1. Anasayfa
  2. Değerlendirmeler

Özel Öğretim Kurumlarının Temel Problemi “Kurs” Meselesi

Özel Öğretim Kurumlarının Temel Problemi “Kurs” Meselesi
0

Özel öğretim kurumları yasal mevzuat ve piyasa uygulamaları bakımından tarihinin en belirsiz ve zor dönemini yaşamaktadır. Bu belirsizlikle ilgili sebepler çoktur ve her gün büyümeye devam etmektedir. Bunların içerisinde şüphesiz en kritik konulardan biri “Kurs” meselesidir. Bu meselenin gelişim sürecine başından itibaren şöyle bir bakmakta fayda vardır.

Öncelikle dershaneler ve sınav hazırlığı için açılan kurslar uzun yıllar kendilerini geliştirerek bugünlere gelmiş ve sınav sistemi değişmediği için tercih edilmeye devam etmişlerdir. Zaman zaman bu durum şikayet konusu olsa da sektör her zaman büyümesini sürdürmüştür.

Hal böyle iken dershanelerin MEB tarafından problem olarak görülmesinde şüphesiz en temel gerekçe, bu sistemin eğitim sistemine alternatif olarak büyümesi ve her öğrencinin almak zorunda olduğu bir hazırlıkmış gibi algılanması olmuştur. Burada MEB ortaya koyduğu bir eğitim sistemini çürüten mekanizma olarak sınavları değil de kursları görmüş ve ortadan kaldırmak istemiştir. MEB’in o günkü diğer gerekçeleri kısaca ;

  • Ailelerin evindeki bir ineği bile satmak zorunda kalarak bu kurumlara çocuklarını gönderiyor olması düşüncesi,
  • Sektörün aşırı pazarlama faaliyetleri sonucu dershane hazırlığının ilkokul seviyelerine kadar inmiş olması ve gidişatın bu yönde devam etmesi,
  • Dershanelerin her geçen gün artması ve sanki üniversite sınavlarını kazanmanın tek yolu gibi algılanması ve bu algının giderek büyümesi,
  • Bugünkü adı ile FETÖ yapılanmasının o gün sektörde aşırı derecede ağırlığının olması,
  • Çocukların oyun çağında oyunu bırakarak bir yarışın içerisine sokulması,
  • Dershanelerin aileler nezdinde ağırlığının okuldan daha öne çıkması idi.

Öncelikle bu durumdan kurtulmak için dershaneler kanunla kapatılmış ve girişimcilerinin mağduriyet yaşamaması için onlara temel lise türüne dönüşüm hakkı tanınmıştır. Bu sayede sektör girişimcileri mağdur olmamış ve dershanecilerin okulculuğa adım atmaları için beş yıllık bir geçiş süreci tanınarak özel okulculuğun da gelişmesi hedeflenmiştir. Nitekim dershaneciliğe alışkın olan girişimciler ve öğrenciler biraz bocalayınca temel liselere, hafta sonu mezun öğrencilere kurs verme yetkisi tanınmış ve ayakta durmaları için bir fırsat verilmiştir.

Bu geçiş süreci yaşanırken Anayasa Mahkemesi kanunu bazı noktalarda iptal etmiş ve sınav hazırlığının tamamen engellenemeyeceği sadece bakanlığın düzenleme yapabileceği hususunda kanunun bazı maddelerini iade etmiştir. Bu süreçle beraber özel öğretim kursları tanımı kanuna eklenmiş ve üç dersten bu hazırlığın yapılabileceğine dair MEB zorunlu bir düzenleme yapmıştır. Temel hedef öğrencilerin sayısal, sözel ve eşit ağırlık gruplarında hazırlıklarını yapabilmeleri idi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN da o günlerde konuyu bir canlı yayında böyle özetlemiştir. Sonuç olarak dershaneler kapanmış ancak ortaya temel lise ve özel öğretim kursu adı ile iki yeni kurum çıkmıştır.

