OECD tarafından 2018 yılında üçüncüsü gerçekleştirilen TALIS – Uluslararası Öğretmen ve Öğrenme Anketi çalışmasının bulgularına ilişkin ilk rapor TALIS 2018 19 Haziran 2019 tarihinde yayımlandı. Bu raporda Türkiye’nin de dahil olduğu toplam 48 ülke ve ekonomide öğretmen ve okul müdürlerinden anketler aracılığıyla toplanan veriler kapsamında çeşitli ülkelerde uygulanan eğitim politikaları ve bu politikaların okullardaki yansımaları incelenmiştir. Bu raporu önemli kılan nokta ise, Türkiye’den de toplam 815 okul müdürü ve yaklaşık 16 bin öğretmenin katılımcı olarak yer almasıdır.
OECD tarafından uygulanan TALIS (Uluslararası Öğretme ve Öğrenme Anketi) çeşitli ülkelerde uygulanan eğitim politikalarını ve bu politikaların okullardaki yansımalarını öğretmen ve okul müdürlerinin gözünden incelemeyi hedeflemektedir. Bu uygulama okul müdürlerinin ve öğretmenlerin çalışma ortamlarına odaklanarak okullardaki öğrenme ve öğretme ortamlarını araştıran uluslararası bir çalışmadır. Her beş yılda bir uygulanan bu çalışma, ilk 2013 yılında yapılmış olup 2013 yılının ardından 2018 yılında uygulanmıştır. Fakat Türkiye 2013 yılında yapılan uygulamaya katılmamıştır.
TALIS’in hedef kitlesinde ortaokul kademesinde görev yapan okul müdürleri ve öğretmenler bulunmaktadır. 2013 yılından itibaren isteyen ülkelerde ilkokul ve lise kademelerinde de veri toplanmıştır ki Türkiye’de 2018 kapsamında ilkokul, ortaokul ve lise kademeleri olmak üzere üç farklı kademede görev yapan öğretmen ve okul müdürlerinden veri toplanmıştır.
TALIS 2018 kavramsal çerçevesinde genel olarak okul uygulamalara ilişkin temalar ve öncelikler ele alındığı görülmektedir.
Rapora göre Türkiye’de öğretmenlerin OECD ortalamasına göre sınıfta daha fazla düzen ve disiplini sağlamaya çabaladıkları görülmektedir. Öğretmenlerin büyük çoğunluğu sessiz olma, dersi dinleme ve kurallara uyma konusunda öğrencileri sık sık uyarmak zorunda kaldıklarını belirtmiştir. Ancak bu veriler Türkiye’deki öğretmenlerle OECD ortalaması arasındaki farkın neden kaynaklandığı hakkında somut bir bilgi sağlamamaktadır. Bu durum Türkiye’deki öğretmenlerin sınıf yönetimi ve iletişim becerilerinin görece OECD ortalamasından daha düşük olmasından kaynaklanabileceği gibi, okul ortamının ve ikliminin daha fazla disiplin sorunu oluşmasına neden olabilecek olumsuz özelliklere sahip olmasından da kaynaklanabilir.
TALIS 2018’in ortaya koyduğu dikkat çeken bulgulardan birisi sınıf içi öğretime ayrılan sürelerin oranının sosyo-ekonomik olarak dezavantajlı öğrencilerin fazla olduğu okullarda daha az olmasıdır. Bununla birlikte Türkiye’de beş yıl veya daha az deneyime sahip öğretmenlerin %40,4’ü sosyo-ekonomik olarak dezavantajlı öğrencilerin bulunduğu okullarda çalıştığını belirtmiştir. TALIS bulguları, öğretmenlerin deneyimi ve fiili öğretime ayrılan süre arasında olumlu bir ilişki olduğunu göstermektedir. Tüm bu bulgular bir araya getirildiğinde deneyimli öğretmenlerin sosyo-ekonomik olarak dezavantajlı öğrencilerin yoğun olduğu okullarda görev yapmasının, fiili öğretim süresinin artışına ve nispeten öğretimin niteliğinin gelişmesine katkı sağlama potansiyeline sahip olduğu düşünülebilir.
Bir diğer dikkat çeken bulgulardan biri de bilişsel etkinleştirme amaçlı uygulamalar konusunda OECD ortalaması ile Türkiye arasında belirgin bir farklılık göstermektedir. Öğrencilerin kritik düşünmesini gerektiren görevler verme, bir probleme ortak çözüm bulmak için küçük gruplar oluşturma, kesin bir çözümü olmayan problemler sunma şeklindeki uygulamaları sık sık veya her zaman kullanan öğretmen oranı Türkiye’de OECD ortalamasının oldukça gerisinde kalmaktadır.
TALIS 2018’de okul müdürlerinin bir okul yılı içinde çalışma sürelerini çeşitli faaliyetlere göre kullanma oranları da incelenmiştir. Buna göre okul müdürleri, özellikle Doğu ülkelerinde öğretim programı ve öğretimle ilgili görevlere, çalışma sürelerinin %20’sinden fazlasını ayırmaktadır. Türkiye, Danimarka, Rusya, Hollanda, Finlandiya ve İsveç’te ise okul müdürleri çalışma sürelerinin %15’inden azını bu faaliyetlere ayırmaktadır. Bu farklılıklar ülkeler arasında değişen görev tanımları, sorumlulukları ve yönetme biçimleri ile ilgilidir.
Sonuç itibariyle bir ülkenin eğitim politikalarının uygulamadaki yerinin ne olduğunu objektif bir şekilde görebilme fırsatını veren uluslararası uygulamalar var olan durumu ortaya koyma noktasında çok önemlidir. Bu uygulamalar neticesinde de eğitim politikalarının işlevselliğinin ne kadar etkili olup olmadığının da ortaya konulmasını sağlamaktadır. Elde edilen verileri değerli kılıp ilerleyen süreç içinde neler yapılmalı ve yapılabilir sorularının cevapları aranarak bir sonuca ulaşılmalıdır. Eğitimin en önemli paydaşı olan öğrencilerin okuma becerileri, fen ve matematik okuma becerilerindeki uluslararası sınavların neticeleri eğitimdeki diğer paydaşlar olan öğretmenler ve okul müdürleriyle ilgili elde edilen veriler aslına bakılırsa çok da farklı bir istikamette ilerleyen bir süreci göstermemektedir. Bu noktada eğitimin her paydaşı üzerinden özellikle uluslararası uygulamalar sonucu elde edilen veriler fazlasıyla değer ve önem taşımaktadır.