Bilgisayar, günümüzde lüksten çok ihtiyaç haline gelmiş teknolojik aletlerden birisidir. Eğitim sistemimize de girdi ve eğitim araçlarımızdan biri oldu. Pandemi sürecinde online eğitime hızlı bir şekilde tüm eğitim kurumlarında geçilmesi büyük bir zorluk yaşattı. Hem ülke internet alt yapısı olarak hem kaliteli içerik ulaştırma, etkin eğitim verme konusunda eğitim kurumları zorlandı. Bir de bilgisayar konusunda hiç bilgisi olmayan kitlelerimiz vardı ki onlar daha çok zorlandılar. Aslında bu online süreç kaosla gelmeseydi de bir gün önümüze gelecekti. Hızla gelişen teknoloji ve bilgisayar dünyası karşısında bizimde bir reform yapmamız şarttı. Korona sonucunda bu süreci biraz daha hızlandırmış olduk. Hatta iyi yönünden bakarsak denemeye cesaret edemeyip araştırmalarla yıllar sürecek bir süreci belki de iyisiyle kötüsüyle pilot uygulamasını yapmış olduk.
Bu Süreç Nasıl İyileştirilebilir?
Harf Devrimi, Türkiye’de 1 Kasım 1928 tarihinde 1353 sayılı “Yeni Türk harflerinin kabul ve tatbiki hakkında Kanun’un kabul edilmesi ve yeni alfabenin yerleştirilmesi ile hızlı bir şekilde millet mekteplerinde okutulmaya başlandı. Bilgisayar bilgisini de bu kanun ve gereklerine benzetiyorum. Bilgisayar eğitimi de bu şekil de eğitimine kolaylıkla ulaşabileceğimiz bir ağa sahip olmalı. Geleceğimiz ve günümüzde aktif olarak kullanılacak ve geliştirilecek bu alet git gide daha da sözünü geçirir hâle gelecek ve bizim daha fazla geç kalmadan, bilgisayar konusunda etkin bir kitle oluşturmamız elzemdir. Bilgisayar bilgisi bir yerde Harf devriminden ayrılır ki o da bilgisayar konusunda en azından bir aşinalığımız ve temelde bu konuda eğitilmiş ve eğitim verecek öğretmenlerimiz, teknolojimiz mevcuttur.
Atatürk, Sarayburnu’nda halka Harf Devrimi için şunları söylemiştir:
“Bugün yapmak zorunda bulunduğumuz çok değerli bir iş daha vardır: Yeni Türk harflerini çabuk öğrenmek… Kadına, erkeğe, hamala, sandalcıya, bütün yurttaşlara öğretiniz… Bunu yurtseverlik, ulusseverlik görevi biliniz. Bu görevi yaparken düşününüz ki bir ulusun, bir sosyal topluluğun yüzde onu ancak okuma yazma bilir, yüzde doksanı bilmezse, bundan insan olanların utanması gerek.”
Atatürk’ün bu sözünün günümüzde de bilgisayar eğitimi için çok uygun olduğunu düşünüyorum. Bir toplumun bir kısmı bilgisayardan alışverişini yapabiliyor, borcunu ödeyebiliyor, biletini alabiliyor vs. bir kısmı ise bilgisayarın parçalarını dahi tanımamakta. Bir fatura yatırabilmek için kilometreler aşıyor ve saatlerce sıra beklerken zaman kaybediyor. Bu hem mental hem fizyolojik bir yorgunluktur. Koca bir gün, sıra beklemekle harcanacak kadar kıymetsiz değildir. Bu sebepten yurdun her yerinde çok daha etkin bir şekil de her kesimden insanın anlayacağı standartlarda bilgisayar eğitimi verilmelidir. Ülkede bu kadar bilgisayar kültürü farkı olmamalıdır. Gerekirse hizmet içi eğitimle ya da köylerde gezici eğitim birimleriyle en azından internet kullanma ve bilgisayar temel eğitimi verilmelidir.
Ülkemizdeki bu fark büyüdükçe bilgi yetersizliğine sahip olan insan kitlesi de bilginin ışığından uzaklaşacaktır. İnternet verimli kullanılması durumunda birçok meslek grubuna yeni bilgiler öğrenme ya da kendini geliştirme fırsatı sunmaktadır. Yurt dışında gerçekleştirilmiş verimli tarım yöntemini deneyen bir çiftçimizin başarılı olup bunu paylaşması güzel olmaz mıydı? Bir de eskisi gibi bu kaynak için kütüphanelerde ya da üniversitelerde makale incelemek ya da kitaplara ulaşmak zorunda kalmadan. Kitaplar, araştırmaları ve niceleri bizim kültürümüz için en faydalı kaynaklardır. Fakat günün tamamını tarlada ya da otlakta geçirmek zorunda kalan köy halkının daha verimli üretim için araştırma yapmak yerine babadan kalma bilgilerle devam etmesi daha beklenir bir sonuçtur. Çünkü bu bilgiye erişmek için ne vakti ne de fiziksel gücü kalmayacaktır. Elinin altında ki bir telefon vasıtasıyla interneti etkili kullanma eğitimi almış bir bireyin faydasız bilgilerden arınıp kendine ve ekonomisine fayda sağlayacak konulara ilgi duyma eğilimi kazandırmak daha kolay olacaktır. Bilimsel makaleleri okumak istese bile buna makale paylaşım sitelerinden kolaylıkla erişebilecektir.
