Giriş:
SARS-CoV-2 olarak adlandırılan covid-19 virüsü dünyada ilk olarak 1 Aralık 2019 tarihinde Çin’in Hubei bölgesinin başkenti konumundaki Wuhan’da ortaya çıktı. 10.01.2021 tarihi itibariyle dünya genelinde vaka sayısı 89,6 milyon, ölüm sayısı 1,93 milyona ulaştı. Türkiye’de ise aynı tarih itibariyle vaka sayısı 2, 32 milyon, ölüm sayısı 22.631’e ulaştı[1]. Temel’e göre[2], çok korkulan HIV enfeksiyonu nedeniyle ölümler 1981’en bugüne kadar 30 milyonu bulurken, tek başına 1918 İspanyol gribi pandemisi bir yıldan kısa bir sürede 50 milyondan fazla insanın ölümüne neden olmuştur. Ülkemizde 11-12 Nisan 2020, tarihlerinde 2000 yılındaki nüfus sayımındaki sokağa çıkma yasağından sonra ilk defa uzun süreli bir sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Ülkemizde yaklaşık olarak sekiz aylık dönemden beri aralıklarla devam eden sokağa çıkma yasakları nedeniyle insanlar sosyal hareketliliğini azaltarak çoğunlukla evde kalmaya başladı. Peki, pandemi sürecinde yaşanan sokağa çıkma yasakları acaba ailelerin tutum ve davranışlarını nasıl etkiledi? Bu araştırma yaşadığımız zorlu sürecin aileler üzerindeki etkisini anlamak ve değerlendirmek için yapılmıştır.
Katılımcılar ve Yöntem:
Bu araştırmada nitel analiz yöntemleri kullanılmıştır. Katılımcıların düşüncelerini serbest bir şekilde ifade edebilmeleri için açık uçlu sorular sorularak veri analizi yapılmıştır. Araştırmanın evrenini ve örneklemi Türkiye genelindeki internete erişimi olan aileler arasından rastlantısal olarak seçilmiştir. Anket formu “Google documents” üzerinden uygulanmıştır. Ankete açık erişimin mümkün olması nedeniyle katılımcılar rastlantısal olarak belirlenmiştir. 20.12.2020-06.01.2021 tarihleri arasında erişim sağlayan katılımcıların doldurduğu formlar değerlendirilerek analiz edilmiştir. 140 katılımcının %77,5’i kadınlardan %22,5’i erkeklerden oluşmaktadır. Katılımcıların meslek gruplarına göre dağımı toplumun yapısını yansıtacak biçimde farklılık ve çeşitlilik göstermektedir. Ailelerin ekonomik durumuna göre dağılımı incelendiğinde, %19,5’inin 2000-3000TL, %38,2’sinin 3000-5000TL, %33,3’ünün 5000-10000TL, %8,2’sinin 10000+TL ve üzeri bir gelire sahip olduğu görülmektedir. Ailelerin %92’7’inde anne ve baba birlikte yaşarken, %7,3’ünde anne ve babanın ayrı olarak yaşadığı belirtilmiştir. Katılımcılar %90 oranında çocuk sahibi olan çekirdek ailelerden oluşmakta olup az sayıda geniş aile üyelerinden çocuk bakımı konusunda destek alan (%10 nispetinde) aileler bulunmaktadır. Katılımcı ailelerin çocuklarının %8’i okul öncesi, %39,2’si ilkokul, %27,2’si ortaokul, %12’lise, %14,6’sı üniversite eğitimine devam etmektedir. Çocukların bakımıyla %50 oranında anneler ilgilenirken anne ve babanın birlikte çocuk bakımını üstlendiği ailelerin oranı %20 civarındadır. Geriye kalan %30 oranını aileye sosyal destek veren akrabalardan oluştuğu görülmektedir.[3]
Bulgular:
Anket sonuçlarının frekans dağılımı Tablo-1’de görülmektedir. Bu verilerin analiz edilmesi sonucunda, katılımcıların %90’ı pandemi sürecinin üzerlerinde bıraktığı olumsuz etkileri, bıkkınlık duygusu ve stres ile birlikte maddi ve psikososyal zorluklar olarak tanımlamaktadır. Bu sürecinin anneleri mi yoksa babaları mı daha fazla etkilediği sorusuna cevap olarak, katılımcıların %35’i babaları daha olumsuz etkiledi cevabını verirken, katılımcıların %65’i annelerin bu süreçten daha olumsuz etkilendiğini ve daha çok yıprandığını belirtti. Evde kalma sürecinin çocukları nasıl etkilediği sorusuna karşılık %60 oranında olumsuz etkiledi, cevabına ulaşıldı. Çocuklar üzerindeki bu etkilerin, stres ve uyku bozukluğu, agresif tutumlar ve bilgisayar bağımlılığı olarak ifade edildiği görüldü. Çocukların bu dönemde olumsuz duygu değişimi yaşadıklarının ağırlıklı olarak belirtilmesi, üzerinde düşünülmesi gereken bir sonuçtur. Uzaktan eğitim sürecinin etkilerini değerlendirirken %45 oranında olumsuz etkilere dikkat çekildi. Bu süreçte ailelerin iletişimlerinin %80 oranında olumsuz etkilendiğinin belirtilmesi titizlikle incelenmesi gereken bir sonuçtur. “Çocukların ders verimliliğinin artması için neler yapılmalıdır” sorusuna %40 oranında “yüz yüze eğitime geçilmelidir” cevabı verilirken, %30 oranında “etkili ders anlatma teknikleri uygulanmalıdır” ve %30 oranında “öğretmen öğrencileri motive etmelidir” cevaplarının verilmesi üzerinde, özellikle eğitimciler tarafından değerlendirmeler yapılarak çıkarımlarda bulunulması gerektiği düşünülebilir. Yüz yüze eğitime geçilme talebi, hem olumsuz etkilerden ötürü çocukların bakımıyla uğraşmaktan doğan bıkkınlıktan hem de çocukların akademik başarılarının düşmesinden ve bu sürecin çocuklar üzerinde bıraktığı psikolojik, sosyal, psikomotor becerilerin gelişimi, alışkanlıkların değişimi gibi göstergelerden kaynaklanmış olabilir.
