Değerli okuyucularım bu yazımda sizlere duygu, düşünce ve davranışlarımızdaki niyetin önemini ve bu niyetle ilişkili olarak çocukların yetiştirilmesindeki niyetlenme hakkında paylaşımda bulunacağım. Yazıma çok değerli hocamız Doğan CÜCELOĞLU’nun Öğretmenim Bir Bakar Mısın? Kitabındaki bir alıntıyla başlamamın hem çok kalıcı hem de dikkat çekici olacağını düşünüyorum.
Niyet algılamayı belirler diyen Doğan hoca şöyle bir araştırma sunuyor bizlere: Sahnede birbirine top atıp tutan altı kişi var; üçü beyaz, diğer üçü siyah tişört giymişler. Beyazlar ve siyahlar kendi aralarında top atıp tutuyorlar. Araştırmaya katılanlara sorulan soru çok basit: “ Beyaz takımın oyuncuları topu kaç kez birbirlerine atıyorlar?” Doğru cevap: 15. Evet, videoyu seyrettiğiniz süre içinde beyaz tişörtlüler 15 kez topu birbirlerine atıp tutuyorlar.
Araştırmacı daha sonra bir soru daha soruyor. Sahnede yürüyen goril kostümü giymiş kişiyi gördünüz mü? Ve çoğunluk hayretle, “ Ne gorili!” Diyor. Oyunun yarısına doğru gerçekten sahneye çıkıp yürüyen goril kostümü giymiş kişiyi görmüyorlar.
Neden görmüyorlar?
Görmüyorlar, çünkü onlara verilen talimat sonucu beyaz tişörtlülerin attıkları topu saymaya odaklanmış durumdalar. Beyaz giyinmişlere odaklandıkları için siyah tişört giymiş diğer takıma aldırmamaya başlayıp onları görmemeyi öğreniyorlar. O sırada siyah goril kıyafeti giymiş biri sahneye çıkıp yürüyor. Ve sadece beyaza odaklanmış olanlar, siyah goril kıyafeti giymiş olanı görmüyorlar.
Hayatta yaptığımız hemen hemen her eylemden önce niyeti kendi içimizde belirlemiş oluyoruz aslında. Bir öğretmen sınıfa ilk girdiğinde ders süresi ile ilgili kaygı yaşayarak girerse, ders süresi boyunca kendisini olumsuz etkileyen durumlara odaklanarak kaygısını arttırabilir. Başka bir öğretmen sınıfa bütün öğrencileri ile etkileşimli bir şekilde ders işlemeye niyetlenerek girdiğinde dersteki öğrencilerinde işbirliğine uygun davrandıklarını görebilir. Alış veriş için girdiğimiz mekanlarda dahi isteklerimiz doğrultusunda rafları inceler ve isteğimiz dışındakilere pek de odaklanmayarak algıda seçicilik yaparız.
Çocuklarınızı yetiştirirken peki nasıl bir niyet içerisinde olursunuz?
Bu, cevabı birden akla gelemeyecek bir soru aslında, isterseniz biraz düşünebilirsiniz. Eğer çocuğunuzun duygusal ihtiyaçlarına daha fazla önem veriyor ve öncelik tanıyorsanız bu durum çocuğunuzun sağlıklı bir birey olması açısından oldukça değerli ve önemlidir. Duygusal ihtiyaçlar derken nelerden bahsediyoruz bunu biraz açıklayayım. Hepimiz maslow’un ihtiyaçlar hiyerarşisini duymuş veya görmüşüzdür. Temel ihtiyaçların üçüncü basamağında sevme, ait olma, yakınlık gibi gereksinimler bulunmaktadır. Bunlar bizlerin duygusal ihtiyaçları olup çocuk yaşta karşılanması önemli olan temel ihtiyaçlardır. Ebeveyn olarak öncellikli niyetiniz çocuğunuzun duygusal ihtiyaçlarını karşılamak olduğu sürece buna yönelik düşünceler geliştirir ve davranışlar sergilersiniz. Yapılan araştırmalar gösteriyor ki duygusal ihtiyaçları karşılanan çocuklar gerek akademik anlamda daha başarılı olup gerekse kurallara uyma da daha uyumsal oluyorlar. Benlik algısı, öz denetim, öz yeterlilik de oldukça önemli olan duygusal ihtiyaçlar en az akademik alandaki destek kadar önem taşımaktadır.
Bir de sorunun cevabına akademik başarı, iyi ve uslu çocuk olmak yönünde niyet belirleyen ebeveynler bulunmaktadır. Bu tür niyeti olan bir ebeveyn iseniz çocuğunuz da odaklandığınız ilk durumlar başarısı, yanlış davranışlarda bulunmaması, uslu ve terbiyeli davranışlar sergilemesi şeklinde tutumlarınız olacaktır. Ve belirlediğiniz bu odaklanmalar ister istemez siz farkında olmadan çocuğunuzun ihtiyacı olan başka alanları görmenizi veya başarılı olduğu ama sizin odak noktanızda olmayan davranışlarını görmenizi engelleyecektir. Tıpkı yukarıdaki basketbol örneği gibi.
“Hangi gereksinme baskınsa, şimdi- burada dünya o gereksinme gözlüğünden algılar.”
Peki ebeveyn niyetlerinin çocuğun kişiliğinin oluşumundaki yeri nedir?
Duygusal ihtiyaçlarına önem verilerek yetiştirilen ve ebeveynleri tarafından da bu niyetle büyütülen çocuklar ileriki yaşamlarında da kendi duygusal ihtiyaçlarına önem veren, empati kurabilen, kendi düşüncelerini değerli bulan kısacası öz saygısı gelişmiş bireyler olarak hayatını devam ettirirler. Varoluşumuzun en önemli parçasından biride hayatımızın niyetini belirleyebilmektir.
Buna nazaran başarı, statü, iyi çocuk vb. sıfatsal niyetlerle büyüyen çocuklar ne yazık ki kendisini bu sıfatlarla var edebilir. Çoğu zaman sıfatlar olmadığında veya yeterli gelmediğinde kendi varlığı ile ilgili bir boşluk yaşar. Bu da yetişkin kimlik için psikolojik sorunların oluşmasındaki en temel faktörlerden biridir. Bu şekilde büyüyen kişilerin hayattaki niyetleri de güç elde etmek veya iyi insan olmak şeklinde olacağı için hep bir mücadele içinde geçen varoluş mücadelesi olacaktır.
Tüm bu niyetlenme durumu eğitim hayatı içinde oldukça önemlidir. Doğan hoca öğretmenin sınıfa hangi niyetle girdiğinin ve niyetinin farkında olup olmadığının üzerinde durmuştur. Anda olmak bu aşamada önemlidir. Öğretmen mükemmel öğrenci yetiştirmek için çabalamaz bilir ki mükemmel insan diye bir kavram yoktur. Önemli olan öğrencinin içindeki potansiyeli keşfedebilmektir. Bunun için iyi öğrenci kötü öğrenci diye bir kavram yoktur, henüz potansiyeli keşfedilmemiş öğrenci vardır. Bir öğretmen öğrencinin içindeki potansiyelden ziyade öğrencinin dışsal özellikleri ve davranışlarına odaklanırsa baştan niyeti yanlış kurulmuş olur.
Yapılan işler niyetlere göre değerlenir. Herkes yaptığı işin karşılığını niyetine göre alır.
Hz. Muhammed
Yazar
Nisa KARAMAN