Öğretmenlerimiz online eğitim sürecinde bir şekilde bu duruma entegre olmuş ya da hala entegre olamayıp derslere giremeyen hocalar bulunmakta. Hatta başkalarına bağımlı halde bilgisayar öğretmenlerinin yardımla derslerine girmeye çalışıp eğitimini devam ettirmeye çalışanlar da mevcut. Bilhassa öğretmenlerimiz, online eğitim; bilgisayar ortamında içerik üretme konusunda bilinçlendirilmelidir. Bu görev sadece Bilgisayar Öğretmenlerinin değil tüm öğretmenlerin olmalıdır. Bilgisayar Öğretmenleri bu süreçte hem öğretmenlere hem velilere hem okula destek vermekte hem de derslerini verimli bir şekilde işleyip içerik üretmeye çalışmaktadır. Bir kuruma en fazla iki Bilgisayar Öğretmeni düştüğü varsayılırsa bu büyük bir iş yüküdür. Zira bir işte birden fazla işle uğraşmak verimi düşürür. Bu sebeple öğretmenlerimize günübirlik yardımlar yerine bilgisayar öğretmenlerimizin genel ve verimli bir eğitim vermesi daha kalıcı ve etkili sonuçlar doğuracaktır. Kendi içeriğini üreten ve bilgisayarı amacı doğrultusunda kullanabilen öğretmenler kimseye gebe kalmadan daha özgün çalışmalar gerçekleştirebilir olacaklardır. Hiç okuma yazma bilmeyen öğretmen ya da formasyon alamayan bir öğretmen düşünebilir misiniz? Günümüzde bilgisayar bilmeyen öğretmen de düşünülmemeli.
Bir de “sözde bilgisayar bilen” kitlemiz mevcut. Bilgisayarda oyun oynuyor ya da sosyal medyayı etkin kullanıyorsa kendini bilgisayar biliyor ilan etmekte. Ever bu da bir bilgi birikimi kazandırır. Fakat bu kısım iş dünyası için ya da kendi gelişimi için kullanacağı bilgisayar ortamının %1’i bile değildir. Herhangi bir işe giren bireyin Office Programlarını, bilgisayardaki ufak problemleri giderebilmeyi, internettin zararlı ve faydalı yanlarını ayırt edip ona göre kullanabilmeyi bilmesi gerekmekte.
Bu eğitimler okullarda veriliyor ya da üniversitede verilmekte zaten denilebilir. Teorik eğitim bilgisayar eğitimi için yeterli değildir. Burada öğretmenlerin yapabilecek bir şeyi yok. Her konudan haberdar olması için ayrılan vakitte en iyisini yapmak için Sunuş yoluna başvurmaları normaldir. Ama Bilgisayarda öğrenilen tüm bilgiler pratikle pekişmeden, bilgisayarla karşılaşılan hataları kendi mantık yürütme yöntemiyle çözülmesine vakit verilmeden pek de mümkün değildir.
Ortaokullarda başlanan Bilgisayar Eğitimi hem çok geç, hem de çok yoğundur. Öğrencilere çok kısa sürede çok fazla bilgi verilmekte ve öğrenciler farklı alanlarda uzmanlaştırılmaktadır. Bu sebeple öğrenciler içselleştirememekte ve konular yüzeysel kalmaktadır. Haftada iki saatle kısa kısa hem programlama hem Office programları bir dönem içerisinde müfredat tamamlansa da hayatilik olarak verimliliği kalıcı ve etkili değildir.
Bilgisayar; Ağ, Programlama, Teknik, Doküman hazırlama, Grafik, Animasyon gibi birçok alanı kapsamakta ve müfredata bakarsanız ancak teorik olarak verilecek kadar vakit verilmektedir. Bu konuların temel düzeyde dahi olsa hepsine yeterli süreler verilmezse faydalı olamaz. Bilgisayar eğitimi öğrencilerin bilişsel hazırlık durumuna bakılarak Anasınıfından başlanmalı ve sarmal olarak ilerletilmelidir. Anaokulu öğrencilerinin mental durumlarına kodlama gibi algoritmik, soyut kavramlar uygun değildir. Onun yerine bilgisayarı tanıma, el becerisi kazanması, algoritma kavramının neyi ifade ettiğini kavratacak etkinliklerle diğer konulara daha sağlam zeminler oluşturmuş oluruz. Kademe kademe lise eğitimine kadar ortalama bir ürün çıkaracak şekilde eğitim vererek hem ekonomilerine hem de gelecekte teknoloji alanında birçok yenilik kazandıracak bir nesli yetiştirebiliriz.
Üretmeye dönük, stabil kalmayan, aktif bir nesil bizim geleceğimize yapacağımız en büyük iyilik olacaktır. Her zaman şuna inanırım ki eğitim nesiller boyu değer kazanacak en karlı yatırımdır. Bizim de ülkemiz için bir an önce bu reformu daha fazla gecikmeden başlatmamız gerekmektedir. Yeterli bilgisayar öğretmeni temini, revize edilen bir müfredatla çok daha verimli bir eğitim ortamı oluşturmalıyız. Her yerde eğitim sistemimizle her kitleden insana bilgisayar eğitimini bir an önce ulaştırmalıyız. Teknolojinin kolaylıklarından yaralanan daha geniş bir kitleye sahip olmalıyız.