“Sanat kendi başına bir şey değildir. O sizin içinizdedir; sizin düşüncenizin özgünlüğünü ifade etmeniz için ilginç bir yoldur.”
William Glackens
Sanatsal Düşüncenin Kökeni
Hiç şüphesiz sanat, insanlığın tarihi kadar eski bir kavramdır. Tarih boyunca insanın olduğu her yerde sanat var olmuştur. Evrensel tarih süreci içinde her toplumun kendine özgü bir sanatı oluşmuştur. Nerede bir insan topluluğu varsa, orada yaşamı gerekli kılan maddi hayatın, sezginin, bilinçaltının, içgüdüselliğin bir etkisi olarak sanat kendini göstermiştir.
Sanatın doğuşuna, ortaya çıkışına ilişkin kesin bir tespit yapmak olası değildir. Belki de konuyu insanlığın doğuşuyla düşünmek gerekir. Ancak alet yapabilen insanlara ilişkin en eski izlerin günümüzden yaklaşık 400.000 yıl öncesine kadar ait olduğu görüşü geçerlidir.
Tarihte bilinen ilk resim örnekleri ise Kuzey İspanya’daki Altamira mağarasında bulunmaktadırlar. M.Ö. 16000-9000 yılları arasında yapıldığı tahmin edilen resimler Kuzey İspanya dağlarındaki mağaraların iç kısımlarında yer aldığı için su ve rüzgarın yıkıcı etkilerine maruz kalmamış ve çok az değişiklik geçirmiştir. Duvar resimlerinin yanı sıra araç-gereçler, yemek kalıntıları, ocaklar buradaki yerleşik hayatın işaretleridir.
Altamira’nın tavanında yüzlerce hayvan resmi (geyik, yaban domuzu, at) ve işaretler vardır ve çizimlerde bizonların (yaban öküzü) ağırlıkta olması sebebiyle bizonun avcılıkta önemli bir yere sahip olduğu sonucuna ulaşılabilir. Ayrıca insanoğlunun doğadan boya elde etmesinin ilk örnekleri de bu mağara resimlerinde görülmektedir. Bu resimler renkli toprak ve kil kullanılarak yapılmış, ayrıca hematit, kömür, demir oksitle renklendirilmiş kil kullanılarak renkler oluşturulmuştur. Resimlerde boyalar kullanılarak yoğunluk farkları, gölgelendirmelerin de yapılmış olması, bazen tek bir hayvanın çiziminde üç rengin kullanılması mağara sanatının çok üstünde bir teknik becerinin işaretidir.
Sanatın Tanımı
Sanatın tanımına ilişkin tartışmalar Antik dönemden Platon’dan bu zamana kadar tartışılmaktadır. Dolayısıyla sanatın bilimsel teorilerde olduğu gibi sınırlandırılmış kesin bir tanımını yapmak olası değildir. Geçmişteki düşünürler-estetikçiler çoğu kez sanatın özüne ilişkin somut verilerden öte varsayımlar ve tartışmalar üzerinde yoğunlaşmışlardır. (Artut, 19:2013)
Read’e göre (1974) sanattaki biçim elemanının insandaki devamlı karşılığı güzellik duygusudur. Değişmez olan duyarlıktır. Değişen, insanın algılarını ve zihinsel hayatını soyutlaştırarak kendi kurduğu arayıştır.
Genel olarak sanat, insanların doğa karşısındaki duygu ve düşüncelerini çizgi, renk, biçim, ses, söz ve ritim gibi araçlarla güzel ve etkili bir biçimde, kişisel bir üslupla ifade etme çabasından doğan ruhsal bir faaliyettir. (Aytaç, 1981)
Sanat Eğitimi
İçinde bulunduğumuz çağda sanatı anlamak, sanata ilgi duymak ve sanata katkı sağlamak her birey için bir gereksinimdir. Sanat dediğimiz kavram, dünyayı anlamanın ve onu anlamlandırmanın /yorumlamanın güzel bir yolu olarak yaşamamızın içindedir.
Sanat yapmak insan doğasının bir gereği olup toplumsal yaşamın en önemli boyutlarından biridir. Çünkü insanoğlu her zaman kendini bir nesne, olay veya yer ile ifade etmeye çalışmış varlığını böyle ifade etme yoluna gitmiştir.
20. yüzyılın başından bu yana sanat eğitimi kavramı genel anlamda, güzel sanatların tüm alanlarını ve biçimlerini içine alan, okul içi ve okul dışı yaratıcı sanatsal eğitimi tanımlamaktadır. Dar anlamda ise okullardaki ilgili bölüm ve sınıflarda bu alana ilişkin olarak verilen dersleri kapsar. Yaygın ve tümel anlamda kullanıldığı özellikle belirtilmedikçe sanat eğitimi daha çok ”plastik sanatlar anlamında verilen eğitim” biçiminde anlaşılmaktadır. Her iki durumda da sanat eğitimi, yetişkin eğitiminden çok yetişmekte olanların genel eğitim süreci içinde ele alınmaktadır (San, 1983).
