1. Anasayfa
  2. Bilgi Bankası

Bir Çocuğun Gözünden Dünya…

Bir çocuğun gözünden dünya, büyülü bir keşif yolculuğu… Hayallerle dolu bu evrende her taş bir hikâye, her su birikintisi başka bir gezegene açılan kapı. Peki, biz yetişkinler bu büyüyü görebiliyor muyuz? Onların dünyasına dokunmak, kendi çocukluğumuza yeniden bakmak demek. Bugün bir çocuğun hayaline ne kadar alan açtınız? Gelin, birlikte keşfedelim!

Bir Çocuğun Gözünden Dünya…
0

Bir Çocuğun Gözünden Dünya

Dünya, bir çocuğun gözünden bakıldığında bambaşka bir yerdir. Gökyüzü sadece mavi değil; masallar, hayaller ve sonsuz bir merakla doludur. Bulutlar, devlerin pamuk şekerleri; kuşlar ise rüzgârla yarışan özgür ruhlardır. Çocuklar için dünya, her köşesi keşfedilmeyi bekleyen bir oyun alanıdır. Bir avuç toprakta bir hazine, taşlar birer hikâye taşır. Ellerindeki sopalar sihirli değneklere, yere çizdikleri basit bir yuvarlak bir dünyaya dönüşür.

Biz yetişkinler sıradan gördüğümüz şeylerin içindeki büyüyü unutmuşken, bir çocuk her gün o büyüyü yeniden keşfeder. Bir çocuk için ağaçlar sadece oksijen üreten bitkiler değildir. Onlar tırmanılacak dağlar, dallarında sallanılacak oyuncaklardır. Yerdeki bir su birikintisi, başka bir gezegene açılan kapıdır. Çizmelerini giyip içine zıpladıklarında su damlacıkları dans eder, her sıçrayışta yeni hikâyeler oluşur. Oysa biz yetişkinler genelde “Aman, dikkat et ıslanma!” deriz. Belki de bir gün onların yanına diz çöküp, o birikintide gizlenen hikâyeleri keşfetmeyi denemeliyiz.

Bir çocuğun kulaklarıyla dinlediğinizde dünya, melodilerle doludur. Kuşların cıvıltısı bir sabah şarkısıdır; rüzgâr, ağaçların dallarında dans eden görünmez bir müzisyendir. Şehirdeki araba sesleri bile onların dünyasında birer macera öyküsü anlatır. Sessizlik, asla tamamen sessizlik değildir; dinlerseniz, taşların bile konuştuğunu duyabilirsiniz.

Bir çocuğun gözünden insanlar da farklıdır. Çocuklar, bir insanın kıyafetini, yaşını, statüsünü değil, gülümsemesini ve sıcaklığını görür. Onlar için önemli olan, birinin “kim olduğu” değil, “nasıl hissettirdiği”dir. Çocuklar, içtenlikle bir yabancıya sarılabilir ya da en ufak bir soğukluğu hissedip geri çekilebilir.

Çocukların dünyası adaletle örülüdür. Bir oyuncak paylaşılmadığında hissedilen haksızlık, onların evrenindeki en büyük dengesizliktir. Ancak aynı çocuk, bir başkasını sevindirmenin büyüsünü hissettiğinde dünyaya barışı getiren bir kahraman olur. Bir çocuğun gözünden dünyaya bakmak, aslında kendi kaybolmuş parçalarımızı bulmaktır. Onların merakı, bizim sıradan gördüğümüz her şeyin yeniden değer kazanmasını sağlar. Hayal güçleri, dünyayı yeniden şekillendirmek için bir başlangıç noktasıdır. Bu yüzden her yetişkinin bir çocuğun gözünden bakmayı öğrenmesi gerekir. Belki o zaman, dünyanın aslında ne kadar büyüleyici olduğunu hatırlarız. Çünkü bir çocuğun gözleri, dünya üzerindeki en saf aynadır. Ne kadar çok bakarsak, o kadar çok kendimizi görürüz.

