Eğitim Tarihimiz ve Düşünürleri
0

Geçmişin eğitim mirasından yani eğitim tarihimizden günümüze fayda sağlayabilecek tecrübelerin gün yüzüne çıkarılması takdire şayandır. Devlet ve milletlerin tarihi, kültürünü başta eğitim olmak üzere tüm sosyal yaşantısı oluşturur. Eğitim tarihimiz dikkatle incelendiğinde düşünülmemiş, konuşulmamış, yazılmamış, denenmemiş ve yapılmamış çok az şey olduğu görülecektir. Bugünle karşılaştırıldığında teknolojinin eğitime ve topluma etkisi dışında insana dair neredeyse her şey söylenmiş. Buradan bizim bugün ve gelecek için insanların yeni durumlarla etkileşimden ortaya çıkanlar için söz söyleyemeyeceğimiz çıkarılamaz.

“Güncel Gelişmeler Işığında Türk Eğitim Tarihi Paneli” 18 Nisan 2025 tarihinde Çapa Fen Lisesinde MEB Bakanı ve Yardımcıları tüm üst düzey bakanlık bürokratları, rektörler ve alanın uzmanı üniversite hocaları ile sivil toplum kuruluş temsilcileri yanında öğrenci-öğretmen ve eğitim yöneticilerinin katılımıyla gerçekleştirildi. Üç oturum şeklinde düzenlenen panelde konu enine boyuna tartışıldı. Son yıllarda arşiv belgelerine dayalı hazırlanmış eğitim tarihimize ışık tutacak “Maarif Eserleri Dizisi” yedi kaynak kitap tanıtıldı. Bu vesileyle günün konusuna uygun düşen son kitabım “Mesleki Eğitimde İz Bırakanlar” imzalayarak Sayın Bakanımıza takdim ettim.
Haftasında üyesi bulunduğum Telif Hakları Derneği Başkanı meslektaşım Cafer Vayni hocam “Türkiye’de Eğitim Düşünürleri” kitabını hediye etti. Üst üste aynı gündemli tevafuklar sonucu bu yazıyı yazıyorum. İstedim ki bu kitaba ulaşamayan eğitim dostları haberdar olsun ve elimden geldiğince dikkatimi çeken hususlardan bir özetle faydam dokunsun. Son dönemde sıkça belirtildiği üzere düşünen az, konuşan çok, yazan ve paylaşan daha da az.

Kitap, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı 38 nolu yayını olarak Kasım–2024 tarihinde basılmış. Merhum Prof. Dr. Hasan Bacanlı hatırasına adanmış kitabın önsöz ve girişi M. Akif Kireçci, “Bilimsel İrade ve Yeni bir Bilimsel Algı Çerçevesi” Niyazi Karasar tarafından yazılarak “Eğitim Düşüncesinde Değerler ve Ahlak, Eğitimin Modernleşmesi, Cumhuriyet Döneminde Eğitim Felsefesi: Kurumlar ve Uygulamalar, Yeni Hedefler” olmak üzere dört ana bölümden oluşmaktadır.

Beşyüzoniki sayfalık bu kitapta yirmidört farklı yazar tarafından Türk Eğitim Düşünürlerinden ondokuzu ele alınarak katkıları özetlenmiştir. Ortak akılla, eğitim tarihimiz ve eğitim bilimini araştırıp yaşadığı döneminde sorunlar ve ihtiyaçlara fayda sağlayacak çözüm önerileri geliştiren ve çalışmaları yapan bu insanlar; okumuş, araştırmış, gözlem yapmış yurt dışına giderek yeni ve farklı uygulamaları görmüşler. Öğrenci, öğretmen ve yönetici yetiştirmişler, onlar için kitaplar, ders programları hazırlamışlar, roman-hikâye-makaleler yazmışlar, devlet dairelerinde görev alarak hizmet etmişler, mevzuatlar geliştirmişler, konferanslar vermişler, raporlar hazırlayıp sunmuşlar. Yetişmelerine vesile oldukları insanlar ve onların yetiştirdikleriyle ekol oluşturmuşlar.

