Herkese Merhaba,
Asıl konuya girmeden önce uzaktan eğitim sürecine başladığımızdan beri yaşananları kısaca gözden geçirelim. 16 Mart’ta başlayan uzaktan eğitim süreci aileler ve öğrenciler dahil herkesin kafasını karışmasına ve bir kaos ortamı oluşmasına sebep oldu. Bu süreçte akıllara takılan bir sürü soru oldu. Bunlardan bazıları;
Eğitim süreci nasıl ilerleyecek?
Çocuklar bu duruma nasıl alışacak?
Okulda öğrenmekte zorlanan çocuklar evde nasıl öğrenecek?
Ev çalışması kontrolü nasıl olacak?
Sınavlar nasıl yapılacak?
Çocuklar eğitimden geri kalacaklar mı?
Pandemi sonrası telafi dersler olacak mı?
Uzaktan eğitim süreci ile ilgili kaygılanan veliler ve akıllarda dolaşan binlerce soru… Oluşan sorular sadece eğitim hakkında olmamakla beraber psikolojik olarak çocuklarının duygu durumlarını nasıl kontrol edebileceklerini, çocuklara bu konu aktarılırken nasıl bir dil kullanılması gerektiği konusunda da uzmanlar, psikologlar gerekli bilgilendirmeleri kullanılabilecek her kaynağı kullanarak ailelere iletmeye gayret gösterdi. Bu aşamada psikologlarımızın en çok yardımcı olduğu sorular;
Bu durum çocuklara nasıl aktarılmalı?
Çocuklarımız psikolojik olarak bu durumdan en az nasıl etkilenir?
Soruların cevaplanmaya başlaması, ailelerin ve çocukların bir rutin oturtmaya başlaması, belirsizliklerin azalması, bakanımızın yapılan uygulamalar hakkındaki net açıklamalarıyla herkes biraz daha rahatladı. Değişmeye devam eden bu süreçte sorular ve sorunlar değişmeye devam etti. Ortaya başka sorunlar çıktı. Bunlar;
Evde çocukları nasıl idare edebiliriz?
Akşama kadar sokağa çıkmadan nasıl evde kalabiliriz?
Film izlemek, oyun oynamak, kitap okumak, tablet zamanı, birlikte yemek yapmak bunca şey yapılıyor. Ama dışarı çıkmadan enerjilerini atamıyorlar. Sıkılıyoruz diyorlar. Başka ne yapmalıyız?
Çocukları teknoloji bağımlılığından uzaklaştıralım derken uzaktan eğitim sürecinde çocukları kendi elimizle fazlasıyla teknolojinin içine dahil ediyoruz bu konuda ne yapabiliriz?
Her yeni soru ve sorun için uzmanlar ve devletimiz gerekli çözüm yolları üretmeye, gerekli açıklamalar yapmaya gayret ediyorlar ve insanlara ulaşabilmek için ellerindeki her kaynağı özveriyle kullanıyorlar.
Şimdi asıl paylaşmak istediğim konuya dönersem şu ana kadar hiç denk gelmediğim, konuşulmayan bir konu var. Teknolojinin bağımlılığından çocuklarımızı nasıl koruyacağız tartışmaları yapılırken; diğer taraftan sınıf içinde gölge, sessiz, içe dönük, utangaç… diye düşündüğümüz çocuklarımızı hiç konuşmadık. Bu süreçte gözlemlediğim şeylerden biri daha önce kendini göstermemiş çekingen olan çocuklarımızın birden parlayan olarak ortaya çıkması. Verilen bir şiiri, metni, fıkrayı videolara rahatlıkla çekip öğretmene göndermesi, annesine söylemeden evde yaptığı resmi kendi kendine videoya çekmesi, çekerken resmi hangi malzeme ile yaptığını aktarması, kullandığı renkleri neden kullandığını detaylı bir şekilde anlatması, görüşmek üzere deyip videoyu sonlandırması ve öğretmene göndermesi… Şu ana kadar sınıfta kendini göremediğimiz, utangaç çocuğun evde özgüveni yerinde, sürekli üreten, ürettiğini utanmadan paylaşan bir çocuk haline gelmesi ne büyük mutluluktur… Uzaktan eğitim süresi boyunca sorulan sorulara hemen parmak kaldırarak yanıtlamak istemesi teknolojinin kimine iyi gelen bir tarafını gösterdi.
Her zaman ne diyoruz kimine iyi gelen ortam ve şartlar bazılarını zorlayabilir. Kimi az konuşmayı sever kimi çok, kimi kendini rahat hissettiği ortamda kendi ışığını açar, kiminin her ortamda ışığı açıktır. Işığı her daim açık olması için olduğu ortamda her farklılığa çözüm olan bir ortamın hazır olmasına zemin hazırlamak, isteklerine karşılık vermek gerekiyor. Amacımız illa herkes konuşuyor oda konuşsun değil, ama herkesin konuşması gerektiği bir ortam da ortamı hazırlayıp çocuğu rahatlatmak, konuşmasını içinden gelerek yapmasını sağlamaktır.
Uzaktan eğitim sürecinin her çocuğa farklı dokunması, hafızalarda tatlı bir anı bırakması ve faydalarıyla hatırlanması dileğiyle.
Sevgilerimle,