Tipik bir sınıfa girdiğinizde öğretmenin sürekli hareket halinde olduğunu görürsünüz.
Olabileceği en iyi öğretmen olmak adına birçok öğretmen gereğinden fazla öğretir. Kendilerinden vermeye, yardım sağlamaya, hatırlatmaya, yönetmeye, danışmanlık yapmaya kendilerini o kadar kaptırmışlardır ki öğrencilerinin kendi başlarına öğrenmesi bir alan bırakmazlar.
Öğrencilerinin yalnızca kendileri için öğrenmesine, düşünmesine, kendileri için üretmesine izin vermezler.
Yaptıklarınız ve söyledikleriniz elbette önemli ama aynı derecede yapmayıp söylemedikleriniz de önemli…
Bu ne demek?
Okulda gün boyunca aslında yapmak gereken en iyi şeyin dilinizi tutmak, geri planda durmak ve öğrencilerinize nefes alacakları alanlar yaratmanız gereken zamanlar vardır.
Neden bu böyle?
ÇOK FAZLA SİZ, size ihtiyaç duyan ve bağımlı öğrenciler yaratır.
Gereğinden fazla öğrettiğinizde öğrencileriniz sürekli olarak sizin verdiğiniz bilgi ve yönlendirmeye ihtiyaç duyar. Bu durumda kendilerine ve becerebileceklerine güvenmez olurlar.
Yapabilecekleri şeyler hakkında özgüvenlerini kaybederler ve hem kendileri hakkında hem de kendileri için daha az düşünür hale gelirler.
ÇOK FAZLA SİZ, sıkılma, motivasyon düşüklüğü ve davranış bozukluğuna neden olur.
Her zaman merkezde, önde ve arasında her yerde olduğunuzda öğrenciniz rahatlıkla pasif dinleyici olabilir. Onlara verdiğiniz çalışmayı yaparken güven ve zorlanma hissetmedikçe sıkılırlar ve size her an sorun çıkarabilir hale gelirler.
Sandalyelerine gömülürler, umursamaz görünürler, siz bilmeseniz de hemen yargılarlar, şikayet ederler.
Kendileri, davranışları, ve sizin onlara verdiğiniz sınıf çalışmaları ile ilgili sorumluklarını almaya isteksiz, motivasyonsuz ve çekingen öğrenciler haline gelirler.
ÇOK FAZLA SİZ, davranışa etki etme gücünüzü ve öğrenciyle bağ kurmanızı olumsuz etkiler.
Eğer sınıfınız SİZ MERKEZLİYSE, eğer öğrencilerinizin kendileri için yapmalarına yerine , öğrencileriniz için yapma alışkanlığındaysanız, öğrencileriniz kısa sürede sizden yorulacaktır. Boğucu öğretim tarzınıza içerleyecek ve ilişki kurma çabalarınızı geri püskürteceklerdir.
BAĞ, öğrencileri sizden hoşlandıklarında, sizi sevdiklerinde, onların yetenek ve becerilerine, ilgi alanlarına saygı duyduğunuzda kolayca kurulur. Ne zaman geride duracağını bilmek, onlar için daha önceden hazırladığınız zorlayıcı çalışmalar başbaşa bırakmak; güven inşa etmek ve davranışları etkileyici bir bağ kurabilmek için ana anahtardır.
DENGEYİ SAĞLAMAK
Etkin öğretme yüzde elli, elli dengesi ile olur.
Öğrencileriniz için yapabileceğinizin en iyisini yaparsınız. Harika dersler planlarsınız. Sınıfınız iyi yönetirsiniz ve onların öğrenme hakkını gözetirsiniz. Onlara ilham verirsiniz. Görevi başarıyla sonuçlandırabilecekleri araçları da onlara sağlarsınız.
Ama bu noktadan onların ilerleyebilmeleri gerekir.
Bulmacayı çözmeleri, eksik parçayı bulmaları, becerilerini kullanmaları, bir paragraf yazmaları, bir deneyi yürütebilmeleri, bir projeyi inşa etmeleri gerekir. Sizden gelebilecek azar azar, temkinli ilave destekle…
Öğrencilerinize, onları yapmaya hazırladığınız şeyleri yapmaları için izin verin. Onları başarmaları için hazırlayın. Anladıklarından emin olmak için gözleyin. Ve sonra geriye çekilip gözlemleyin.
Göreceğinizden büyüleneceksiniz.
Sınıfınızda dengeyi tutturduğunuzda, öğrencinize öğrenmeleri, gelişmeleri ve kendi ayakları üzerinde durabilmeleri için zaman ve alan bıraktığınızda…
Böylece azimli, bağımsız ve sınıfınızın bir parçası olmaktan gurur duyan öğrencilerden oluşan bir sınıf yaratacaksınız.
Aslından çeviridir.
Çeviren: Ayşin Bozkoyunlu
Kaynak:
https://www.smartclassroommanagement.com/2012/07/14/why-your-students-need-breathing-room/