Çok yönlü kişilikleriyle, yaşadıkları değişik hayat tecrübeleriyle döneminde farkında olunmasa bile bugün hala entelektüel olan düşünürlerin her biri tek tek ele alınacak kadar emek harcamış, katkı sunmuşlar. Bugün benim diyen eğitim ilgililerinin bırakınız yazdıklarını-yaptıklarını isimlerini daha duymadığı-bilmediği değerlerimizi tarihin tozlu yapraklarından çıkarıp eğitim tarihinin dijital sayfalarında hakettiği yere yazmak için çaba sarf etmeliyiz. Zira hala dünyanın yazılı tüm kaynakları (kitap, dergi, gazete, ansiklopedi, hatıralar, mektuplar vb) henüz dijital ortama insanlığın kolaylıkla ulaşacağı şekilde aktarılamadı.

“Nurettin Topçu, Mustafa Şekip Tunç, İbni Sina, Kınalızade Ali Efendi, Mehmet Zekai Konrapa, Süleyman Şevket Tanlı, Ahmet Kemal Paşa, Namık Kemal, Ziya Gökalp, Muallim Cevdet, Ömer Faik Numanzade, Kazım Nami Duru, Osman Turgut Erkekli, Süleyman Edip Balkır, Sadrettin Celal Antel, İsmail Hakkı Tonguç, Hasan Ali Yücel, Haşim Nahit Erbil, Selahattin Ertürk” olmak üzeri ondokuz eğitim düşünürü hakkında bölüm yazıları hazırlayan, “Cafer Vayni, Levent Bayraktar, Muhammed Şevki Aydın, Yusuf Ziya Aktaş, Savaş Karagöz, Musa Bardak, Seval Hallaç, Tolgahan Ayantaş, Sadık Kartal, Hasan Işık, Rıfat Dağlı, İkram Çınar, Kadir Ceylan, Erol Kömür, Gönül Türkan Demir, Hamide Kılıç, Funda Demirel, Betül Batır, Bahri Ata, Ferrah Güçlü Yılmaz, Seval Küçüktepe, Coşkun Küçüktepe, Gülden Günaydın, Selçuk Uygun” yirmidört yazarımıza bizleri Türk Eğitim Düşünürlerinin fikirleriyle buluşturdukları için teşekkür ediyorum.

eğitim tarihi

Kınalızade Ali Efendi; “insan, istidadı olan sanatla meşgul olunca; az zamanda ve fazla gayret göstermeden netice elde eder. Ama istidadı olmayan şeyi isteyince; zamanını zayi etmiş ve istidadını boşa harcamış olup ya neticeye varamaz veya az şey elde etmiş olur.” Derken modern eğitici, çocuktan hareket etmeli bütün eğitsel faaliyetler çabalar öğrenci için ve ona göre olması, eğitici oyunların çok önemli olduğu, ebeveynlerin aşırı himayeci davranmaması gerektiği gibi başıboşta bırakmamalarını özellikle mutlaka bir meslek edinmelerini, sanat icra edecek beceriye kavuşmaları için eğitilmelerini tavsiye etmektedir.(Aktaran: M.Ş. Aydın)

Süleyman Şevket Tanlı; “bütün bireylerin yeteneklerinden yararlanılması gerektiğini ancak bunu gerçekleşmemesi halinde milli bir iflas durumuna düşme tehlikesi oluşabilir. Anadolu halkının zekâsı elmastan daha kıymetlidir. En büyük kurtuluş; bulunulan asra uygun terbiye çareleri bulup tatbik etmekten geçer. İnsan yetiştirmekteki usulü ve kıymetini bilmiyoruz.” Diyor. (Aktaran: S. Karagöz)

Ahmet Kemal Paşa; genel eğitim yanında mesleki eğitime öncülük etmiştir. 1847 de Yeşilköy Ziraat Mektebi açılmıştır. 1862 de Sanat ve Sanayi Okulları açılması için Padişah onayı almıştır. (Aktaran: M. Bardak)
Ziya Gökalp; “Eğitim milli, öğretim çağdaş olmalıdır. Toplumdaki bunalımların nedeni, milli olmayan kozmopolit insan yetiştirmekten kaynaklanmaktadır. Özellikler liselerde yetişecek öğrencilerin belli meslek elemanı olmalarının yanında menfaatçi olmayan, vatanperver, fedakâr bir karakter ile yetiştirilmeli aksi halde memleket felaket içinde kalacaktır.” (Aktaran: S. Kartal)