Ailelerin yaşadığı güçlüklerin sorulduğu sorulara verilen cevaplarda geçim sıkıntısı ve maddi güçlüklerin akraba desteği ile aşılmaya çalışıldığı belirtilmektedir. Bu sonuç sosyal ilişkilerin ve aile bağlarının önemine dikkat çekmektedir. Bununla birlikte ailelerin ağırlıklı olarak yaşadıkları psikososyal sorunlara vurgu yapmaları (%80) iyi analiz edilmelidir. Çünkü bu sorunun çözümüne yönelik olarak psikososyal destek programları düzenlenmesine ihtiyaç olduğuna dair önemli bir bulgu olarak değerlendirilebilir. Ailelerin yaşadığı güçlükleri nasıl aştıkları sorulduğunda %5 oranında “aşamıyorum” cevabını vermiştir. Bu sonuç, sosyal ve ekonomik politikalar geliştiren uzmanlar ve devletin ilgili kurumları ve üniversiteler tarafından çözüm aramaya yönelik olarak çalışılması gerektiği şeklinde değerlendirilebilir. Çünkü bu oran acil maddi ve psikososyal desteğe ihtiyaç duyan insanların varlığına işaret etmektedir. Bununla birlikte ailelerin güçlükleri aşmak için %25 oranında aile ve akraba desteği ile ayakta durduklarına vurgu yapmış olmaları sosyolojik anlamda toplumsal bağların ve sosyalleşmenin önemine işaret etmektedir. Fakat ailelerin güçlükleri aşarken %75 oranında manevi ve kişisel gelişimle bunu başardıklarını belirtmeleri eğitimin önemine vurgu yapmaktadır. Pandemi sürecinde ailelerin farkındalık seviyelerinin arttığını ve hayatın anlamını ve önemini yeniden sorguladıklarını belirtmeleri anlamlı bir çıktı olarak yorumlanabilir. Ailelerin %3’ü çocuklarının başarısının önemli olduğunu belirtirken %7’si her ikisinin önemli olduğunu fakat katılımcıların %90’ı çocuklarının mutluluğunun daha önemli olduğunu belirtmiştir.
Anket Soruları | Cevaplar | (%) |
Katılımcıların Cinsiyetlerine Göre Dağılımı | Erkek | 40 |
Kadın | 60 | |
Pandemi Sürecinin Ailenize Etkisi | Olumlu | 10 |
Olumsuz | 90 | |
Pandem sürecinin Çocuklarınıza Etkisi | Olumlu | 25 |
Olumsuz | 75 | |
Pandemi süreci aile iletişiminizi nasıl etkiledi? | Olumlu | 20 |
Olumsuz | 80 | |
Çocuklarınız bu süreçte herhangi bir duygu değişimi yaşadı mı? | Evet: Olumlu | 19 |
Evet: olumsuz | 81 | |
Bu süreçte nasıl bir desteğe ihtiyacınız olduğunu düşünüyorsunuz? | Maddi | 15 |
Psikososyal | 85 | |
Bu süreçte ne tür zorluklar yaşadınız? | Yaşamadım | 10 |
Geçim Sıkıntısı | 25 | |
Psikososyal | 65 | |
Karşılaştığınız güçlükleri nasıl aşıyorsunuz? | Aile ve akraba desteği | 25 |
Kişisel ve Manevi Gelişim | 70 | |
Aşamıyorum | 5 | |
Pandemi sürecinde çocuğunuzda ne tür davranış değişiklikleri oldu? | Olmadı | 20 |
Stres ve uyku bozukluğu | 75 | |
Bilgisayar Bağımlılığı | 5 | |
Çocuklarınızın bu dönemde dikkat ve konsantrasyonlarında herhangi bir değişiklik oldu mu? | Bilmiyorum | 10 |
Evet | 40 | |
Hayır | 50 | |
Çocuklarınızın fiziksel yakınmaları ve uyku saatlerinde değişiklik oldu mu? | Evet | 75 |
Hayır | 25 | |
Uzaktan eğitim süreci aile iletişiminizi nasıl etkiledi? | Olumlu | 20 |
Olumsuz | 45 | |
Etkilemedi | 35 | |
Çocuklarınızın ders verimliliğinin artması için neler yapılmasına ihtiyaç duyuyorsunuz? | Yüz Yüze Eğitim | 40 |
Etkili Ders Anlatma Teknikleri | 30 | |
Öğretmen Motivasyonu | 30 | |
Sizce çocuklarınızın başarısı mı yoksa mutluluğu mu daha önemlidir? | Başarı | 3 |
İkisi de | 7 | |
Mutluluk | 90 |
Tablo-1: Pandemi Sürecinin Aileler Üzerinde Yaptığı Etki Anketi (2020).
