William James’e (1963) göre; benlik en geniş anlamı ile kişinin kendisinin ne olduğunu söyleyebileceği her şeyin toplamıdır. Peki çocuklarımız kendisini tanımlarken hangi kavramlar ile beslenmektedir? Ve bu kavramları kimlerden nasıl almaktadır? Günümüz kültür aktarımının en can alıcı sorusu budur.
Hızla gelişen ve değişen Dünya’da bilgi çok kolay ulaşılabilir durumdadır. Ne yazık ki bir o kadar da bilgi kirliliği mevcuttur. Bilginin kolay ulaşılır olması da ayrı bir yanılgıyı getirmektedir: Nasıl olsa istediğim zaman bilgiye ulaşıyor isem onu öğrenmeme ne gerek var! Oysa ki üst düzey düşünme becerilerinde bilginin zihinde olması önem kazanmaktadır. Özellikle bilgiler arasında kişinin kendi bilgisini üretmesi, analiz yapabilmesi, kısaca kendi fikrinin olması için gerekli bir zemindir. Böyle bir dünyada çocuklarımıza sunacağımız kültürel bilgiler çok büyük bir önem kazanmaktadır. Bilgiyi sunma şekli ise muhakkak çocuğa göre, ezberden uzak ve yaparak yaşayarak deneyimler elde etme temelinde olmalıdır.
Kişilik ve benlik gelişiminde çevre faktörünün en önemli öğesi aile ve okul olmaktadır. Dolayısıyla kişinin kendisini tanımlayacağı zemini oluşturmak aile ve okulun en hassas işlevlerindendir. Çocuğa, doğru kavramsal bilgilerin aktarılması ile yapılacak rehberlik ile benlik gelişimi olumlu desteklenebilecektir.
Kişinin erken çocukluk döneminde, tanışması önem taşıyan kavramlar ise kendi kültür zenginliğinden olanlarıdır. Çocuk kendisini inşa ederken bunları temele koyar ise, çocukların kendi hayatında, yaşadığı kültürde ve en nihayetinde Dünya’da ‘Ben kimim?’ sorusuna ayakları yere basan cevapları olabilecektir.
İşte tam da bu noktada Pazırık halısını çocuklarımıza biz öğretmez isek, kim öğretecek? Bu noktada toplumdaki her kurumun bir sorumluluğu mevcuttur. Aile ocağından başlayan kültürlenme sonrası çocuğa göre bilgi aktarım sorumluluğu olan okul, toplum işleyişinde olumlu katkılar sunma amacı olan sivil toplum örgütleri, alanında uzman akademisyenler, çocuk edebiyatı alanında eser üreten yazarlar, sanatçılar; bunların her birine ayrı ayrı sorumluluklar düşmektedir.
Maddi ve manevi kültür sahası çok geniş iken neden Pazırık halısı?
Çünkü;
Dünyanın bilinen en eski düğümlü halısıdır.
Pazırık Kurganı’nda bulunan halıda Gördes düğümü tespit edilmiştir.
Gördes halı düğümü, Türk halılarında kullanılan başlıca düğümlerdendir.
Ortalama 2500 yaşında olduğu düşünülen halının her santimetre karesinde olan 36 düğüm, ileri bir teknolojinin göstergesidir.
Halıda insan, hayvan, bitki ve geometrik motifler kullanılmıştır.
Ortası, eni 4 boyu 6 kare olmak üzere 24 kare bölümünden oluşur. Bu karelerin içinde dört yapraklı bitkisel motif vardır. 24 geyik ve halının en geniş bordüründe 28 adet at ve insan figürü dikkat çekmektedir.
At ve insan figürü dikkatle incelendiğinde atların kuyruğunun düğümlü olduğu görülecektir. Bu düğüm şeklinin Türk kültürünün bir öğesi olduğu tartışma götürmez bir gerçektir.
Hem kendi kültürel bağlamımız gereği hem de dünya medeniyet tarihinde önemli bir yere sahip Pazırık halısını çocuklarımıza öğretmeliyiz.
Öğretmeliyiz ki benlik gelişimlerinde kişilik yapı taşlarına, parçası oldukları kültürün hazinelerini koyabilsinler.
Kaynakça
- Bekir Deniz, Türk Dünyası’nda Halı ve Düz Dokuma Yaygıları, Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı Yayını, Ankara, 2000
- Bülent Yılmaz, Oğuz-Türkmen Araştırmaları Dergisi, Sayı I, 2017
- Neriman Görgünay Kırzıoğlu, Altaylar’dan Tunaboyu’na Türk Dünyası’nda Ortak Motifler, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 2001
- Şule Nurengin Beksaç, İslamiyet’ten Önce Türk Kültür Tarihi, Bellek Yayınları, 2011
- Yener Özen, Fikret Gülaçtı, Benlik Kavramı ve Benliğin Gelişimi, Erzincan Eğitim Fakültesi Dergisi, 2010