İsmail Hakkı Tonguç; “Önemle üzerinde durduğu iş, yaradılıştan gelen hayatı sürdürme içgüdüsüne dayandırıldığında insan doğasının bir parçası haline gelir. iş ve meslek olmadıkça hayatı sürdürebilmek kolay değildir. İnsan, iş ile özgürleşir. Üretil ile sonuçlanan iş, insanı yaratıcı hale getirir. Sürekli iş olmadıkça insan mutluluğa ulaşamaz ve gelişemez. Bu durum yalnız bireysel hayatın değil aynı zamanda toplumsal ekonomik hayatın temel noktasını oluşturur. Yaratıcı eğitim, ekonomik değer taşıyan üretici eğitim ve yalnızca kitap bilgisine bağlı kalmayan ezbersiz bir eğitim modeliyle yaşam için yaşamın içinde herkese, her yerde, her zaman hayat boyu eğitim gereklidir. Son gelişmelere uyum sağlayabilmek için eğitime de yenilikler katılmalıdır. Eğitimle kalkınmak için iş eğitimi şarttır. Eğitim sonunda çalışma hayatına etkin bir birey olarak katılım sağlanabilir.

Milli hâkimiyetin tam manasıyla tesisi; mesleklerin biçimlenmesi, fertlerin en hararetli bir meslek aşkıyla çalışmasına bağlıdır. Tüccar malına, çiftçi buğdayına, hekim hastasına, hoca talebesine, ana evine, amele işine canı gönülden âşık olduğu günün gerçekleşmesi halinde gözümüzde tüten ülküye kavuşacağız. (Aktaran: F. Demirel)

Kazım Nami Duru; Otodidaktizmi/kendi kendine öğrenme ve hayatboyu öğrenmeyi kendine rehber edinmiştir. “Büyük adamları; milli tarihleri ve kendi kendini terbiye edişlerinin mahsulleridir. Halk ile halk için terbiye gereklidir. Muallimler, memur kafasını değiştirmelidir. Çünkü muallimler memurlar gibi kurulmuş bir makine halinde bulunmuyorlar. Belki de adama icat eden birer mebdi vaziyetindedirler. Okullarda öğrenilenler birer anahtardır. Kapıları açıp ilerlemek bireye kalmıştır… Tam bir tahsil için 12 sene gibi uzun bir müddet tahsisi elbette günah olur. Terbiyenin amacı hayat adamı yetiştirmektir.” (Aktaran: K. Ceylan)

Sadrettin Celal Antel; “lise ve üniversiteye gelen gençlerin eksiklerini; temel bilimlerden, anadilini düzgün konuşup yazmaktan, ilmi eseri okuyup anlamaktan mukayese ve tenkit etmekten, fikri çalışma metodundan, edebi ve estetik kıymetten, yabancılar hakkında bilgiden, memleket ve dünya problemlerine vakıf olmaktan mahrum ayrıca rahatlarına düşkün olduklarını belirtiyor. Lise 1. Sınıfta fikri faaliyette olduğu kadar el becerilerine de atölye ve laboratuvar mesaisine önem verilmeli, uygulamalı metotlarla eğitim–öğretim yapılmalıdır.

Maarif ıslahatı konusunda iyileştirmelerin bir bütün halinde yapılmasını, 10 yıllık hedefler belirleyerek programlar hazırlanmasını ve özellikle de kabiliyetlere göre tahsilin yabancı dil öğrenimi, öğretmen ve okul yöneticileri yetiştirmenin önemini, okul dışı halk eğitim ve meslek mektepleri açarak çocukların ilgi ve ihtiyaçlarının dikkate alınmasını vurgu yapmıştır. Okul için en önemli şeyin; okulda çocukların neşeli, ilham ve ümit içinde olmalarıdır. İlk karşılaşmada muallim çocuğa kendini sevdirmelidir. (Aktaran: H. Kılıç)