Bu aşamada ülkeyi derinden sarsan darbe girişimi yaşanmış ve bu durum diğer bakanlıklarda olduğu gibi Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde de radikal değişimlerin yaşanmasına sebep olmuştur. Bir yandan sektörde yasadışı örgütlerin faaliyetleri tamamen temizlenirken diğer yandan çeşitli KHK’lar ile yeni düzenlemeler yapılmıştır. Temel liseler faaliyetlerini devam ettirirken bahsedilen değişimlerden dolayı özel öğretim kursları ciddi değişikliklere maruz kalmıştır. Önce üç bilim grubunda faaliyet gösterirken sonra beş bilim grubu hakkı verilmiş ve sonra tekrar düzenleme yapılarak bir bilim grubunda faaliyet imkanı tanınmıştır. Tabi bu arada özel öğretim kurslarına olan ihtiyaç ortadan kalkmadığından sektör büyümüştür. Temel liselerin bir kısmı okulculuğa ısınıp faaliyetlerini o yöne çevirirken, kurslara yeni girişimciler dahil olmuştur.

MEB bu süreçte sıkıntıları azaltmak amacı ile özel öğretim kurslarının faaliyet alanını kısıtlamış ve sınav hazırlığına olan ihtiyacı gidermek üzere devlet okullarına ve halk eğitim merkezlerine kurs açma yetkisi vermiştir. Bu sayede hem kursları ücretsiz vermek hem de öğrencileri mağdur etmemek hedeflenmiştir. Burada önemli olan husus aslında kursa olan ihtiyacın bu atılan adımlarla devletçe de kabul edilmiş olmasıdır. Devam eden süreçten etüt merkezleri de nasibini alarak bir gecede kapatılmış ve MEB onayı ile belediyelere bu merkezleri açma yetkisi verilmiştir.

Bize göre yaşanan bu süreçte yapılan yanlış hamleler şunlardır ;

  • Sınav sistemi ve sınav hazırlığına olan ihtiyaca yönelik adım atılmadan ve başarılı olunmadan özel sektör kapatılmaya çalışılmıştır.
  • Devlet okulları ve halk eğitim merkezlerinde kurulan sistem başarılı olmamıştır.
  • Ücretsiz olarak vaat edilen kurslar devlet okulları tarafından verimli ve tam yapılamamıştır. Halk eğitim merkezleri ise hiç varlık gösterememiştir.
  • Ruhsatlı olan özel kurslarda yapılan denetimler sonucu milyonlarca liralık ceza düzenlenmiş ve bu durum kaçak kursların önünü olabildiğince açmıştır.
  • Hemen hemen tüm kurslarda TYT, AYT hazırlığı yapılmaya başlanmış ve esas bu işle ilgili ruhsat taşıyan kurumlar işlerini yapamaz hale gelmiştir.
  • TEOG sistemi sınav odaklı olmaktan çıkmaya başlamış ve yazılı formuna kavuşmuş iken, spor ve sanat dallarında gösterilen başarılar eklenerek daha iyi bir yerleştirme sistemine kavuşarak üniversite giriş sistemine örnek teşkil etmeye başlamışken kaldırılmıştır.
  • Devlet okulları okuyan öğrencilerine, halk eğitim merkezleri mezun öğrencilere, belediyeler de ortaokul gruplarına kurs düzenlemeye başlamış ancak milyarlarca lira harcanmasına rağmen başarılı olunamamıştır.
  • Özel sektör yatırımcıları ve çalışanları bu politikalar sebebiyle mağdur olmuştur.

Bu yanlış adımlar sonucunda maalesef özel sektörde şöyle bir tablo ortaya çıkmıştır.