Peki Biz, Öğretmenler ve Ebeveynler Olarak Ne Yapabiliriz?

Çocukların hayal gücüyle kurduğu bu büyülü dünyaya destek olmak için önce kendi çocukluğumuza dönüp bakmalıyız. Belki bir zamanlar bizim de hayallerimiz vardı; yarım kalan oyunlarımız, bastırılan heyecanlarımız, koşulsuz kabul görmek istediğimiz anlarımız… Çocuklarla çalışırken ya da onları büyütürken bu anılar yüzeye çıkar. Çoğu zaman fark etmeden, onları kendi eksikliklerimizle ölçeriz. Bir çocuğun hayal gücüyle kurduğu dünyaya bakarken, şu soruyu kendimize sormalıyız: “Benim çocukken görmek istediğim dünya nasıldı? Hangi oyunlarım yarım kaldı? Hangi hayalim gerçekleşmedi?” Bu soruları yanıtlamak, onların hayallerine daha iyi eşlik etmemizi sağlar.

Eşyaları kendi hikâyeleriyle dönüştürmelerine izin verelim. “Bu sadece bir kutu” yerine, “Bu kutu başka ne olabilir?” diye sorarak hayal güçlerini teşvik edelim. Oyunlarına katılırken liderliği onlara bırakalım. Kuralları kendileri koyduğunda aldıkları keyfin farkında olalım. Günlük hayatın her anını bir öğrenme fırsatına çevirerek, bir su birikintisinde dans ederken ya da bir yaprağı rüzgârla savururken onların dünyasına eşlik edelim. Bir çocuğa sınır koymadan önce, o sınırın bizim geçmişimizden gelip gelmediğini düşünelim. “Beni yormasın diye mi bu oyunu yarıda kesiyorum? Yoksa ben çocukken böyle yapmama izin verilmemişti diye mi?”

Çocukları anlamanın yolu, önce kendi çocukluk yaralarımızı keşfetmekten geçer. Unutmayalım, bir çocuğun hayal dünyasında dolaşırken, aslında kendi hayallerimizi de iyileştirebiliriz. Onlar bir oyun kurarken, biz de yarıda kalan hikayemizi tamamlayabiliriz. Çocukların büyülü dünyasında hem onların hem de bizim ruhumuz iyileşir. Bugün bir çocuğa verdiğiniz izin, aslında kendi çocukluğunuzda görmek istediğiniz iznin bir yansıması olabilir. Çocuklarla birlikte öğrenmek ve onların gözünden bakmayı başarmak, yalnızca onları değil, bizi de büyüten bir armağandır.

Sevgiyle ve ilhamla kalın.

Facebook Yorumları

13 yılı aşkın süredir anaokulu sınıf öğretmenliği yapmaktayım ve okul öncesi tüm yaş gruplarında derinlemesine bir deneyime sahibim. Yaratıcı drama liderliği konusunda 320 saatlik MEB onaylı bir sertifika programını başarıyla tamamladım. Şu anda, okul öncesi yaş grubuna yönelik sürdürülebilir kalkınma konulu bir projede yer almaktayım; bu proje, sürdürülebilir kalkınma prensiplerini çocuklara eğlenceli ve öğretici bir şekilde sunarak, bu bilgileri okul öncesi eğitim alanında paylaşmayı hedeflemektedir. Ayrıca, Fütüristler Derneği üyesi olarak, çocukların geleceği uzun vadeli öngörme yeteneklerini geliştirmeye yönelik çalışmalar yürütüyorum. Bu bağlamda, anaokulu seviyesinden itibaren çocuklara geleceği "uz görmek," yenilikçi düşünme ve problem çözme becerilerini kazandırmayı amaçlayan projeler ve stratejiler geliştirmekteyim. Bu yaklaşım ile birlikte, çocukların gelecekteki değişimlere uyum sağlamalarını ve daha bilinçli bir gelecek vizyonuna sahip olmalarını hedeflemekteyim.

Yazarın Profili
İlginizi Çekebilir

Yorumunuz

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.