Haşim Nahit Erbil; 1042’de yazdığı Türkiye’de Modern Teknik Nasıl Meydana Gelebilir eserinde ve milli eğitim şurasında sunmak için hazırladığı raporunda, mevcut eğitim sistemini dayanaklarıyla eleştirmekte ve yeni bir model önermektedir. 1946-1957 de milli eğitim şuraları da mesleki ve teknik eğitim gündemli toplanmıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren hazırlanan yabancı uzman raporlarının memleket ihtiyaçlarıyla ilgisi olmadığını, fakültelerdeki öğrenci sayısıyla ihtiyaçların dengesiz olduğunu, ziraat-sanayi-ticaret işleriyle ilgili ihtisas mekteplerinin ilgili Bakanlıklar bünyesinde olması gerektiğini savunmuştur. Toprağımızın servetinin bizim olduğu gibi bunu işletecek tecrübi aklında bizim olması gerekir. Çividen uçak motoruna kadar herşeyi kendimiz yapmak istiyoruz.

O’na göre Türkiye’ de sosyal krizin sebeplerinden biri de okulların sadece memur yetiştirmesidir. Tecrübi bilimler ve modern teknikler ise sömürgeci devletlerin işbirlikçilerinin elindedir. Emperyalist devletler, politikacıları bir kukla gibi oynatmaktadır. Mevcut eğitim sistemi, ilkokuldan başlayarak genç beyinlerin bütün yaratıcı amillerini zincirlemekte sadece hafızasını işletmektedir. Eğitimde reformlar üniversiteden başlamalıdır.
Önerdiği yeni eğitim sisteminde mesleki eğitimde Alman Modeli öğretim programı, üniversite reformu, yabancı dil öğretimi gibi konularda önerilerde bulunmuştur. Alman eğitim sistemi taklit edilmemeli, bu sisteme hâkim prensipler dikkate alınmalıdır. Kendi eğitim sistemimizin ana hatları öz benliğimizden, coğrafyamızdan ve nihayetinde milli ideallerimizden alınacaktır.

Tekniği ilerlemiş ülkelerde öğrencilerin yönlendirileceği meslek ortaokulda belli olmaktadır. Almanya’da lise mezunu yüksek teknik okula gitmek için bir sene fabrikada çalışması gerekiyor. Çalışmak isteyen çocuklar ikmal (çırak) okullarına giderek işlerini daha verimli teknik yapması sağlanıyor. Mesleki eğitim sistemimin bir özelliği de eğitim işini hükümet/devletle beraber milletin yani belediyelerin, özel derneklerin (esnaf-sanayi-ticaret odaları) kendi üzerlerine almış olmalarıdır. Müzeler ve botanik bahçeleri de (havuz-tiyatro vd) eğitime katkı sunmaktadır. Alman eğitimi, kendi sanayilerinin gelişiminde önemli bir araç olarak görmektedir.

Biz Türklere icat imkânı verilirse Türkler dünyayı değiştirir ve eski zaman akınları gibi bir devir açılacaktır. Tecrübi ortak bir akıl ve idealizmle, yeni bir talim-terbiye sistemiyle modern teknik eğitimde başarı sağlanabileceğini öne sürmüştür. (Aktaran: B. Ata)

Sadrettin Celal Antel’in Eğitim yaklaşımı ve Türk Eğitim Sistemine katkıları konusunda; ilkokul öğretmenlerinin yetiştirilmesi, meslek ve ahlak eğitimi, eğitim bilim enstitüsü/yüksek terbiye enstitüsü ile mesleki yönlendirme birimi olarak da “mesleki istikamet şubesi” açılmasını önermektedir. Eğitimde ilerlemeci anlayışı benimsediği ve politeknik eğitimi savunduğu, eğitimin hem milli hem de modern değişiklikler yapılmasını gerekli görmektedir.
O’na göre eğitim sisteminin en temel amacı; “evvela yeteneklere ve hedeflere uygun meslek edinmelerinde yol göstermek ve katkı sağlamaktır. Sosyal hayatın ihtiyaçlarına göre eğitimde; okulda verilen eğitim günlük yaşamı da desteklemelidir.

