Antalya civarında yangın söndürme faaliyetleriyle uğraşan bir arkadaşımdan şöyle bir mesaj aldım:
“Sen gecenin birinde telefonun acı acı çalmasıyla uyanıp da ormanda yangın var dendiğinde sıcacık yatağını terk edip ailenle bile helalleşmeden koştun mu?
Sen hiç gecenin bir yarısında tek bir ağaç yanmasın diye arazözle çıktığın yerden gündüz yürüyerek inmekten korktun mu?
Sen hiç orman cayır cayır yanarken yuvarlana yuvarlana yokuş aşağı indin mi?
Sen hiç günlerce orman yangınında kalıp da yorgunluktan ateşin birkaç metre ötesinde canını arkadaşına emanet edip de taşı yastık yapıp uyudun mu?
Sen hiç dumandan zehirlendin mi, ambulansta yapılan ilk müdahaleden hemen sonra yine koşa koşa ekip arkadaşlarının yanına yangına müdahaleye gittin mi?
Sen hiç günlerce yangında kalıp, üstün başın is ve duman kokusu, saç sakal karışık evine gittin de çocuğunun senin tanıyamadığı oldu mu?
Sen hiç tek bir ağaç daha yanmasın diye mücadele verirken arkanı saran ateşi görmediğin için öldün mü?
Eğer bunlardan sadece birine bile evet diyorsan konuş. Konuş da tecrübenden yararlanalım. Ama bunlardan birine bile evet diyemiyorsan sus Allah aşkına, neye kime inanıyorsan onun adına sus da biz işimizi yapalım. Gerekirse de ölelim.”
Ülkemizin son günlerde yaşadığı yürek dağlayıcı yangınlar ülkesini, insanlığı ve canlıları seven herkesi derinden üzdü. Fakat yangınlar hakkında medyada herkes yazdı ve konuştu. Yangınlar hakkında konuşurken ilk olarak yangın söndürme görevlilerini anlamak gerekiyor. Onlar yangınlara karşı göğsünü siper eden gerçek kahramanlar. Dışarıdan bir seyirci olarak konuşmak ve yazmak oldukça kolay. Fakat ateşin içinde kalıp yangını söndürmeye çalışan kahramanlar konuşmaya, yazmaya, su içmeye bile zaman bulamadan çalışıyorlar. Öylesine özveri ile çalışıyorlar ki bazen canlarını bile kurtarmaya fırsat bulamadan alevlerin ortasında kalıp kendilerini feda ediyorlar. Yangın söndürmek için çalışan bu kahramanlara ülkemizin gerçekten teşekkür borcu var. Bütün yangın söndürme kahramanlarını canı gönülden tebrik ediyorum.
Bu üzücü olaylardan bir eğitimci olarak önemli dersler çıkarmamız gerektiğini düşünüyorum. Öncelikle yangınları önlemek için gerekli sorumluluk bilincini çocuklarımıza kazandırmak için olağanüstü bir gayret sarf etmeliyiz. Bu amaçla canlıları sevmeyi ve korumayı bütün insanımıza benimsetmeliyiz. Doğal yaşamı korumak ve en küçük bir canlının canını bile canından aziz bilecek bir bilinci bütün insanımıza kazandırmalıyız. Bu amaçla eğitimcilere önemli görevler düştüğünü düşünüyorum. Ormanların bir ülkenin en değerli hazinesi olduğu gerçeğinden hareketle vatan sevgisini her vatandaşımızın kalbine yerleştirmek en önemli eğitim gayesi olmalıdır. Bununla birlikte ormanları korumak için canla başla çalışan görevlilerle tam bir empati kurmak için çalışmalıyız. Bu amaçla görmediğimizi ve bilmediğimizi anlamak ve tanımak için çalışmalıyız. Okullarda çocuklarımızı itfaiye görevlileri ve ormanlarda çalışan yangın söndürme görevlileri ile tanıştırmalıyız. Böylece yangınların dehşet verici boyutunu yakından tanımalarını sağlamalıyız. Aynı zamanda yangın söndürme görevlileri ile derinden bir empati geliştirmelerini sağlamalıyız.
Yangına sebep olanlara verilecek ağır cezai müeyyideleri hukukçuların değerlendirmelerine bırakıyorum.
Orman yangınları ile mücadele edecek uçak ve helikopter filosunu en az İHA ve SİHA hava gücü kadar güçlendirmemiz gerektiğini düşünüyorum. Bu konudaki önlemleri almayı devlet yetkililerinden bekliyorum.
Orman yangınları ormanlarımızı ve içindeki canlıları yok ederken biz eğitimciler canlıları sevmek, insanı sevmek, vatanımızı sevmek için eğitim vermeye canla başla devam etmeliyiz. Yurdumuzun yanan ormanlarını yeniden yeşertmek için ağaç dikme seferberlikleri başlatmalıyız.
Yazıma son verirken orman yangınlarında şehit olan vatandaşlarımızı rahmetle ve minnetle anıyorum.