Sanat eğitimi, genel eğitimin önemli bir parçası olarak kabul edilebilir. Ancak, sanatın bir özgünlük ve bireysel yaratıcılık olgusu olduğunu dikkate alırsak sanat eğitiminin kendine özgü çok özel yasalarının ve ilkelerinin varlığını da kabul etmek zorundayız. Bu nedenle, sanat eğitiminin eğitim dizgesi içerisindeki yerinin çok iyi belirlenmesi gerekiyor (Gençaydın, 1990).
Sanat Eğitiminin Gerekliliği
Okullarımızda sanat eğitimi derslerinin bulunmasının pek çok gerekçesi vardır. Bu gerekçeler zamana, ihtiyaçlara, araştırma uygulamalarına göre yön bulur. Dönemlere ve dönemlerin ihtiyaçlarına göre değişerek amacını ortaya çıkarır. Bu amaçlar Vedat Özsoy’a göre şöyle belirtilmiştir:
a) Görsel sanatlar esasen çözülmek üzere problem icat eder. Sanat yaratıcı düşünceyi, anında ve yerinde karar vermeyi, değerlendirme ve hemen sonuç alma yeteneğini geliştirir.
b) Sanat doğası gereği hayal etme alıştırmalarının yapılmasını sağlar. Sanat bir değişiklik ve şimdi bildiğimizden daha iyi bir yol ve şans oluşturmak, bir ümit oluşturmak için yegane araçtır.
c) Sanat var olan kültürel çeşitliliği keşfetmek ve vurgulamak için fırsatlar sunar. Böylece duyarlılığı, (empati başkasının yerinde kendini koyma) müşterek ve karşılıklı sevgi için yapılması gerekenleri araştırmayı teşvik eder (Özsoy, 2003).
Dünyada toplumların genel amaçları uygarlaşmaya yöneliktir. Bu nedenle sanat ve teknoloji sürecinden geçme koşulu kaçınılmaz bir gerçektir. Böylelikle günümüzde duyarlı, dengeli ve sağlıklı bir toplumun en önemli koşullarından birisi ”sanat eğitimi”dir.
Yale Üniversitesindeki Tıp Fakültesi öğrencileri bir tanıyı doğrulayan ayrıntıları sık sık gözden kaçırıyorlarmış. Bu öğrencilere Güzel Sanatlar dersi verilmeye başlanmış. Sonuçta bu dersi alan öğrencilerin tanı yetilerinin geliştiği görülmüş. Bakmayı öğrenme ve ayrıntıda gezinmek; algıyı, duyuları geliştirdiği kadar zihni yetileri de olumlu etkiler. İnsan salt mantıkla örüntülü değil duyguyla da yüklüdür. O halde Bilim Eğitiminin yanında Sanat Eğitimi de gereklidir. Çünkü; sanat eğitimi genel eğitimin temel unsurlarından birisidir (Türe, 2007: 70).
Sanat Eğitiminin Bireye Katkıları
Yaratıcılık
Yaratıcılık, bireyin öğrenme yaşantısı sonucunda öğrendiklerini birbiriyle ilişkilendirerek karşılaştığı bir sorunu çözebilmesi; bu ilişkileri kullanarak ortaya yeni, özgün bir düşünce ya da da ürün koyabilmesi olarak açıklanabilir.
Eleştirel Düşünme
Yorumlama Becerisi
Kişilik Gelişimi ve Benlik
Merak
Sosyal Beceriler ve İletişim
Gözlemsel Beceriler
Kaynakça
- Artut, K. (2013). Sanat Eğitimi, 7. Baskı Ankara: Anı Yayıncılık
- Gençaydın, Z. (1990). Ortaöğretim Kurumlarında Resim-İş Öğretimi ve Sorunları, s. 44, Ankara: Şafak Matbaası
- Özsoy, Vedat (2003). Görsel Sanatlar Eğitimi Resim İş Eğitiminin Tarihsel ve Düşünsel Temelleri. Ankara: Gündüz Eğitim ve Yayıncılık.
- San, İ. (1983). Sanat Eğitimi Kuramları, Ankara: Özen Matbaacılık, Tan Yayınları
- Türe, Nazmiye. (2007). Eğitimde ve Öğretimde bir Araç Olarak Görsel Sanatlar Eğitiminin Öğrencilere Sağladığı Katkılar, Konya: Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Yayınlanmamış Yüksek Lisans Tezi.