  1. Kurs ve etüt merkezi girişimcileri zarara uğramış ve mesleklerine inancını yitirmiştir. Bu durumdan çalışan öğretmenleri de nasibini almıştır. Sadece kapanan etüt merkezi sayısı 2.000 nin üzerindedir ve etkilenen çalışan sayısı ortalama 20.000’dir.
  2. Düzenlemelerle beraber her yıl kapatılma endişesi içerisinde olan kurslarda maliyetler ve kurs ücretleri artmıştır. Örnek verecek olursak bir yıllık kurs eğitimi için bir inek artık yetmemekte, alternatifi olan özel okullar için ise çiftlik gerekmektedir.
  3. Tehlikeli yapılanmalar sektörden temizlenmiş ve ruhsat alan kurumlar detaylı incelemelerden geçirilmişken ve bu süreç devam ediyorken, bu kurumlara merdiven altı denerek adeta hedef tahtasına oturtulmuş ancak buna karşılık kaçak kurslar tarihin rekorunu kırmıştır. Adeta ruhsatlı kurumlar cezalandırılmakta ve öğrenciler gerçekten kaçak olan kurumlara, ders bürolarına ve evlere itilmektedir.
  4. MEB literatürüne kaçak matematik dersi, kaçak fizik dersi gibi adlarla fazladan bilim öğreten kurumlara cezalar yağmaya başlamıştır. Kısaca kaçak bilim öğretme gibi garip bir durum ortaya çıkmıştır.
  5. Özel okullaşma oranı % 8,5 gibi rekor bir orana çıkmış ve bu yasaklardan dolayı özellikle binlerce okul adeta kurs gibi çalışarak üniversite vaat etmeye başlamış, bunun sonucunda insan eğitimi rafa kalkmış veya önceliğini yitirmiştir.
  6. Devlet okullarında düzenlenen kurslarda öğretmenlere ek ücret ödendiği gibi öğrencilere de yayın ücretleri yansıtılmış ve sektörle aynı maliyetlerde iş yapılmaya başlanmış, bu durum okul derslerindeki zaten zayıf olan başarıyı daha da aşağı düşürmüştür.
  7. Muhtelif kurslar, KPSS kursları, ingilizce kursları, yurtlar ve kütüphaneler adeta üniversite sınavına hazırlık kurslarına dönmüştür.
  8. TEOG kalkmış yerine daha da zorlayıcı LYS sistemi gelmiş ve eski sistemi aratır derecede öğrencilerin psikolojisini bozmuştur. Bu manada LYS kursları da sektörde kaçak olarak verilmeye başlamış ve kaçak faaliyete alışan bir sektör doğmuştur.
  9. Bir bilim grubundan kimse hazırlık yapmayacağından, ruhsat alıp tüm bilim gruplarını veren kurumlar kaçak ve yetkisi olmayan kurslarla rekabet etmekte ve öğretmenlerini de atayamadığından ciddi anlamda sigortasız öğretmen sayısı artmaktadır. Bu anlamda kurslarda ataması yapılamadığından dolayı sigortasız olarak çalışan veya memur gibi gösterilen öğretmen sayısı minimum 40.000 civarındadır.
  10. Devlet okullarının çoğunluğu kurs açmamış, halk eğitimler hizmet verememiş ve kurslar da bir derse düşmüş olduğundan veliler ve öğrenciler ne yapacağını şaşırmış durumdadır. Kurs düzenleyen belediyeler de aynı şekilde başarılı olamamış ve kurs düzenlemekten vazgeçmişlerdir.
  11. MEB kurslara olan ihtiyacı ortadan kaldırmak için muhtelif çareler aramış ancak sebepler ortadan kalkmadan bu yasaklamanın işe yaramayacağını açık yüreklilikle ortaya koymuştur.
  12. Özellikle dershanelerden okulculuğa geçiş yapan girişimcilerden çoğu teşviklerin kalkması ile beraber okulculukta zorlanmış ve yavaş yavaş eski faaliyetlerine geri dönmeye başlamıştır.

Bu ve sayamadığımız bir sürü nedenden dolayı sektör sancılı bir süreç yaşamaktadır. Özel okulların, özel öğretim kurslarının, diğer kursların, yatırımların, yayıncıların, velilerin, öğrencilerin ve öğretmenlerin rahatlaması ve ortak faydada buluşmaları için atılması gereken asgari adımlar aşağıdaki gibi olmalıdır:

