On yıllık meslek hayatı belki de çok uzun bir süre sayılmaz ancak görev yapılan birkaç okulda projeler – sosyal etkinliklerle içli dışlı olunca gözlemleme şansımın yüksek olduğu bir konuya dikkat çekmek istiyorum.
Erasmus+ veya E-Twinning projesi deyince akla ilk İngilizce öğretmenleri gelirdi bir zamanlar. Bir zamanlar diyorum çünkü artık bu tabu yıkılıyor, değişik branşlardan öğretmenlerimiz de yurt dışı projeleri yazıyor ve yürütüyor. Bunda başvuru metinlerinin Türkçe yazılmaya başlanmasının da etkisi var ancak ben gönüllülük ve zorlama üzerine yazımı sürdürmek istiyorum.
Türk Dil Kurumu ” Bir işi yapmayı hiçbir yükümlülüğü yokken isteyerek üstlenen” diyor gönüllü için . Yani herhangi bir çıkar ilişkisi veya menfaati olmadan kendi okulu ve öğrencileri için Avrupa vizyonu, küreselleşme, yabancı dilde iletişim, bilimsel okuryazarlık, proje üretme, problem çözme gibi birçok yeterlilikte insanlara bir şeyler katmaya çalışacak bireylerden bahsediyor. Devlet okullarında kalıplaşmış birtakım kurallar ve uygulamalar var ancak:
İngilizce bilmek için İngilizce öğretmeni olmak gerekmiyor.
Proje yazmak ve Tübitak Projesi yürütmek için Fen Bilimleri öğretmeni olmak gerekmiyor.
Atatürk’ü anma etkinliğini, Çanakkale Zaferi kutlamalarını Sosyal Bilgiler öğretmenleri yapmak zorunda değil.
İşte burada asıl dikkat edilmesi gereken nokta diğer öğretmenlerin bu kuralı değiştirmek isteyip istememesidir. Yönetmeliklerde sınırlandırılmadıkça her öğretmen her türlü etkinliğe ilgisi ve yeteneği ölçüsünde katılabilir. Yine gözlemlerimden yola çıkarak öğretmenlerin katılımın zorunlu olmadığı yarışmalara katılmada çok isteksiz, “gönülsüz” olduğuna şahit oluyorum. Söz gelimi Trabzon’daki bir okulun düzenlediği ” Resfebe ” yarışmasına Fen Bilimleri öğretmeni olarak öğrencilerimizi hazırlayıp gereken iş ve işlemleri yaptığımızı eserlerini postayla gönderdiğimizi hatırlıyorum.
Resim, hikaye, tiyatro veya slogan yarışması gibi etkinliklere katılımda yine öğretmenler benim branşımla ilgili değil diyerek geri çekilmektedirler. Halbuki birçok eğitim bilimci eğitimin disiplinler arası olması, çoklu zeka kuramı gibi konulara işaret etmekte, çağımız öğretmen mesleki yeterliliklerinde de daha önce adı okunmayan birçok unsur yer almaktadır. Bunun yanında işi bilen ve bazı konularda gönüllü olanlara da fazladan iş yükü yüklemeye çalışan idareciler de yok değil. Bir öğretmen mesleği ile çok alakasız değilse “Bilmiyorum” dememeli. Öğrenmeye ve bununla öğrencilerinin hayatını değiştirmeye çalışmaya çabalamalıdır.
Sosyal etkinliklerde de durum çok farklı değil. Sınıf öğretmenleri kendi sınıflarının başında her türlü etkinliğe giderken, ortaokullarda branş öğretmenleri haftalık ders programlarını da dikkate alarak etkinlik gününün ders programındaki boş (!) günlerine denk gelmemesi için özel çaba sarf etmektedir. Kütüphane, müze, sinema, okul tanıtım gezileri gibi sosyal faaliyetlere ağırlıklı olarak bekar öğretmenler gitmekte ve maalesef çoğu etkinliğe hiç katılmayan öğretmenler olmaktadır. Okul içi bütünlüğün sağlanması ve okul-aile işbirliğinin kilit taşı olan sosyal faaliyetler aksayan ayak olarak devam etmektedir.
Okullarda bu problem yaşanıyor, peki çözüm olarak öneriler neler ?
*Proje yazan veya yürüten öğretmenler mesai yönünden rahatlatılmalı , proje yazma seminerleri, toplantılar ve kurum içi eğitimlere özendirilmeli. Proje yazma işini kura çekerek, branşı göz önüne alarak veya kıdem-cinsiyet gibi alakasız kriterlere göre re’sen verme uygulaması ortadan kaldırılmalı.
* Geçmiş yaşantılar bir kenara bırakılmalı. Geçen sene de proje başvurusu yaptık ama sınırda kaldı, ödenek yeteneksiz dendi kabul görmedi bu yüzden artık yazmam, okulum bir projeye uygun değil gibi düşünceler öğretmenlerin bu alanda projeler üretmesini engelliyor.
* Sosyal etkinlik karnesi uygulamasına benzer bir uygulamayla sosyal etkinliklere katılan öğretmenlere özendirici ödüller verilebilir. Hali hazırdaki sistemde bu tip projeler sadece Bilim Sanat Merkezlerine öğretmen seçmede etkili olmaktadır. Nitelikli okullara öğretmen seçiminde de bu uygulamaya gidilmelidir.
Memurluklar içinde insana en fazla etki eden meslek grubu öğretmenlerdir. Diploma sahibi olmak ise öğretmen olmaya yetmiyor değerli meslektaşlarım. Biraz gönül, biraz fedakarlık ve biraz da vicdan gerekli diyerek sizleri selamlıyorum.