merkezi sınavla yapılıyor olması başta olmak üzere birliktelik gerektiren konularda ortaya çıkması muhtemel farklılıklar sorun oluşturabilecektir. Henüz okul yöneticiliğinin eğitimi verilen, yetiştirilmesi, seçilmesi, atanması, yer değiştirmeleri, kariyerleri konusunda kabul görmüş işleyen bir sistematiği olmayan, profesyonel bir meslek görülmeyen, kişilerin de kazanılmış daimi görev unvanı olarak kabul edilememiş olması çok farklı uygulamalarla karşılaşılacağı, bunun zaten tartışılmakta olan eşitsizliği artıracağı ve karışıklıklara sebep olacağını düşündürmektedir. Şu an yöneticileri mevzuatı farklı yorumlamaları sebebiyle yapılan şikâyetlerin, özerklik altında kişilerin yönetim tarzı farklarıyla birlikte özellikle taleplerin yerine getirilmediği durumlarda emsal gösterileceği açıktır.

Mesleki ve Teknik Anadolu Liseleri ile sektör işbirliğinin okul özerkliğine olumlu yönde etki edip etmediği, bu okullarda görev yapan yöneticiler ile atölye ve meslek dersleri öğretmenlerince olumlu/olumsuz algılanma durumu için iddialı bir yargı ve sonuç bildirebilmek zordur. Bunun için aynı okullarda sektör işbirliği öncesi özerklik algısı hakkında veriye sahip olunması veya aynı çalışmanın şu anda okul-sektör işbirliği uygulaması yapılmayan eşdeğer diğer meslek liselerinde de yapılarak karşılaştırma yapılması gerekmektedir. Öte yandan aynı okullarda görev yapan kültür dersleri öğretmenlerinin de fikirlerinin alınması faydalı olacaktır. Bu konuda çalışma yapacak araştırmacıların bu hususları da göz önünde bulundurması gerekmektedir.

(*) Bu yazı, Öncü Yöneticiler Derneğince düzenlenen “2023 Eğitim Vizyonu, Salgın Krizi ve Dijitalleşme Bağlamında Okul Özerkliği” konulu İSPC-2021 Konferansında bildiri olarak sunulan çalışmamın özetidir.

Facebook Yorumları

Erol DEMİR 1967 yılında Gölcük’te doğdu. Piyale Paşa İlkokulu, Gölcük İmam Hatip Ortaokulu, Gölcük Endüstri Meslek Lisesi, Anadolu Üniversitesi Bilecik Meslek Yüksekokulu Elektronik programını ve Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi. Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde İşletme Yöneticiliği alanında yüksek lisansı “Eğitim Yöneticilerinin Sorunları ve Çözüm Önerileri” konusunda tezini tamamlamıştır. Halen İstanbul Ticaret Üniversitesinde işletme alanında doktora öğrencisidir. 1990 yılında Türkkablo fabrikasında kalite kontrol teknisyeni olarak çalıştı. Öğretmenlik hayatına 1991 yılında Hakkari’de başladı. 1994 yılında Gölcük Mesleki Eğitim Merkezi’ne elektronik öğretmeni olarak atandı. 1995 yılında müdür yardımcısı oldu. 2000 şubat ayında Gölcük Mesleki Eğitim Merkezi Müdürü oldu. 2003 yılında Gölcük İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünde Şube Müdürü olarak çalışmaya başladı. Aralık–2007 ile Haziran-2016 arası İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğünde Şube müdürü olarak çalıştı. Temmuz – 2016 Bakırköy İlçe MEM, Temmuz-2022 İstanbul İl MEM, Ekim-2023 Küçükçekmece İlçe MEM Şube Müdürü olarak görevine devam etmektedir. Evli ve 3 çocuk sahibidir.

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir

Yorumunuz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.