Salgın çağında hepimiz evimizin en güvenli yer olduğunu zorla da olsa öğrendik. Fakat aklımızın bir köşesinde sabırsızlıkla sakladığımız bir başka gerçek daha var ki bu salgının sonsuza kadar sürmeyeceği düşüncesi. O harika gün geldiğinde korona virüsün bize bir başka değerli ders öğreteceğine eminim en güvenli yer de olsa evimizden ayrılıp dışarıdaki dünyayı keşfetmek için seyahat etmek.
İster evinizin çok yakınındaki bir yer olsun isterse kilometrelerce uzakta bir şehir seyahat etmek her gün uyguladığınız rutinlerin dışına çıkmak, günlük hayatın sıkıntılarından uzaklaşmak ve nefes alabilmek için en ideal yoldur. İçinde bulunduğumuz salgın sürecinin olağanüstü zorlamalarıyla verdiğimiz mücadelenin de bizi ne kadar bunalttığını düşünürsek bu kaçış ve macera ihtiyacı günden güne artıyor.
Seyahat etmek eski yaşantımızdan uzaklaşıp boyut değiştirmek gibi hissettirir insana. Bu yenilik ve mekan değiştirme isteği inanılmaz derecede canlandırıcı. Sonuçta ister yeni bir şehri ya da bir sonra ki kıyı kasabasını keşfediyor olmak hem mükemmel bir bahane hem de yeni yerler mekanlar ve yeni tatlar keşfetmek için bir fırsat. Kim bilir bu süreçte kendinizi bile yeniden keşfedip hiç farkına varmadığınız yönlerinizi tanıyabilirsiniz !
Günlük yaşamımız gerek ailevi sorunlarla boğuşarak ve sürecin doğal bir hediyesi olarak ekran karşısında hareketsiz ve gün içinde aynı davranışları tekrarlayarak geçiyor. Seyahat etmek ise hareket etmek, ekran bağımlılığından kurtulmak aynı zamanda hayatın günlük işleyişiyle uzun süre meşgul olan zihnimizi ve ruhumuzu hem güçlendirmek ve hem de özgürleştirmek demek. Bu durumun sadece zihinsel ve fiziksel sürecin yanı sıra yaşlanma sürecini yavaşlattığı da bir gerçek.
Seyahat etmenin bir başka faydası da sizlere hayatı deneyimlemek ve dünyayı yeni bir perspektiften görmek için fırsatlar sunmasıdır. Aynı zamanda seyahat ederek farklı bir kültürle tanışma ve yaşama ve öğrenme tecrübesiyle birlikte, yaşamınızın geri kalanında güzel anılar biriktiriyorsunuz.
Aslında tüm yaşanan felaketlerin insanoğlunun doyurulamaz tüketme ve açlık dürtüsünden kaynaklandığını düşünürsek seyahat etmek doğanın bizim vazgeçemeyeceğimiz bir parçamız olduğunu ve onu kirletmeden tüketmeden yaşarsak güzelliklerinden ve nimetlerinden faydalanabileceğimiz gerçeğini de anlamamıza yardımcı oluyor.
Yaşadığımız hayat da farklı deneyim ve tecrübelerle dolu bir seyahat değil mi ? Ne dersiniz ?