Sonuç ve Değerlendirme:
Aileler pandemi sürecinde ciddi zorluklar yaşamaktadır. Ailelerdeki yükün önemli bir kısmı kadınların üzerindedir. Bu yönüyle kadınların psikososyla olarak desteklenmesi gerektiği anlaşılmaktadır. Bu noktada en büyük destek erkekler tarafından kendi eşlerine yapılmalı ve ev işlerinde kadınlara yardım ve destek olmak ve iş yükü paylaşılmalıdır. Geçim sıkıntısı erkekleri olumsuz yönde daha fazla etkilemektedir. Bu bakımdan aile dayanışmasının sağlanması ve aile bağlarının güçlendirilmesinin yararlı olacağı görülmektedir. Aileler yaşadığı güçlükleri sosyalleşme ve sosyal bağlarının güçlü olması ile daha kolay aştıklarını belirtmektedir. Bu bakımdan sosyal bağların güçlendirilmesi aileler üzerinde psikososyal bir destek etkisi yapmaktadır.
Çocuklar üzerinde stres bozukluğu, agresif tavır ve tutumlar, uyku ve kaygı bozuklukları, bilgisayar bağımlılığı gibi yansımalar görülmektedir. Çocukların motor becerilerinin gelişmesi ve hareketliliklerinin artması için yüz yüze eğitimin bir an önce başlamasına olan ihtiyaç net olarak kendini göstermektedir. Çocukların ders başarısının artması için etkili ders çalışma teknikleri ve öğretmen motivasyonuna ihtiyaç duydukların ifade etmeleri eğitimcilere, okul yöneticilerine ve eğitim politikası belirleyicilerine ve akademisyenlere önemli bir çalışma konusu oluşturmaktadır. Bu konu üzerinde dikkatli çalışılıp çözümler üretilmelidir.
Aileler yaşadıkların güçlükleri aşarken kişisel ve manevi gelişimin önemine vurgu yapmaktadır. Bu cevaplar zor zamanlarda eğitimle birlikte milli ve manevi değerlerimizden destek almanın önemli bir psikososyal destek yerine geçtiğine dair bir delil olarak değerlendirilebilir. Bu bakımdan ailelere yönelik olarak psikososyal destek programları ve eğitim içerikleri geliştirilmelidir.
Ailelerin çocuklarının mutluluğu vurgu yapmaları ise, pandemi sürecinin hayatın anlamını fark etme olgusunun ebeveynler tarafından daha iyi kavrandığı gerçeğinden yansıyan bir farkındalık olarak yorumlanabilir. Bu süreçte sosyal politika yapıcı kurumlar ve uzmanlar, politika belirleyici ve karar verici devlet organları, üniversiteler, STK mensupları, eğitimciler ve akademisyenler ailelere psikososyal destek sağlamak için özel bir gayret sarf etmelidir.
Öğretmenler ve psikologlar aileleri etkili bir şekilde dinlemeli, çocukları ve özellikle gençleri danışman titizliği ile anlamalıdır. Bu araştırmanın sonuçları bize gösteriyor ki zor zamanlardaki sıkıntıları aşmak için aile içi iletişim kalitesi artırılmalıdır. Aile bireylerinin kişisel ve manevi gelişimi desteklenmelidir. Aile bireyleri birbirini yargılamadan, değiştirmeye çalışmadan kabul etmelidir. Okul psikologları, rehberlik uzmanları ve öğretmenler aileleri arayarak sabırla ve sakin bir şekilde dinlemeye, yalnızca dinlemeye özen göstermelidir. Çünkü psikolojik olarak rahatlamanın yolu kendisini yargılamadan dinleyen bir danışmana içini dökmekle mümkün olur.
Anneler, babalar ve eğitimciler çocuklara ve gençlere patron gibi hükmedici değil, şefkatli ve sabırlı bir danışman gibi davranmalıdır.
Dr. Nadir Çomak
[1] https://www.google.com/=corona+istatistikleri, 01. 10. 2021
[2] Temel, M. K. 2015, Gelmiş Geçmiş En Büyük Katil; İspanyol Gribi. Betim Yay. İst.
[3] Öğrenen Aile Danışmanlık Merkezi, “Pandemi Sürecinde Aile Tutumları 2020” anket sonuçları.