Sonuçta; çocukların aklı, unutulmaya mahkûm bir yığın biliye maruz bırakıldığı için merak, gözlem ve eleştiri yetenekleri yok olmaktadır. Müfredat hafifletilmelidir. Uygulanan metot ve programlar kabiliyet ve karakteri geliştirmek için değil hatta adeta köreltmek zayıflatmak için tertip edilmiştir diyerek eleştirmektedir.
Öğretmenler, öğrencilerin hususi özelliklerini dikkate almadan bütün sınıfa aynı izahatı verip ayın ödevi başarıyı beklemektedir. Orta düzeyde öğrenciye göre ders anlatmak zayıf ve yüksek zekâlı öğrencilerin ihmaline yol açmaktadır. Bireysel eğitimi temel alan ölçü üzerine okulda ise özel ihtiyaçların olan farklı zekâ düzeyindeki öğrencileri dikkate alan eğitim uygulanmalıdır. Bütün öğretmenleri mükemmel yetiştirmek, mevcutların seviyelerini bu düzeye çıkarmak çok zor belki mümkün olmayacağından okul ders kitaplarının iyi hazırlanması gereklidir.

İptidai toplumlarda icra edilen meslek ve işler küçük muhiti alakadar ederken, gelişmişliğin yüksek olduğu yerlerde milyonlarca insanı alakadar eder. Mesela büyükşehirlerde elektrik dağıtım veya ulaşımda çalışan bir teknik elemanın en ufak hatası yansıması büyük boyutlarda etkisi olacaktır. Günümüzde meslekler uzmanlık formasyonu gerektiriyor. Herkes gelişigüzel her mesleği yapamıyor. Ferdin kabiliyeti ve isteğinden uzak bir mesleğe yönlendirmek mahzurludur. Kişilerin kendilerine uygun meslek sahibi olmalarını temin için (mesleki istikamet) yatkınlık ve kabiliyet öne çıkarılması gereklidir. Şahsın buna uygun mesleğe hazırlanması için okulların belirleyici olması gerektiğine vurgu yapmıştır. Okullarda öğrencilerin durumuna göre sınıfların oluşturulmasını savunmuştur. Küçük büyük toplam 14 bin civarında meslek olduğu ancak 700 kadarının akademik tahsille kazanıldığını belirtmiştir. (Aktaran: S. Hallaç-F.G. Yılmaz)

Selahattin Ertürk ise “Türk Eğitim Sistemi ekonomik ve sosyal kalkınmanın gerektirdiği insan gücünü yetiştirmek için mesleki teknik eğitime ağırlık verilmelidir. Ancak bu kendi başına yeterli olmaz. Üniversiteye girme isteğinden olan ama başarısı vasat gençlerin başarısız damgası yiyerek mesleki teknik eğitime kaydırılması ekonomiye zarar getirir. Üstelik mesleki teknik eğitimin itibarının düşmesine sebep olacağı unutulmamalıdır.
Asıl rolün insan öğesi olduğu unutulmadan yetersizliğe hükmetmek yerine hırsımızı abalı bulmaya yöneltmek ve mucize beklemek alışkanlığından sıyrılmak gerektiğini öğütlemiştir. Ders dışı öğrenme ortamları ayırt edilmeksizin tüm öğrencilere açık olduğu her öğrencinin ilgi ve yetenek göre seçmeli derslerle ilerlemesi için rehberlik örgütü ABD’de iyi örnek olarak mevcuttur. Nüfusu al olan yerlerde çok programlı liseleri çözüm olarak sunmaktadır. (Aktaran: S.- C. Küçüktepe)

Medeniyetin ortak faydası için insan yetiştirmek sorumluluğunda olan eğitim bu sebeple hayati bir öneme sahiptir. İnsanın yaradılıştan getirdiği özelliklerini bozmadan toplum içinde katkı sağlayarak mutlu olması konusunda başarılı olmak zorundayız. Hepimiz yaradılışta insan olmak gibi eş bir düzeyde olduğunu ve birbirimize muhtaç olduğumuzu unutmadan akıl-gönül-vicdanla hareket edecek eğitim felsefesine ihtiyacımız var.

Öncelikle kendine, kültürüne yabancılaşmadan dünyanın sahip olduğu iyi-güzel değerlerle bütünleşecek sağlıklı bireyler yetiştirmek gerekiyor. Eğitimcilerin işe eğitecekleri kişileri tanımakla başlayıp bireysel farklılıkları dikkate almalı ancak birbirleriyle karşılaştırılmamalıdır. İnsanın doğumla başlayan hayatının ölümle bitinceye kadar yaşadığı sürece iyilik halinde olmayı bilmesi-öğrenmesi-yaşaması gerekiyor. Herkesin yaşama ve eğitim alma hakkına kavuşmasıyla dünyada kalıcı barış ve huzur sağlanabilir.