  1. Üniversite sınav hazırlığı 12. sınıftan itibaren sayısal, sözel ve eşit ağırlık gruplarında hafta içi öğleden sonra ve hafta sonu tamamen serbest bırakılmalıdır. 12. sınıfın dersleri azaltılarak çocuklarımıza bu imkan verilebilir. Mezunlar dilediği gibi hazırlık yapabilmelidir.
  2. Devlet okullarında, halk eğitim merkezlerinde ve belediyelerde kurs faaliyetine son verilerek devlet bu zarardan kurtarılmalıdır.
  3. TEOG sınavı aynı hali ile geri getirilmeli ve sistemin geliştirilmesi sağlanarak devam edilmelidir. Bu anlamda TEOG hazırlık kurslarına sadece 8. sınıflarda öğleden sonra ve hafta sonunda izin verilmelidir.
  4. Devlet okulları, özel okullar, sınavlara hazırlık kursları, belediyeler esas faaliyet alanlarına dönmelidir.
  5. Özel okul teşvikleri geri getirilmeli ve devlet bu yükten iş gücü, yatırım ve ekonomi olarak rahatlatılmalıdır.
  6. Kurs ücretleri için tıpkı meslek odalarında olduğu gibi merkezi bir tarifeye bağlanarak fırsatçılığın önüne geçilmelidir.
  7. Özel ders gibi uygulamaların da mevzuatı düzenlenerek hem sektör rahatlatılmalı hem de devletin vergi kayıpları ortadan kaldırılarak vergisiz kazancın önüne geçilmelidir. Dolayısı ile bu tip faaliyetlerin de kurumlardan alınmasının önü açılmalıdır.
  8. Sektörü yasadışı yapılardan kurtarmanın tek yolu yasaklamak değil sızma olmayacak şekilde tamamen serbest bırakarak kaçak faaliyetleri önlemek olacaktır.

Yukarıda bahsedilen adımların atılması ile beraber öncelikle velilerin yıllarca kurs ücreti ödemesinin önüne geçilerek ekonomi sağlanacak, sınav hazırlığı okuyan öğrencilerde 8 ve 12. sınıflara indirgenecek, denetlenemeyen yasaklara gerek kalmayacak, devlet ve özel sektör ciddi bir bürokrasiden kurtulacak, ücret tarifesi uygulaması ile tasarruf sağlanacak, yatırımcılar emin olacak, devlet okullarına atanamayan ve özel okullarda da iş bulamayan öğretmenler gelire kavuşacak ve sigortalı olacak, yasadışı faaliyetler yaşam alanı bulamayacak, özel ders gibi görülmeyen faaliyetler vergilendirilecek, özel okullar özel okulculuğa geri dönecek, diğer kurslar faaliyet alanlarına çekilecek ve binlerce insanın rahatlaması sağlanacaktır.

Kısaca kamu vicdanına uygun olarak cesur adımların atılması ve üç maymunu oynayan sektörün bu acı durumdan acilen kurtarılması gerekmektedir. MEB’in ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip ERDOĞAN’ın mevcut durumu fark etmesi ile beraber yukarıdaki adımları cesurca atacaklarına inancımız tamdır. Yeter ki durum anlaşılabilsin.

 

Adem İRİÇ

adem_iric@hotmail.com

Facebook Yorumları

1975 Yılında Ordu'da doğdu. İlk, orta ve Lise Eğitimini Korgan ilçesinde tamamladı. Karadeniz Teknik Üniversitesi İşletmecilik ve Anadolu Üniversitesi İşletme Fakültesini bitirdi. 2005 yılında Serbest Muhasebeci Mali Müşavir ünvanı aldı. 2013 yılında Maltepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Pazarlama İletişimi Anabilim Dalında Tezli Yüksek Lisansını bitirdi. "Hizmet Pazarlaması Bağlamında Ortaöğretim Kurumlarında Eğitim Dışında Verilen Hizmetlerin Müşteri Memnuniyetine Etkisi Üzerine Bir Araştırma" başlıklı tezi kabul edilmiştir. İletişim alanında Doktora eğitimi devam etmektedir. 1995 yılında başladığı çalışma hayatı 1999 yılı itibarı ile Eğitim ve yayın sektöründe değişik kurumlarda orta ve üst düzey yöneticilikle devam etmiştir. Çalıştığı süre zarfında Muhasebe, Finans, İnsan Kaynakları, CRM, Pazarlama, Kurumsal İletişim, Marka iletişimi, Yatırım Yönetimi, Eğitim Yönetimi ve Denetimi, Yayıncılık, Franchısıng yönetimi alanlarında tecrübe sahibi olmuştur. Muhtelif Sivil Toplum Kuruluşlarında aktif çalışmaları bulunmaktadır. Evli 3 çocuk babasıdır.

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir
Esra ÜLÇETİN

Yorumunuz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.