SEVGİLİ GENÇLER;
YKS sonuçlarının açıklanmasıyla birlikte ben dahil eminim tüm eğitimcilerin içleri kocaman heyecanlara kapılmıştır. Kendi üniversite hazırlık süreçlerimi hatırlıyorum da; şu anki halimden yaklaşık 15 kilogram fazlayla, asosyal bir halde, günde yüzlerce soru çözerek tamamlamıştım veya tamamlamaya çalıştım…
İtiraf etmeliyim ki oldukça zordu. Hala bir üniversite sınavı konuşulsa aynı heyecanı, paniği yaşıyorum içimde, varın siz düşünün ki öyle içselleştirmişim. Hayali yargıç olmak olan ve bunun için tüm lise hayatı boyunca günde saatlerce çalışan, tüm hızlı okuma kursları, tekrar merkezleri, çeşitli kamplar ve saatlerce özel ders alan bir öğretmen olarak yazıyorum şimdi size :) Komik değil mi ? Bence de…
O zamanlar kendi hayat akışımda toplumun ve ailemin de beni yönlendirmesiyle birlikte çalışkan (!) olan herkesin avukat veya doktor olması gerektiğine inanıyordum. Şimdi düşünüyorum da, keşke o zaman biri bana ne olmayı hayal ettiğimi keşke sorsaymış da ben de oturup yoğun programıma biraz da olsa ara verip beni neyin mutlu ettiğini düşünseydim.
Şimdi merak edeceksiniz nasıl öğretmen olduğumu tabii… Annem öyle istedi :) Evet evet doğru okudunuz. Annem komşuların çocuklarına ara ara ders verirken beni hep gururla izlerdi. Kendisi de öğretmen olmak istermiş, öğretme gücünün çok kutsal olduğunu düşünür. Hep beni de bu şekilde motive ederdi. Tüm üniversite tercihlerimin arasına sadece bir yere sınıf öğretmenliği yazmıştık, sıralama dahi gözetmeksizin. Bilin bakalım ne oldu ? Öğretmen oldum…
Tabii en başlarda müthiş bir yıkımdı benim için… Bir de ailemin (annem hariç) benden beklentileri devreye girince tekrar hazırlanmayı bile düşündüm. Ama bir şekilde ikna oldum. Ve kaydım yaptırdık. Üniversitenin ilk günü Sevgili Hocam Prof.Dr. Nesrin Kale bize dönüp “Bu bölümü kolay okurum, sınıf öğretmenliği kolaydır diye düşünen varsa hemen dışarı çıkıp kaydını sildirsin. Sizin burada her yönden gelişmenizi sağlayacağız. Geleceği siz getireceksiniz, biz de sizi okullara her yönden gelişmiş öğretmenler olarak göndermeliyiz. Sözlerim çok net. Kolayca okuyacağını düşünen varsa, hemen çıkabilir.” demişti.
Bir düşünün, emin olmadığınız bir mesleğe başlıyorsunuz. Ve hocanız ilk dersten çok net ve zor olan bir yolculuğu işaret ediyor. Korktum tabii, ama düşündüğümde çok hak verdim. Ve söylediği gibi de oldu zaten, o kadar çok çalıştık, sunumlar, etkinlikler hazırladık ki, okulum bittiğinde kendimi yılların öğretmeni hissediyordum.
Gittiğim her yerde benimle aynı dönem mezun olan meslektaşlarımla aramdaki farkı çok net şekilde gördüm. Okulumun 4.sınıfında yüksek lisansa başladım ve çalışmayı üretmeyi hiç bırakmadım. Ve gün geçtikçe öğrenmeyi, öğretmeyi çok daha fazla sevdim. Kendimi geliştirdiğim her alana zevkle gittim… Görüyorum ki olmam gereken yer burasıymış aslında sınıflarmış.
Benimkine annem vesile oldu :) Sizin meslek seçimlerinize kimler vesile oldu öğrenmek çok isterim. Ama iyi ki o tercihlerimin arasına anneciğim sınıf öğretmenliğini yazdırmış. Şu ana kadar onlarca çocuğun kalbine dokundum, bilgiler öğrettim. Dönüp baktığımda kocaman bir iyi ki diyorum öğretmenliğime bakınca. Şimdi bunları neden anlattınız diyeceksiniz ?
Uzun lafın kısası; sevgili yeni üniversite öğrencileri, umarım kalbinizden geçen yerlere yerleşmişsinizdir. Ama olur ya olmamıştır, sakın üzülmeyin. Bulunduğunuz yeri güzelleştirmek, anlamlandırmak sizin elinizde. Bazen en zorlandıklarımız en mutlu olduklarımız oluyor. Benimki öyle oldu, dilerim sizler için de öyle olur.
Sevgili genç arkadaşlarım; üretmekten, çalışmaktan yorulmayın. Bizler “Tüm ümidim gençliktedir.” diyen bir başkomutanın gençliğiyiz.
Attığınız bu yeni adımın güzel bir geleceğe açılması dileğiyle….
Tuğçe DEĞİRMENCİ