“Hatt-ı müdafaa yoktur, sath-ı müdafaa vardır. O satıh bütün vatandır.” cümlesinin Mustafa Kemal tarafından dünya savaş literatürüne kazandırıldığı, Atatürk’e gazilik ve Mareşal unvanı kazandıran, öldü denilen yerden dirildiğimiz, 22 Ağustos 1921 günü başlayıp, 13 Eylül 1921’de biten, Sakarya Meydan Muharebesi aralıksız 22 gün verilen mücadele ile dünyanın en uzun meydan muharebesidir.
Sakarya Meydan Muharebesi, Mustafa Kemal tarafından Melhame-i Kübra, İngiliz tarihçi Arnold J. Toynbee tarafından “ tarihin yönünü değiştiren, 20. yüzyılın en büyük savaşlarından biri” olarak nitelendirilmiştir.
Turgut Özakman Sakarya Zaferi için “Sakarya, Türklerin Avrupa’dan Asya’ya sürülmeleri süresinde son çizgidir ve çekiliş Sakarya’da sona erer. Sakarya, Türkiye için bir kader savaşıdır. Emperyalizmin Sevr Antlaşması’nı Ankara’ya silah zoruyla kabul ettirmek için görevlendirdiği Yunan ordusunun taarruz azmi burada kırılmış, Türk taarruz süreci başlamış, kısaca tarihin akışı tersine çevrilmiştir. En büyük savaşlardan biridir. “ demiş.
Fatih Rıfkı Atay 26 Ağustos 1921’de gazete köşesinde “Anadolu’nun silahsız köylülerinden yarattığı ordu, dört günden beri Sakarya boynunda düşman ile boğuşuyor. İman ile ıstırap, iki seneden beri Anadolu’da yeni bir Türk yoğurdu. Bu Türk harp ederken, bir ordu içinde bir madde değildir. Bilmediği şey için vuruşturulan eski askere benzemiyor. Bu harp halk harbidir. Bu muharebenin büyüklüğünü hissetmeyenlerde yalnız yurtseverlik değil, insanı vücuda getiren vasıflardan hiçbiri yoktur.” diye yazmıştır.
Yazar Refik Halit Karay ise köşe yazısında “Bir patırdı, bir gürültü. Beyannameler, telgraflar… Sanki bir şeyler oluyor, bir şeyler olacak. Ayol şuracıkta her işimiz, her kuvvetimiz meydanda. Dört tarafımız açık. Dünya vaziyetimizi biliyor. Hülyanın, blöfün sırası mı? Hangi teşkilat, hangi kuvvet, hangi kahraman? Hülyanın bu derecesine, uydurmasyonun bu şekline bende dayanamayacağım. Bari kavuklu gibi bende sorayım:
- Kuzum Mustafa, sen deli misin? diye sorarak, adeta milli mücadele ile alay etmiştir.
Oysa o günlerde işgalcilerin sözcülüğünü yapan Times gazetesi “Bütün cihanın kuvvetine karşı milli bir hareket yaratmak… Ne çocukça bir hayal!” diye yazmış.
Milli mücadelede elde edilen her zafer, böyle bir çılgınlığın ve deliliğin sonucuydu. İmanın imkândan üstün olduğunu herkese gösteren, Anadolu’nun uzak diyarlarından gelmiş, Sakarya boylarında can vermiş nice Türk evladının yüreğindeki vatan aşkı ile kazanılmış zaferlerdi.
Savaşlar yurt kuran ve yurt koruyan olmak üzere ikiye ayrılır, Malazgirt Savaşı yurt kurmuş, Sakarya Meydan Muharebesi o yurdu korumuştur. Viyana önlerinden Ankara Polatlı’ya kadar aralıksız toprak kaybetme ve geri çekilme, Sakarya Zaferi ile öldü denilen yerden dirilen Türk halkı tarafından burada son bulmuştur.
İmanın imkândan üstün olduğunu bir kere daha tarihe not düşen, Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşlarını rahmet ve minnetle anıyor, 100. yıl vesilesi ile bedenini toprak, o toprağı bize vatan olarak bırakanların önünde saygı ile eğiliyorum.
Sakarya Zaferinin 100. yılının hakkettiği şekilde kutlanması için canla başla çalışan Polatlı Tarihi Alanlar Tanıtım Merkezi çalışanlarına ne ve Sakarya Meydan Muharebesini gönlüyle, yüreğiyle yaşayıp, fedakarca emek veren Kadim KOÇ’a bu ülkede yaşayan bir vatandaş olarak ülkem ve tarihim adına çok teşekkür ederim.
Sakarya Zaferi 100. yılın kutlu olsun.