İnsan yaşamın içinde sorguya en açık olan varlıktır. Çünkü evrimsel süreç içinde zamanla beyin madde ve ruhun dönüşümünü yaşamıştır. Ve insan bu süreç içinde canlı ve cansız diğer varlıklarla sürekli etkileşim içindeydi.
Aslında başlangıçta bu etkileşim insan yaşamı ve Tanrı’ya dair çeşitli simgeler yarattı. Sonraları ise gelişen teknolojik araçlar insanın bilme eylemine dayanak sağladı. Kendi gündemlerini gerçekleştirme uğraşı içindeki canlı ve cansız varlıkları böylelikle daha iyi anlama fırsatı bulan insan kendi yarattığı yeni dünyada diğerinin gündemine bir araç oldu.
Evrendeki her canlı kendi amacını gerçekleştirme sürecindedir. Bunu yaparken de ötekinin amacını dikkate almak zorundadır. İnsanı düşünürsek aile bireyleriyle, iş arkadaşlarıyla ve toplumla etkileşim kurar. Bu şekilde tüm canlılar diğeriyle bir etkileşim ağı oluşturur. Sonuçta ise hareketlerimizin bir çoğu başkalarına bağlı hale gelir. Bu hareketlerin bazısı iş birliği niteliğinde bazısı ise rekabettir.
Yaşamın hedefleriyle uyum içinde kendi amacımızı kovalarken her iki türden bir çok etkileşimde bulunuruz. Aynı şekilde insan olmayan yaşam formlarıyla da etkileşime gireriz. Örneğin gıda gereksinimimizi başka canlıları yiyerek karşılarız. Ayrıca insan dışındaki canlılarla etkileşimlerimizin çoğu işbirliğine dayanır. Örneğin bağırsaklarımızda seve seve yemek ve barınak sağladığımız ve sindirim konusunda yararlandığımız milyarlarca bakteriyle olanlar gibi.
Amaca dönüklük olarak adlandırılan bu durum evrenin her parçasında mevcuttur. Canlı ve cansız sistemleri düşündüğümüzde iyice kendini gösteren bu amaca dönüklük yaşamı sorguladığımızda karşımıza çıkan sorulara verdiğimiz cevapların bir bütünüdür. Aynı zamanda biyologların teleonomi olarak adlandırdığı bu durum evrenin varoluş amacına hizmet etmektedir.
Peki insanın etkileşim içinde olduğu eğitim dünyasında amaca dönüklük konusunda yeterince sorgulama yapıyor muyuz? Yoksa insan evrimsel aşamalardan geçerken modern çağda karşılaştığı yaşamsal problemlerin değişkenliği yüzünden amaca dönük yaşamdan uzaklaştı mı?
Aslında baktığımız zaman ruhun devinimi nedeniyle kendinden uzaklaşan insan etkileşimde olduğu diğer insan ya da varlıkların amaçsal farkındalıklarından uzaklaştı. Bu uzaklaşma bizim yaşamımızın entegre olduğu tüm sistemlerde değişikliklere neden olabilir. Tüm varlıkların sahip olduğu bu amaçsal yaşam biçimi birbirine entegre olan tüm sistemlerin doğma nedenidir.
Eğitim de bu sistemlerden biridir. İşte insan sürekli etkileşim halinde olduğu bu sistemde amaçsal farkındalığını unutursa yaşam artan oranda ters bir cevap verir. Çünkü gerek eğitimde ve gerekse diğer tüm sistemlerde özellikle insan bu amaçsal farkındalığı sürekli zinde tutmak için eylem yapmak zorundadır. İşte bu yüzden eğitimde bu amaca dönüklüğü yeni davranışlarla besleyerek sürdürülebilir bir amaç yönetimi yaratmak zorundayız. Gerek öğretmen ve gerekse öğrenciler eğitim sistemi içinde yaşamın amaca dönüklüğü etrafında çevrelenmiş bir etkileşimi yaratmak için gereken coşku için her gün yeni bir yol haritası oluşturmanın yolunu aramalıdır.
Elbette eğitim programları da bu coşkuyu yaratacak sürdürülebilirliği sağlayacak etkinlik ve çalışmalara izin verecek eylemleri sisteme dahil etmelidir. Ayrıca eğitim sadece belli bir profilin gündemi değildir. İnsanın yaşam içinde sürekli öğrenmeye açık olmayı öğrenerek buna yönelik eylemler geliştirmesi eğitim sisteminin bize vermesi gereken en önemli kazanımdır. Bu kazanım yaşamın amaca dönüklüğüne hizmet eden en önemli insani davranıştır.
Eğer evrendeki tüm canlı ve cansız varlıkların yaşamın amacına dönüklüğü konusundaki davranışı ne yazık ki sadece insanda zaman zaman işlevini kaybetmekte ve ona yönelik tüm sistemler de zarara yol açmaktadır. Özellikle de eğitim sistemi bu amaçsal farkındalığı kaybettiğinde evrensel bakışımız değişime uğrar ve bu değişim bizim insan olma yetimizi değiştirir. Ardından gelecek olan toplumsal özgünlüğün yitirilmesi ve sonuçta gelen evrensel değerlerden yoksunluk ile birbirimize yabancılaştığımız bir dünyanın yaratılması. Hiçbir zaman hak etmeyeceğimiz bu durumun yaratılmaması için hepimizin yaşam amacına dönüklüğü kavramamız ve ona hizmet edeceğimiz eylemlerimizi tasarlamamız gerekir.