Bireyin gelişimini kalıtım, çevre ve eğitim ile tamamlanacağı kabul edilmektedir. Çocuğun hangi konularda yeteneği, kabiliyeti, ilgisi ve sevgisi varsa ona yönlendirilmeli eğitim fırsatları sunulmalıdır. Çocuğa göre eğitim felsefesi, herkesin doğuştan farklı yeteneklere sahip olduğunu kabul eder.

Çividen uçak motoruna kadar herşeyi kendimiz yapmak istiyoruz hayali bugün gerçekleştirilmiştir. İlk yerli projeler; Altay tankı, TÜRKSAT-Rasat-İmece-Göktürk uyduları, Nene Hatun acil müdahale gemisi, Astevo askeri itfaiye aracı, Akıncı-2 insansı robot, Kızıl Elma Savaş Uçağı, Atak helikopter, Heybeliada savaş gemisi, TÜBİTAK Marmara araştırma gemisi, Fatih sondaj gemisi, Ufuk istihbarat gemisi, SİHA gemisi TCG Anadolu, Anka insansız hava aracı, Kirpi mayın aracı, Piyade tüfeği MPT76, Keskin Nişancı Tüfeği Bora-12, Ulak baz istasyonu, Som Seyir füzesi, HÜRJET Eğitim uçağı, TCG Sakarya Denizaltısı, Aselsan Radar sistemleri, Mızrak tanksavar füzeleri, Milgem savaş gemisi, Bayraktar İHA ve TİHA vd. Baykar firması ve Bayraktar ailesi girişimleriyle kurulan T3 Vakfı ve düzenlenen Teknofest ilkokuldan itibaren özellikle gençlerin ilgi odağı olmuştur.

Türkiye’de eğitim düşünürlerince öne çıkarılan hususların aradan en yakın olanı yetmiş-seksen yıl geçmiş bile olsa hala geçerli sorunlar, kurallar ve çözümler olduğu bu kitap okunduğunda aklı selimlerce kabul edilecektir.

(*) Bu yazının hazırlanmasında “Türkiye’de Eğitim Düşünürleri, Mehmet Akif Kireçci – Hasan Bacanlı, Ekonomik İşbirliği Teşkilatı Yayınları: 38, Ankara/2024” kaynağından faydalanılmıştır.

Erol DEMİR 1967 yılında Gölcük’te doğdu. Piyale Paşa İlkokulu, Gölcük İmam Hatip Ortaokulu, Gölcük Endüstri Meslek Lisesi, Anadolu Üniversitesi Bilecik Meslek Yüksekokulu Elektronik programını ve Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesini bitirdi. Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde İşletme Yöneticiliği alanında yüksek lisansı “Eğitim Yöneticilerinin Sorunları ve Çözüm Önerileri” konusunda tezini tamamlamıştır. Halen İstanbul Ticaret Üniversitesinde işletme alanında doktora öğrencisidir. 1990 yılında Türkkablo fabrikasında kalite kontrol teknisyeni olarak çalıştı. Öğretmenlik hayatına 1991 yılında Hakkari’de başladı. 1994 yılında Gölcük Mesleki Eğitim Merkezi’ne elektronik öğretmeni olarak atandı. 1995 yılında müdür yardımcısı oldu. 2000 şubat ayında Gölcük Mesleki Eğitim Merkezi Müdürü oldu. 2003 yılında Gölcük İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünde Şube Müdürü olarak çalışmaya başladı. Aralık–2007 ile Haziran-2016 arası İstanbul İl Milli Eğitim Müdürlüğünde Şube müdürü olarak çalıştı. Temmuz – 2016 Bakırköy İlçe MEM, Temmuz-2022 İstanbul İl MEM, Ekim-2023 Küçükçekmece İlçe MEM Şube Müdürü olarak görevine devam etmektedir. Evli ve 3 çocuk sahibidir.

Yazarın Profili

Yorumunuz

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.