Yeni yazıma hepimizi düşündürecek bir soru cümlesiyle başlamak istiyorum. Bir eğitimci olarak ben de sıklıkla üzerine düşünüyorum.
“Nasıl bir öğrenme ortamı?”
İçerikte cevaplayacağınız pek çok alt başlık ortaya çıkacaktır; öğrenme verimliliği, alanın mimari standartları, eğlenceliliği, öğrencideki potansiyeli arttıracak fiziki imkanlara sahip oluşu vb. Hepsine az az ama en çok içlerinden birine değinmek isterim.
Öğrenme verimliliği bakımından ele aldığımızda; bolca görsel materyalin kullanıldığı, öğrencilerin öğrenme deneyimlerini yaparak yaşayarak kalıcı hale getirdikleri alanlar kuşkusuz oldukça kalıcı ve verimli öğrenme alanlarını oluşturacaktır.
Mimari standartlar bakımdan; öğrencilerin grup çalışmalarına ve bireysel çalışmalarına uyum sağlayacak masa,sıra, minder vs. içeriklere sahip, ortak öğrenme alanı olan, bireylerin birbirlerinin seslerini duyabilecekleri mesafelerde, yalıtımlı ortamlar vb. özelliklere sahip olmalıdır.
Eğlencelilik; ki bence aralarındaki en önemli maddedir. Bir öğrenci öğrenme ortamına geldiğinde öğrenmenin o keyifli yolculuğuna kemerlerini mutlu takarak hazırlanmalıdır. Rengarenk ama çok da göz yormayan, öğrencinin yaratıcılığını destekleyen materyallerin olduğu, ürünlerini özgürce paylaşabildiği, oyun oynayabildiği bir alan öğrenmek için ne eğlenceli olurdu değil mi?
Öğrencideki potansiyeli arttıracak fiziki imkanlara sahip oluşuna baktığımızdaysa düşünmemiz gereken çok madde var; burayı materyal açısından değerlendirebiliriz. Öğrenme materyallerine baktığımızdaysa; atık malzemelerden başlayıp, özenle hazırlanmış teknolojik ürünler, Web 2.0 araçlarına kadar geniş bir yelpazede birçok alanı ele alabiliriz.
Bu birkaç maddeyi yazarken bile zihnimde öğrenme ortamı fikirleri artmaya başladı, bu kadar bilginin organize edilmesi de tabii öyle kolay olmayacaktır. Eminim sizler de farklı öğrenme ortamlarını çalıştığınız kurumlarda oluşturuyor, verimliliklerini deniyor, yaratıcı düzenlemeler yapıyor, bakış açınızı gelişen yeni neslimize uyum sağlayarak dönüştürüyorsunuzdur.
Tüm bu maddelerle birlikte düşünmemiz gereken en önemli alanın sınıf değil, genel bir öğrenme ortamı olması kanaatindeyim. Bir öğrenci için okul, sınıf, atölye, spor salonu, gezi alanları, tuvaletler, yemekhaneler, kantin, okul bahçesi vb. formal öğrenimi esnasında birçok öğrenme ortamı vardır. Biz kendi alanımızda sınıfımızda yaptığımız ufak değişiklerle öğrencilerde oluşturduğumuz farkındalıklarla kurum çatısı altındaki her çocuk için örnek ortamları da oluşturabilmiş oluruz.
Sınıfımızda kurduğumuz atık alanı, öğrencide geri dönüşüm bilinci oluşturarak kurum sınırları içinde ve dışında geri dönüşümlerini biriktirip,çöpünü doğru ayrıştırma bilinci kazandırır.
Sınıfımızdaki masaları grup şeklinde yerleştirmemiz 21.yy’ın çok önemli becerilerinden biri olan grup çalışması, dayanışma, birliktelik, görev paylaşımı becerilerini destekler. Grubundaki dinamizmi çözen öğrenci; geride kalan el uzatmayı, gerektiğinde fedakarlık yapmayı, başına gelse de gelmese de karşısındakinin duygusuyla hemhal olmayı, merhamet ve empatiyi öğrenir ve bunu hayatına yansıtır.
Sınıfınızı temiz tutmanız ve bu noktada çocuklarınızın da göreceği şekilde gayret gösterdiğinizi ifade etmeniz, öğrencinin okulu temiz tutmasını, çevresini temiz tutmasını, hatta doğaya saygı bakımından iyi bir vatandaş olmasını destekler.
Öğrenme alanını akıllı tahtanın dışına çıkarıp aldığınız rulo kağıtlarla ve beyaz tahtalarla öğrenime devam etmeniz, öğrenciye çağın gerisinde kalmayı değil, teknolojinin her zaman zorunlu olacağını ve onun bir amaç değil araç olduğu izlenimini verir. Bir yazıda okumuştum, “Elektrik kesildiğinde kesilen öğretmenlerden misiniz?” diye bir soru vardı. Ve o ana kadar bunu hiç düşünmemiştim. Fark ettim ki akıllı tahta uygulamaları, Z kitaplar bizi kendilerine bağlı tutup mesleki yaratıcılığımıza ket vuruyorlar. Kullanmayalım diyemem, kullanmak durumundayız ama biz neden beyaz tahtada kendi zihin haritamızı yapıp, kendi öğrenim akışımızı oluşturmayalım ki ? Bir kez denediğinizde ifade etmeye çalıştığım noktayı anlayabilirsiniz, o dersin keyfi bambaşka oluyor…
Sevgili meslektaşlarım; kısacası istediğimiz kadar nitelikli kitaplara, materyallere, öğrenme ortamlarına sahip olalım değişmez gerçekler vardır. Öğretmenin öğrenme ortamı her yerdir, materyali her şeydir ve kendisi, bunları doğru ve organize kullanışı nitelikli, kalıcı öğretim için her şeyden daha değerlidir kanaatindeyim. Dünya’yı değiştirmeye sınıflarımızdan başlayalım…
Sevgiler